M. Serdar Kuzuloğlu/RADİKAL
Türk medyasının Twitter sınavı
Bugün Türkiye’deki kimi köşe yazarlarını gırtlak gırtlağa
getiren Twitter hizmetini duymamış olabilirsiniz. Yaptığı şey
üyelerinin 140 karakterle (yani aynen bir SMS gibi) o an ne
yaptığını, ne düşündüğünü paylaşmasını sağlamak. Tamamen ücretsiz,
reklamsız...
Önce her üye kafasına göre bir takip listesi oluşturuyor. Genel
refleks önce şarkıcı, oyuncu, politikacı, gazeteci gibi tanınmış
kişileri sonra bulduğu kadarıyla arkadaşlarını eklemek şeklinde.
Sonra gelsin bilgisayar ya da cep telefonu ekranında kim ne
yapıyor, ne düşünüyor seyretme keyfi...
Şu an en yoğun kullanıcı grubu hizmetin anavatanı ABD’de. En
popüler kişiyse Aplusk adıyla yer alan ünlü oyuncu ve internet
girişimcisi Ashton Kutcher (twitter.com/APlusK). 3,5 milyondan
fazla aboneye sahip Kutcher, en büyük yükselişini CNN International
ile girdiği ‘kim daha fazla takipçi toplayacak görelim’ başlıklı
sidik yarışında yaşadı. (CNN o yarışı kaybetti!) CNN
International’ın takipçi sayısı hala Aplusk‘tan 1 milyon kadar
geride. Elbette bunda Kutcher’ın arada oyuncu sevgilisi Demi
Moore’un (twitter.com/mrskutcher) yatak odasında giyinirken iç
çamaşırlarıyla fotoğraflarını paylaşmasının payını da ihmal etmemek
gerek (getir.net/ahw). Rekabet eşit şartlarda yaşanmıyor
nitekim.
Twitter her ay yüzde 1300 oranında büyüyor. En popülerleştiği dönem
Barack Obama’nın başkanlık koltuğuna oturmasıyla sonuçlanan 2008
ABD seçimleriydi. Seçim günü toplam trafik yüzde 43 artış
göstermişti. Bunda seçmenler kadar bizzat kampanya yöneticilerinin
Obama’nın ağzından siteyi etkin olarak kullanması da rol
oynamıştı.
Böylece Twitter bir politik çehreye de büründü. Mısır’daki hükümet
karşıtı protestolar, İran Başkanlık seçimlerinin ardından yaşanan
olaylar derken kuruluşunda hayal bile edilmeyen bir rolle kitlesel
ayaklanmaların katalizörü haline geldi. Hatta o kadar önemli bir
faktöre dönüştü ki İran protestoları sırasında bir süre kesinti
yaşanmasına sebep olacak olağan sistem bakımının yapılması bile
ABD’li ‘yetkililerce’ engellendi...
Gözlediğim kadarıyla daha çok İran olaylarının vesilesiyle; yani
kurulduktan 3 yıl sonra Türk medyası da Twitter’ı keşfetti. Sadece
bu bile aslında geleneksel medyanın yeni kuşağın gündeminden ne
kadar kopuk olduğunun bir göstergesi değil mi? Kısa bir bocalama
anından sonra aşağı yukarı herkes yerini aldı, taşlar oturdu. Bu
esnada çok ilginç bir şey de oldu. O ana kadar sadece televizyon
yayınları başladığında ya da yazısı gazetede, dergide çıktığında
karşılaştığı insanların ‘öte hayatı’ da kamu malı oldu. Bekir
Coşkun bunu ‘haberin değil, habercinin yıldızlaşması’ şeklinde
özetliyor ki doğrudur. Öte yandan Türk medyasının yıllarca su bulma
adına eşelediği bir kör kuyudur.
Böylece kimileri iftar vaktini beklerken falanca yazarın içtiği
şaraptan hafif kafayı bulduğunu okudu, kimileriyse varlığından bile
haberdar olmadığı iç çatışmaların karşısına kurulup keyifle seyre
daldı. Birbirine laf sokan gazeteciler, rakibini çekemez
televizyoncular, daha neler neler...
Adeta canlı bir magazin programı izler gibi herkesin kavgası,
derdi, gerilimi çarşaf gibi herkese açıldı. Normalde e-posta ya da
MSN, Gtalk gibi bir hızlı mesaj servisiyle konuşulacak şeyler bir
anda Twitter’a kaydı. Duvara bardak dayamadan komşu kavgasını,
derdini oturma odamızda konuşur oldu.
Benim uzaktan ve nispeten usul usul takip ettiğim kişilerin genel
problemi Twitter benzeri sitelerin üstbaşlığı olan ‘sosyal medya’
adabına pek uymuyor oluşları. En basitinden kendilerine üye olan
insanları pek muhatap almıyorlar. Görmüyor da olabilirler pekala
ama meslektaşlarına yetiştirdikleri cevaplara bakınca ister istemez
ilk şıkka meylediyorum. Hani sanmayın ki bizim meslektaşlarımızın
öyle milyonlarca üyesi var; daha 3 binden fazla takipçisi olanı
görmedim.
Bu ülkede 25 milyonu aşkın internet kullanıcısı var. Sinemaya
giden, kitap okuyan, dergi alan, gazete okuyan kitlenin tamamını
toplasanız bu kadar etmiyor. Buna karşılık tirajlar düşüyor,
televizyon izlenme oranları geriliyor...
Bütün bunların içinde geleneksel medya ne yapıyor? Trendleri
göremiyor, internet hala hepsi için ‘yan iş’, çoğunun mobilden
haberi bile yok; bir şey yapıyorum diyenin yaptığıysa haberleri,
programları cep telefonu ekranına yansıtmak, şahsen varlık gösteren
medya mensuplarını saymazsak, Türk medyasının Facebook ve benzeri
ağlarda bir şeyler yapma niyeti bile yok.
Varlığını zamanın ruhunu okuyabilmeye; okuyucu ve izleyicilerinin
birkaç adım önünde olabilmeye borçlu olan medyanın bugünkü durumu
keseden yemekten başka bir şey değil. Bu yüzden yeni televizyonun
Facebook ve Youtube, yeni gazetenin Twitter ve FriendFeed gibi
siteler olduğunu görmüyorlar. Benim geleneksel medyanın içinde
bunları görüyor ve yazıyor olmam da hiçbir şeyi değiştirmiyor
üstelik.
Bu kadar yazdın ettin de sen neler yapıyorsun derseniz Twitter için
twitter.com/mserdark, geri kalan her şey içinse
friendfeed.com/mserdark.