Hürriyet köşes yazarı Sedat Ergin, bugünkü köşe yazısında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) 'medyadaki olağanüstü hal döneminin kalkması' temennisi üzerinden medyadaki 'büyük kan kaybı'nı kaleme aldı. İşte, Ergin'in o yazısı:
"Türk basınında büyük kan kaybı
TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti (TGC), geçenlerde yayımladığı bir açıklamayla “medyadaki olağanüstü hal döneminin kalkması” temenisinde bulundu.
TGC Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada “basın ve ifade
özgürlüğü üzerinde yaratılan korku ikliminin sürdüğü” belirtilerek,
özellikle Gezi Parkı olaylarından sonra işten çıkarmaların
hızlandığına dikkat çekildi.
Ülkenin en büyük basın örgütü “basında olağanüstü hal”den söz
ediyor, “basın özgürlüğünün her yıl biraz daha geriye gittiğini”
belirtiyorsa, üzerinde durulması gereken bir durum var
demektir.
* * *
Gezi Parkı direnişi sonrasındaki sürecin basına yansımasına
baktığımızda, siyasal iktidarın medyada kendisine dönük destek
zeminini ciddi bir şekilde güçlendirdiğini görüyoruz.
İktidar tahkimatının birinci boyutu basındaki mülkiyet yapısını
konu alan tasarruflar üzerinden kendisini gösteriyor. Örneğin,
bağımsız editoryal çizgide duran bir basın grubunun (Karamehmet)
TMSF’nin el koymasından sonra bir dizi personel tasarrufuyla
birlikte girdiği belirgin yön değişikliği bu durumun
göstergelerinden yalnızca biridir.
Yeni katılımlarla birlikte hükümete yakın duran yayın
organlarındaki işten çıkarmalar sorunun ikinci boyutudur. TGC, Gezi
Parkı’nın ardından muhalif gazetecilerin çıkarma sürecinin
hızlandığını belirtirken, “işten ayrılmaya zorlanan” gazetecilerin
sayısını “en az 100” olarak veriyor.
* * *
Burada göz ardı edilen kritik bir noktaya dikkat çekelim. İşten
ayrılanlar söz konusu olduğunda kamuoyunun ilgisi daha çok tanınmış
gazetecilere, ünlü köşe yazarlarına çevriliyor. Oysa çoğunun ismi
kamuoyuna hiç yansımayan sayıca çok büyük bir grup söz
konusu.
Bu grubun içindeki gazeteciler mesleğin her kademesinden geliyor. Aralarında genel yayın yönetmenleri de var, yazıişleri müdürleri, editörler, Ankara temsilcileri, hafta sonu ekleri yönetmenleri, mülakatçılar, okur temsilcileri... Ve her kıyımda olduğu gibi, yurtdışında olanlar da dahil çok sayıda muhabir... Görsel medyada da anchorman’den muhabire kadar yine her kademe etkileniyor bu dalgadan.
Ayrıca, sorunu yalnızca son dönemde işinden olanlarla sınırlı
görmek de yanlış olur. Geride bırakmakta olduğumuz 2013 yazında
basına çarpan gerçekten büyük bir dalgadır. Ama fotoğrafa bunun
öncesinde, özellikle son 3-4 yıldır aşama aşama işlerinden olan
gazeteciler ve köşe yazarlarının durumuyla birlikte bakmak
gerekiyor.
Meselenin en üzücü tarafı, büyük bir birikimin heba olmasıdır.
Meslekten çekilmek durumunda kalan meslektaşlarımız
genellikle kıdem sahibi gazetecilerdir."
Köşe yazısının tamamını okumak için tıklayınız.