Cumartesi günü Moda’dan Cihangir’e geçiyoruz. Vapurda yanımızda yine yoldaşımız Radikal var, ama bu kez son sayısıyla. Birazdan Radikal’i Radikal yapan, diğer gazetelerle burun farkıyla arasını açan Radikal 2’nin eski genel yayın yönetmeni Tuğrul Eryılmaz’la buluşacağız. 17 yıl Radikal 2’nin başındaydı Eryılmaz, gazeteyle geçtiğimiz Ocak ayında yollarını ayırdı. Zaten dijitale geçen gazetede artık Radikal 2 de yer almayacak.
Rakamı kendi verdi; 35 yıldır gazeteci: “Ben kendimi gazeteciliğe adadım ve yıllarca bu işi yaptım. Hak ve özgürlüklerin olabileceği bir ülke için kavga ettim. Irkçılık yapmayan, savaş kışkırtıcılığı yapmayan, asla cinsiyetçi olmayan.”
Radikal’e vedasının sebebini zaten bir yazıyla özetlemiş, verdiği röportajlarda da anlatmıştı. Bizim sebebi ziyaretimiz son Radikal’i okurken neler hissettiğiydi. Onun da yöneticilik yaptığı gazete daha uzun yıllar, ruhunu bozmadan yoluna devam edebilir miydi, özeleştiri yapmış mıydı? Gazetenin son sayısını önüne koyduk, sorularımızı sorduk.
Radikal 2 geçen Pazar veda etti, ana gazete de kağıda veda ediyor bugün. Son sayı önünüzde. Ne hissediyorsunuz?
Başlıkta “Bize ayrılan kağıdın sonuna geldik” yazıyor. Başlık şu olmalıydı “Bize ayrılan kağıdı o kadar hovardaca harcadık ki erkenden bitireverdik”. “Dijital alemdeyiz” diye de yazıyor, umarım olur. Bir sürü meslektaşımız burada çalışacak ama, çok buruk hissettim. Kim ne derse desin hiçbir şey kağıdın ve kalemin yerini almayacak. Televizyon çıktığı zaman sinema öldü demişlerdi. Ne oldu? Sinema daha da rafineleşerek devam etti. Televizyon da tembellerin eğlencesi.
Veda yazılarını nasıl buldunuz? Kalanların birçoğu, başta yöneticiler, köşe yazarları bir bayram havasında yazmış. “Şu kadar arkadaşımız işsiz kaldı, üzgünüz” diye not düşülmesi gerekmez miydi?
Bu nasıl veda anlamadım ki! Pasta keserek vedalaşıyorlar. Bir eğlence, mutluluk havası. “Çok daha güzel bir gazete olacağız” diyorlar. Bana hafif taşralılık gibi geliyor. Bir işe devam ediyorsanız haklılığını meşrulaştırmak zorundasınız; bunu anlayabiliyorum. Sonuç olarak, kendimi de katıyorum buna; maalesef Radikal müthiş bir başarısızlık hikayesine dönüştü.
“RADİKAL NE ŞİŞ YANSIN NE KEBAP GAZETESİ OLMUŞTU”
Kırılma noktası ne oldu? Mehmet Yılmaz veda yazısında
Radikal’in 700 bin tirajı olduğu günlere de değinmiş. Ve geçen
haftaya bakıyoruz 20 bin civarında gazetenin
satışları.
Radikal çok iddialı çıktı. Ama son yıllarda ne şiş yansın ne kebap
gazetesi oldu. İyi haber müdürleri, iyi muhabirler var olduğu
sürece onlar iyi haberler getiriyorlardı. Susurluk, Manisalı
gençlerin işkence haberleri... Hem Radikal’de hem Radikal 2’de
erkek dili kullanmamaya çalıştık. 17 Aralık’tan sonra cemaat
kavgaları da çıkınca artık işin tamamen suyu çıktı ve olan
Radikal’e oldu. Yazılı bir gazetenin tekrar çıkmaması... Çok buruk
hissediyorum kendimi bir aydın olarak. Ayrıca bir gazeteci olarak
da beni fena halde yaralıyor. Bu başarısızlıkta tepedekiler kadar
değilse bile benim de bir payım olduğunu düşünüp, kendimi
kahrediyorum.
“DAHA FAZLA KAVGACI OLABİLİRDİM”
Peki siz nerede hata yaptınız?
Daha fazla kavgacı olabilirdim. Ben de denge gözettim uzunca bir
süre. Otosansürün içinde kendimi buldum ama kendimi hep
haklılaştırdım. Burada şu tavizi verirsem, şuradan şunu
koparabilirim diye. Artık baygınlık gelmişti. Ama birkaç yıldır
sorumlusu tepedeki 2-3 kişidir ve hesabı onlara sorulmalıydı. Ama
onlara sorulduğunu sanmıyorum. Mehmet Yılmaz’ın Milliyet’e geçmesi
bence yapılan en üyük yanlışlıktı. O işin ruhunu biraz daha
kavramıştı.
Mehmet Yılmaz hala Radikal’in başında olsa durum farklı olur muydu?
Evet, olurdu.
“MEHMET YILMAZ, İSMET BERKAN, UZAK ARA EYÜP CAN...”
Yeri gelmişken hemen soralım; üç genel yayın yönetmeninden hangisi daha başarılıydı? Sıralasanız...
Benden illa ki bir magazin başlığı istiyorsan sıralamayı yapayım; Mehmet Yılmaz, İsmet Berkan, uzak ara Eyüp Can.
Aslında şu an dijital Radikal’in başında da değil Eyüp Can, Hürriyet Dünyası Dijital Yayınlar Direktörü oldu. Ezgi Başaran var Radikal internetin başında.
Ben bu işleri çözemedim. Radikal 2 kapandı diyorlar ama Radikal
2’nin yazarları telefonla aranıyor “Yazar mısınız?” diye sanırım.
Ocak ayından bu yana benim gazeteyle bağım yalnızca bir okur olarak
devam ediyor.
Hangi gazateleri alıyorsunuz?
Radikal’i alıyordum. Ve Özgür Gündem, Birgün alırım. Zaman zaman da oğlum çalıştığı için Milliyet alırım. Hep ana akımın bir kenarında oldum. Ya da sıkıntım mı diyeyim... Ama ana akım bana 35 yıldır tahammül etti.
“RADİKAL 2’Yİ SAATLİ BOMBA GİBİ GÖRDÜLER”
Radikal Kitap yoluna devam ediyor; Hürriyet ile dağıtılacak. Radikal 2 de devam edemez miydi?
Ümit Kıvanç’ın lafını kullanacağım Radikal 2’yi hep saatli bomba gibi gördüler. Egemenlerin çok bayıldığı bir gazete olmadı. Sen olmasan hapistekiler kime yazacak? Manisalı çocukların avukatları kime yazacak? Kürtler, Ermeniler, eşcinseller ne diyor? Kadınların sesi kim olacak? Böyle bir platformu Türkiye, ana akımda bu kadar açık görmemişti. Biz ana akımda üvey evlat gibiydik. Bir şekilde bizi kontrol edemediler. Nasıl olduğunu ben de bilemiyorum. Belki de küçük bir gazete olmanın avantajı.
“AYDIN DOĞAN BENİ HAYATINDA BİR KERE GÖRDÜ”
Direkt sansüre uğradığınız, uyarı aldığınız durumlar oldu mu?
Yok olmadı. 3-5 tane minik şeyler olmuştur. Aydın Doğan beni hayatında bir kere gördü. Hasan Cemal tanıştırdı. Hasan Cemal’e bu kim diye sordu, öyle tanıştık. Hanzade Doğan’la biraz muhabbetim oldu. O iyi bir patron olabilirdi. Niye olmadı, hala çözmüş değilim.
Aydın Doğan’ı medya patronu olarak nasıl buluyorsunuz?
Aydın Doğan’ın sahip olduğu gazeteler ve televizyonların şu an doğruya en yakın haberciliği yaptığını düşünüyorum. Şimdi dışarıdayım, maaş korkum yok. Ama bakıyorum sürekli CNN Türk açık evimde, 19.00’da Kanal D Ana Haber’i izliyorum. Yandaş-candaş ne dersen de, Aydın Doğan bunların içinde çok iyi kalıyor. Bunu söylemekten nefret ediyorum ama ortada bir gerçek var.
Bu arada kırgın, kızgın olduğunuz isimler var mı?
Kırgınlık, kızgınlık hiç olmuyor. Piyasa ekonomisinde senin bir
işin var. En iyi para vereni, koşullarını en iyi sağlayanları,
mesleğini en iyi icra edebileceğin yerleri tartıyorsun. Birine
gidip, çalışmaya başlıyorsun. Niye kırgın olayım ki, zaten belli.
Salt ifade özgürlüğü kahramanı gibi çalışmanın imkanı yok. Olmuştur
ama hep kısa dönemlerdir.
Bizim jenerasyondaki kalifiyeli pek çok gazetecide sizin emeğiniz var. Hayal kırıklığı yaratan isimler çıktı mı aralarından?
O kadar hayal kırıklığı yaratan isim varken neden kendi etrafımdakileri sayayım ki! Kimi köşe yazarları oldu ama bunları da herkes biliyor zaten. Bizim gazetede bile o kadar çok isim vardı ki. Siyaset çok ağır bastı. İktidara, güce yakın olma hevesi. Her şeyi anlayabilirim; çoluğun çocuğun vardır, geçim derdin vardır. Ama bazı şeylerin bir sınırı vardır. O zaman susarsın. “Başbakan’la konuştum, bakan bana dedi ki”. Yahu sen gazetecisin. Polis muhabiri olmak, polis olmak değildir. Uzunca bir süredir meslek hızla dibe vuruyor. Umudum gençlerde. TGS’yi (Türkiye Gazeteciler Sendikası) genç bir grup ele geçirmiş. Onlardan umutluyum mesela. Toplarsa onlar toplar.
Medyada önümüzdeki 10 yılı nasıl görüyorsunuz?
Zor görüyorum. Ama gazetecilik zor zamanların mesleğidir.
“KALEMİNİ KIRILMAYACAK KADAR BÜK”
Yani sistemin içinde kalıp, mücadeleye devam mı edeceğiz?
Aynen. Kalemini kırılmayacak kadar bük. Gazetecilerin de kırmızı çizgileri olmalı. Patrona, partiye hayır diyebilmelisin, senin önüne menfaat haberleri geldiğinde “bunu kendi adamlarına yaptır” diyebilmelisin.
Tekrar Radikal’e dönersek dijitalde kalın deseler, kalır mıydınız?
Benim artık ömrüm dolmuştu. Cemaat, AKP vesaire. Çığrından çıkmıştı. Kalamazdım. Zaten onlar da bana bayılmıyordu. Kimse de kal diye kendini yerlere atmadı.
“FİNANSAL FORUMCULAR, ZAMANCILAR KAZANDI”
Sizinle buluşmadan önce Radikal’le yolları ayrılan Pınar Ögünç’ün veda yazısını yeni açtığı bloğundan okuyordum. “Uzun lafın kısası, sekiz senedir çalıştığım Radikal’den atılmış olmamdır” diye başlamış Öğünç. Ve soruyor “Kâğıtsız hâli ‘Yine bildiğiniz Radikal’ diye tanıtılıyordu, aklıma takıldı. ‘Bildiğiniz Radikal’ nasıldır?” diye. Benim için bizim neslin en iyi kadın yazarı Pınar Ögünç. Ve bir diğer isim, Radial 2 bayrağını sizden devralan Nazan Özcan. Yalnızca ikisi için bile Radikal benim için eksik bir Radikal.
“Radikal yine bildiğiniz radikal gibi olacak...” Böyle bir şey mümkün değil. İnsanların biraz cümle kurarken düşünmeleri gerekiyor. Radikal’in bir ruhu vardı. Şimdi Radikal’de söz sahibi olan insanlara baktığınız zaman Ezgi Başaran, Eyüp Can, Ömer Erbil. Yanlış anlaşılmasın, onların yeterliliklerini, iyiliklerini, kötülüklerini tartışmıyorum. Ama bu isimlerin “Radikal eski Radikal” demeye de hakları olduğunu düşünmüyorum. Onlar hiç Radikalci olmadı. Radikalci olmak diye bir şey var, Hürriyetçi olmak gibi. İfade özgürlüğü, korkmadan özel haberlerin peşinde koşabilen, ana akım medyada belli konulara yol açabilen bir gazeteden bahsediyoruz. Risk alabilen bir gazeteden bahsediyoruz. Ama bu riski para kazanmak için değil insan hakları, ifade özgürlüğü için almaktan bahsediyoruz. Son 2 senedir bu hava zaten bitmişti. Bunun içine kendimi de katıyorum, eleştiriyorum. Finansal Forumcular, Zamancılar kazandı diycem, densizlik de etmek istemiyorum. Bir erkekler korosu şu kadroyla. Pınar Ögünç’ü, Nazan Özcan’ı niye atarsın kardeşim! Havuz sistemiyle nasıl olacak? Hürriyet tabii ki büyük bir gazete, herkes orada çalışmak ister. Ama Hürriyet’in gazeteciliği ile Radikal’in ki aynı mı? Neden birbirine benzesin. Radikal 2’den hiç bahsetmiyorum bile. Belki bazılarını ikna ederler dijital için. İyi ki erkenden ayrıldım, buradaki kötü yöneticiliğe ortak olmadım. İnsanları doğru düzgün işten çıkarmayı bile beceremediler. Yok Temmuz’da kapanıyor, yok erkene aldık. Sen kalıyorsun, sen gisiyorsun. Yok sana Hürriyet’te bir iş bulduk. Charity sanki adamlar. Bu rezillik olmaz ama biz gazeteciler de bunu hak ediyoruz.
“EĞER HASAN CEMAL ‘İYİ Kİ KAPATILDI’ DESEYDİ KAHRIMDAN ÖLÜRDÜM”
Radikal’in yazılı baskıya vedasıyla ilgili Soner Yalçın’ın sözleri de dikkat çekti. “İyi ki kapanıyor. Ergenekon ve Balyoz Davaları’nda operasyonel olarak kullanıldı; Taraf’la birlikte. Böyle bir gazete kapatılıyor diye ben mesleki dayanışma içinde olmayacağım” dedi Yalçın.
Ben bunları hiçbir zaman ciddiye almadım. Ben şiddetle herhangi
bir şeyin kapatılmasına, sesinin kesilmesine karşı şıkarım. Böyle
bir şeyi Hasan Cemal söyleseydi kahrımdan ölürdüm. Ama Soner bey,
söylemiş. Napıyım! Yeni Şafak, Akit kapatılsa da üzülürüm. Bu
gazeteler zaten militanlığını gizlemiyor ki. “Ya onlardansın, ya
bizdensin” demek bir gazeteciye asla yakışmaz. Bizim oğlanlar,
bizim kızlar haline geldiğinde önce seni tetikçi olarak
kullanırlar.
Radikal 2’den Türkiye medyasının ağır isimleri geçti. Onları da analım. Bir de adını ilk kez duyduğumuz kişiler de önce Radikal 2’de yazdı.
Kimler geçmedi ki; Yıldırım Türker, Perihan Mağden, Nuray Mert, Güldal Kızıldemir, Sevin Okyay. Bir süre tanınmayan kişiler isim oldu. Şimdi kanaat önderi olarak ekranlara çıkıyorlar. Osman Can, şu an AKP MKYK üyesi. Bize kendini demokrat diye sattı. Hüseyin Yayman her gece televziyonlarda. Önce burda yazıyordu.
“HALUK BİLGİNER DE AYŞE ARMAN DA KUSURA BAKMASIN”
Kültür sanat dünyası sizden sorulur. Geçen hafta Haluk Bilginer’in “Atatürk’e tapınmaktan vazgeçemedik” sözleri gündeme damgasını vurdu. Ardından. Ardından Ayşe Arman, “Haluk Bilginer’in söylediklerimi içime battı. Entel dantel numaralarla onu değerini azaltmayalım” diye yazdı. Siz bir aydın olarak bu tartışmanın neresinde durursunuz?
Bu iddiayı herkese yaymayacaktı Bilginer. Bir tarafın işine gelecek şeylerin söylenmesini doğru bulmuyorum. Ama karışmaya da hakkımız yok. İsteyen istediğini söyler. Böyle bir şey de söylenebilir ayrıca ve doğruluk payı da vardır. Ayrıca bu benim neden içime batsın. Küçücük öğrenciyken, sağcılığımız, solculuğumuz yokken en büyük numaramız neydi? Cuma günleri istiklal Marşı’na kalmadan okuldan kaçmaktı. Yok müdür görecek, kızacak; aman sinema seansını kaçıracağım. Türkiye’de bize her şeyi 7 yaşından başlayarak travmatik yaşattılar. Ama bugüne bakıyorsun bu kez de ayet ezberleteceklerdi. Garip bunlar. Bir de entel lafına çok kızıyorum. Türkiye’de kendisine entellektüel diyen bir sürü adam inanılmaz bir şekilde hükümetin dümen suyuna girip, felaket yarattılar. Türkiye’de hala sağlam aydınlar var. Biz o kadar fakir bir ülke değiliz. Ben bir de tüm bunlara sosyalist olarak bakıyorum. Ve biz bunları sosyalizmde böyle öğrendik. Haluk Bilginer de, Ayşe Arman da kusura bakmasın.
“AKİF BEKİ VE KORAY ÇALIŞKAN’LA AYNI GAZETEDE ÇALIŞTIM!”
Gazeteciliğe nasıl devam edeceksiniz?
Artık etmeyeceğim. 65 yaşını geçtim ve kurtuldum. Genç olsaydım fanzin çıkarırdım ama nasıl para kazanırdım bilmiyordum. Bizim gazeteciliğimiz artık habere değil, siyasete endeksli. Kanal 24’ü açıyorsun Başbakan’ın yazdığı metinler okunuyor sanki. Star Gazetesi öyle. 2 yıl önce kol kola olan insanlar şimdi karşı karşıya. Tirajik. İfade özgürlüğü çok yara aldı Türkiye’de ve hala da almaya devam ediyor. İfade özgürlüğünü birkaç tane adamın zırvalığına indirgediler. Yüzde 80’i böyle. Kimse habercilik hasretiyle medyada değil. Kaç tane Hasan Cemal var? Çoğu Başbakan’ın sesi gibi. Akif Beki’ler, Koray Çalışkan’larla aynı gazetede çalıştım ben. Onlar da benimle çalışmak zorunda kaldı. Onlar gazeteciyse ben neyim, ben gazeteciysem onlar ne? Başka isimler de var ama ilk bunlar çıktı ağzımdan.
Peki nasıl geçineceksiniz?
Senaryo okuyorum. 500 lira, 1000 lira veriyorlar. Çorbam kaynıyor. Oğlumu da evlendirdim. Tazminatımı da aldım. O paralar da çok güzel yeniyor. Londra’ya gidiyorsun, geziyorsun...
Eviniz var mı bu arada?
Bir tane var İzmir’de 110 bin liraya aldım. İstanbul’da ev alacak param olsa zaten bu kadar nağme yapmazdım. Emekli maaşım 2 bin lira.
“MEDYADA MAAŞLAR YALAKALIK GÜCÜYLE DOĞRU ORANTILI”
Bir röportajınızda 6 bin aldığınızı okudum Radikal’den. Böyle deneyimli bir isim için çok az değil mi?
Çok az gidiyordum gazeteye, haftada 1 gün. Medyada para konuşulmaz. Olmadık bir köşe yazarının 25 bin aldığını duyarsın, keyfin kaçar. Yakın arkadaşların bile sana maaşlarını söylemezler. Vahim bir durum, utanç verici. Herkesin pazarlık gücü, yalakalık gücüyle doğru orantılıdır maaşı. 20 sene önce olsa bir villa için yapar mıydım yalakalık? Yine yapmazdım. Milliyet Sanat, Milliyet’in bir eki vardı, bir de Radikal’in eklerini yapıyordum. Hepsini yaparak 13 bin aldım. Hayatımda aldığım en büyük paradır. Bir daha o parayı rüyamda gördüm. Evi öyle aldım.
Dede oluyormuşsunuz?
O yüzden çalışmayı sürdürüyorum. Torunuma bir altın alacak param olsun diye. İnşallah benim gibi Oğlak burcu olmaz. Aralık’ta doğum. Dede olacağımı duyduğumda keyiften ölecektim. Aklımı kaçıracaktım. Sanki Sosyalist Parti 150 milletvekiliyle parlementoya giriyor gibi mutlu etti beni.
Merak ettiğim bir konu daha var. “Cihangir Firuzağa Kahvesi’nden iki milletvekili çıkardık, Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü” demiştiniz. Yerel seçimde Önder’le ilgili bir hayal kırıklığınız oldu mu?
Sırrı Süreyya’ya deliler gibi çalıştık ve oy verdik. Şu ana kadar da Sırrı’ya hiçbir itirazımız olmaz. O kadar vahim durumda olan, ağzını açamayan parti liderleri varken ben Sırrı gibi hala hayatiyet belirtileri gösteren bir adamı niye eleştireyim.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın müebbete mahkum olmasını nasıl karşıladınız?
İçimin yağları eridi. Bir de rütbeleri sökülürse ileride ders olur. 2010 referandumunu boykot ettim. Yetmez ama evet diyemezdim. Ama hayır da diyemezdim. İki tarafın da ne kadar kötü olduğunu görüyorum.
TÜRKİYE GAZETECİLİK İÇİN ASLINDA BİR CENNET!
“Gazeteci eleştireldir. Muhalif olmak, eleştirmek hükümet ne yapsa kötü demek değildir. Şu demektir; iktidarı kamu adına kontrol etmeliyim. 4’üncü kuvvet olmak buradan gelir. İktidarda ister Komünist Partisi olsun, ister demokrat AKP olsun, ister Kemalist CHP olsun. Düzenin bozuk olduğu, her şeyin döküldüğü bir ülkenin aslında gazetecisi için cennet olması gerekir. Çünkü siyaset-medya ilişkisi bir kabusa dönüştü. Ama umutsuzluğa kapılmayacaksın. Ben belgemi bulurum, adamı konuştururum; yazarım. Patron senden korkuyorsa işten atar. O kadar.”
Bu arada not düşelim; hayranı olduğu Mick Jagger tişörtüyle karşıladı bizi Tuğrul Eryılmaz; sonra da bir geceki konserin de etkisiyle Bob Dylan tişörtünü giyiverdi. Bana da “istediğin kadar poz ver, benim kırmızılı Mick Jagger tişötümün önüne geçemezsin” dedi. Haklıdır... Fotoğraflarımızı Radikal’in ilk kültür-sanat şefi Şerif Erol çekti.
Neslihan AKDAŞ - twitter.com/Nakdas
CAN DÜNDAR RÖPORTAJI İÇİN TIKLAYIN
ASLI AYDINTAŞBAŞ RÖPORTAJI İÇİN TIKLAYIN