Gazeteci Tuğçe Tatari, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan meslektaşı Ahmet Şık'a mektup yazdı.
İşte, Tatari'nin Cumhuriyet'te yayınlanan o mektubu:
"Yürekli arkadaşım Ahmet,
Aslında tutuklandığından beri bu sana yazdığım ikinci mektup. İlkini posta yoluyla cezaevine gönderdim. Mektuplarının teslim edilmediğini biliyorum ama olsun yasaklar ve kararları tanımak gibi bir mecburiyetim olduğunu düşünmüyorum.
Mektup yazmaktaki ısrarımı teslim etmemekteki ısrar sürdüğü sürece de devam ettirmeyi planlıyorum.
Güzel yürekli arkadaşım Ahmet,
Koşulların her ne olursa olsun doğrundan vazgeçmeyecek, haber heyecanını kaybetmeyecek, gerçekliğe âşık bir adam olarak cesurca düşüncelerini haykırmaya devam edeceğini çok iyi biliyorum.
Hiçbir “cezalandırma” seni eğip bükmeye, güce tapar veya boyun eğer birine dönüştürmeye yetmez biliyorum.
Cesur ve deli yüreğini kimsenin “terbiye” etmeye gücünün yetmeyeceğini de...
Seni tanıdığım dönemler bizlerin kaybetmeye başladığı dönemlerdi.
Çoğumuz işsiz kaldık, cezaevlerine düştük, duruşma salonlarına sıkıştırıldık, yaşam kaynaklarımız kesildi. Özetle yok edilmek adına ne gerekiyorsa hepsi üzerlerimizde denendi.
Ve bu süreçler bizim dostluğumuzu inşa etti.
Arkadaşlığımız her tür dar boğazın sınavından geçti.
Dar boğazlar insanların kumaşını hissetme fırsatı yaratır, bizim arkadaşlığımız ise hiç krizsiz, felaketsiz, yıkımsız, kayıpsız ve acısız gün görmedi.
Seni yine bir duruşma salonunda tanıdım.
Yine bugünden farkı olmayan tiyatroların tam ortasındaydın...
O gün benim için sadece gerçeğe tutkuyla bağlı, cesur yürekli bir gazeteciydin.
Aradan yıllar geçti ve şimdi benim için cesur ve güzel yürekli bir dost, çok sevgili Yonca’nın kocası, canım Mina’nın babası, mutfağa girip bize yemekler yapan, annesinin Antalya’dan gönderdiği Adana usulü o nefis turşuları paylaşan, bize mantı partileri veren, bana yüreği kadar evinin ve sofrasının da kapılarını sonuna kadar açan arkadaştan öte ailemden biri halini aldın.
Şimdi sana mektup yazmak mevzubahis olunca benim aklıma ideolojik meseleler, günün gerçekleri, yaşatılanlar, verilen zararlardan çok senle bir fikri tartışmak, kahkahalarla güleceğimiz birçok anı yeniden hatırlamak, rakı sofrasına oturmayı çok sevdiğimi haykırmak, senin muzipçe takılmalarını, ellerinle yeşillendirdiğin (daha doğrusu yeşillendirmeye çalıştığın) bahçende demlediğin çayı yudumlayarak saatlerce süren ve koşullarımız her ne olursa olsun kahkahanın hiç eksik olmadığı sohbetleri yeniden ve yeniden yaşamaktır içimden gelen.
Mina’nın üniversite sınavlarından, nasıl büyüyüp güzel bir genç kıza dönüştüğünden, medyaya hâkim olan bu süfli halden, Yonca’nın bize sabırla öğütlediği kadını yücelten dil örneklerinden, zamanın ruhuna kendini feda eden tanıdıklarımızdan, canımız ciğerimiz Aslı’ya beraber takılmaktan, birbirimizle uğraşmalarımızdan, ayrı düştüğümüz konularda kanımızın son damlasına kadar tartışmalarımızdan söz etmekten başka şey gelmiyor aklıma.
Parasızlığı, işsizliği gülerek paylaşmak kıymetlidir insanoğlu için. Biz en kötü anda dahi gülebildik hep.
Şimdi de o duruşma salonlarında birbirimizi gördüğümüzde yüzümüzde beliren gülümseme bundandır işte!
Güzel yürekli insanlar biriktirmek zor, nadir bulunur bir insan cinsi sağlam kişilikli olan! Senin kıymetinde insanlığındır benim için.
Güzel yürekli arkadaşım Ahmet,
İnsanlıktan umudum yok ama senin gibi arkadaşlarım da olmasa yaşam manasını bulmakta zorlanır benim için.
Seni düşüncenden ötürü, haberinden ötürü, duruşundan ötürü cezalandıranlar bilmez ki bizler seni sırf bunlardan ötürü ödüllendiririz dostluklarımızın sağlamlığıyla! Bilmezler ki sen sırf böyle biri olduğun için arkadaşlıkların eksilmez aksine artar. Bilmezler ki duvarlar seni yalnızlaştıramaz çünkü senin yüreğin duvarların örtebileceği bir yürek değildir!
Sözün özü sevgili dostum seni özledim evet. Deli yüreğini, cesur kişiliğini, haber karşısında hissettiğin heyecanı gözlemlemek dışında senin arkadaşlığını da çok özledim. Ama bilirim ki özgürleşmek beden işi değildir, sen zaten özgür doğmuş azınlıktansın. O yüzden de hep yanımızdasın. Oralarda kendine iyi bak, aman yemeklerin yağını süzmeden yeme, bol bol su iç, olabildiğince hareket etmeye çalış. Çünkü sen bize çok lazımsın. Çünkü sen bizim için çok kıymetlisin."