Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından 11-12 Aralık 2021 tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde 23 farklı ülkeden toplam 121 konuşmacı ve 3 binden fazla davetlinin katılımıyla düzenlenen Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi’nin ikinci gününde “TRT Startcom Özel” paneli gerçekleştirildi.
TRT Haber spikeri gazeteci Nilgün Balkaç’ın moderatörlüğünde düzenlenen “TRT Startcom Özel” panelinin konuşmacıları arasında; TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, TRT 1 Kanal Koordinatörü Cemil Yavuz, TRT 2 Kanal Koordinatörü Mehmet Emin Öztürk, TRT World Kanal Koordinatörü Erman Yüksel, TRT Haber Kanal Koordinatörü Osman Küçükdalak ve TRT Çocuk Kanal Koordinatörü Bora Durmuşoğlu yer aldı.
“TRT yenilikçi perspektif ortaya koyması açısından bir gelecek şekillendirecek”
TRT’nin yaklaşık 60 yıllık tecrübesi ile Türkiye’deki yayıncılık tarihinde öncü bir rol oynadığını söyleyen TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, “TRT geçmişte de vardı, bugün de var, gelecekte de var olacak. Dolayısıyla belki çok özet spot bir ifadeyle ortaya koyacak olursak; TRT hem bellektir hem de gelecek. Burada arşiv kavramından bilinçli bir şekilde farklı olarak bellek kavramını kullanıyorum. Çünkü aslında TRT etrafımızda olup bitenleri, yaşanan gelişmeleri anlamlandırmamız için dünyada ve Türkiye’de tanıklık ettiğimiz meseleler arasında ilişki kurmamıza, analiz etmemize imkân sağladığı için ve kültürde, sanatta, sporda, siyasette, uluslararası ilişkilerde aslında bugün geldiğimiz noktayı ve geçmişte durduğumuz nokta arasında kat ettiğimiz mesafeyi analiz edebilmemiz için fırsatlar sunuyor. O anlamda bir bellek. Ve yaklaşık 60 yıllık tecrübesi ile de Türkiye’de bundan sonra yayıncılık tarihinde de yeni kanallar ve yeni kulvarlarda da hep yenilikçi perspektif ortaya koyması açısından bir gelecek şekillendirecek. O yüzden TRT’nin hem bir bellek olduğunu hem de gelecek olduğunu ifade etmek gerekir diye düşünüyorum” dedi.
TRT’nin bir okul olduğunu, sektörde öncü bir rol aldığını ifade eden TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“TRT 1964 yılında kuruldu. Belki Göbeklitepe için kullanılan bir kavramdan mülhem bir şekilde ifade edecek olursak 1964 tarihi aslında Türkiye’de televizyon yayıncılık tarihinin sıfır noktasını ifade ediyor. Belki de bu anlamda TRT bir yol açma hikayesi. Aslında o okul benzetmesinin TRT’nin bir okul olmasının bu sıfır noktasıyla ve yol açma hikayesiyle yakından ilişkili olduğunu düşünüyorum. Öyle bir yer düşünün ki bir yol yok. Siz bir yol açmaya başlıyorsunuz o yol aslında zaman içerisinde türevlerini üretiyor. Zaman içerisinde bütünlüğü sağlayabilmek açısından köprülerle kavşaklarla alt geçitlerle orada bir bütünlük yakalıyorsunuz ve yayıncılık alanında adım atmak, yürümek isteyenler TRT’nin açtığı o yol üzerinden ilerleyerek sektörü çeşitlendirmeye başlıyor. Dolayısıyla bu okul meselesinin bu yol açma meselesiyle yakından ilgili olduğunu düşünüyorum. O nedenledir ki dün olduğu gibi bugün de aslında gerek insan kaynağı yetiştirmesi açısından gerekse belirli ilkeler seti ve etik çerçevesinde ilkleri, yenilikleri yaşama geçirmek açısından TRT’nin hala sektörde öncü bir rol oynadığını görüyoruz.”
“Salt bilgiyi idrak seviyesine ulaştırmaya çalışıyoruz”
TRT’nin kamu yayıncılığının gerekliliklerini de gözetmek zorunda olduğunu ve bu nedenle insanı merkezine alan bir yayıncılık anlayışını benimsediklerinden bahseden TRT Genel Müdürü Sobacı şu şekilde devam etti:
“Tabii bu öncü rolü oynarken aynı zamanda sizin de vurguladığınız gibi TRT bir kamu yayıncısı olarak kamu yayıncılığın gerekliliklerini de gözetmek zorunda. O nedenle insanı merkezine alan bir yayıncılık anlayışıyla aslında her bir insanı, insanın hayatını bir dünya kabul eden bir TRT üzerine konuşuyoruz. Herkese değer veren her insanın hayatını bir dünya kabul ettiğimizde bunu temel felsefemiz olarak yayıncılığımızın merkezine yerleştirdiğimizde aslında totalde şöyle bir resim tablo ortaya çıkmış oluyor. Biz TRT olarak daha adil ve yaşanabilir bir dünyanın herkes için her insan için daha adil ve yaşanabilir bir dünyanın gerçekleşmesine katkı sunmuş oluyoruz. Bu bizim için bir imkân TRT kamu yayıncısı olarak. Bir yönüyle bir imkân ama aynı zamanda da bir sorumluluk. Burada aslında TRT’nin o farklı dünyalara seslenmesini sağlayan çeşitli kanallarımızın yetkilileri, koordinatörleri burada. Onlar elbette çalışmalarını anlatacaklar fazla da rol çalmayayım onlardan ama nihayetinde buradan ibaret değil TRT. O yüzden baktığımızda hem kamu yayıncısı olmanın hem de öncü olmanın, okul olmanın hakkını teslim edebilmek için aslında Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında çalışan, TRT çatısı altında çalışan binlerce kişi üzerine konuşuyoruz. Bugün 18 televizyon kanalıyla farklı dillerde coğrafyalarda yayıncılık yapan bir TRT üzerine konuşuyoruz. 18 radyo kanalıyla, 9 dijital platformuyla, 4 dijital uygulamasıyla, basılı yayınlarıyla, ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekleştirdiği organizasyonlarla aslında yayıncılık faaliyetini yürüten etkileme gücünü ortaya koymaya çalışan bir TRT üzerine konuşuyoruz. Tabii bu, TRT kamu yayıncısı olduğu için mutlak suretle hangi kanalımız, hangi yapım veya yayın söz konusu olursa olsun mutlaka toplumsal faydayı, bilinci ve farkındalığı oluşturmayı hep yapımlarının arka tarafını temel bilgi olarak tutuyor. Çünkü biz salt bilgiyi aslında idrak seviyesine ulaştırmaya çalışıyoruz. Çünkü bir şekilde insanları davranış sergilemeye iten irade ancak idrakten beslenebileceğini düşünüyoruz.”
“Kıymetli olanın zor seçildiği bir dönemden geçiyoruz”
Dijitalleşmenin getirdiği bir imkân olarak şu anda bir içerik yoğunluğunun olduğunu söyleyen Sobacı, kıymetli olanın zor seçildiği bir dönemden geçildiğini söyledi. Sobacı, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Ben burada olmayan tematik kanallardan örnek vereyim. TRT Müzik, TRT Belgesel, TRT Spor aslında bu idrak seviyesine ulaşma meselesini toplumsal farkındalığı yayınlarının hep arka planında tutuyor ve sanatın, müziğin, sporun tüm branşlarını tüm türlerini içerisinde barındıracak bir şekilde aslında insanların dünyasına düşünce iklimlerine dokunmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla sadece TRT buradaki kanallarımızdan ibaret değil onu da ifade etmek isterim. Hem Türkiye hem dünya daha önce denemedikleri bir sınavla karşı karşıyalar. Denenmedikleri bir sınavla karşı karşıyalar ki ülkemiz bu sınavı güçlü bir mücadele ile güçlü yönetim ve irade ile başarıyla atlattığını düşünüyorum. Covid-19’dan bahsediyorum. Elbette ki Covid-19 pandemi döneminde en önemli meselelerden biri çocuklarımızın eğitim meselesiydi ve online eğitim, uzaktan eğitim dijital bölünme, sayısal uçurum, internete erişim gibi tartışmalar aslında küresel düzeyde gerçekleştirilen tartışmalardı ve burada bir kamu yayıncısı olarak TRT devreye girerek ilkokul, ortaokul ve lise seviyesinde ayrı ayrı TRT EBA kanallarını kurarak çocuklarımızın gençlerimizin eğitim süreçlerinin aksamadan devam etmesini de sağlayan bir yapı olarak karşımıza çıktı. Bir yandan da dijitalleşme süreci akıp gidiyor. Dijitalleşme süreci akıp giderken elbette ki TRT bir kamu yayıncısı olarak da bundan etkileniyor. Bu dijitalleşme sürecinin belki de yayıncılık alanındaki en önemli etkisi içerik üretimini faş etmesi. Yani içerik sayısının oldukça fazla artması. Ama ben bunu bazen konuşmalarımda da ifade ediyorum. Aslında biz bolluk içerisinde kıtlık yaşıyoruz. Şu anda bir içerik yoğunluğu var dijitalleşmenin sunduğu bir imkân olarak. Ama bu bolluk içerisinde kıtlık yaşıyoruz. Çünkü hızlı üretme ve tüketime dayalı bir şekilde içerikler üretiliyor. Kıymetli olanın zor seçildiği bir dönemden geçiyoruz. Ama kamu yayıncısı olarak biz bir sorumlukla karşı karşıyayız. Kıymetli olanı üretmek zorundayız. Bu kıymetli olanın üretildiğinin belki en önemli resmi bizim dizilerimiz.”
“Amacımız, güçlü Türkiye markasına katkı sağlayabilmek”
Dizi ihracında Türkiye’nin Amerika’dan sonra ikinci sırada yer aldığını ifade eden Sobacı, TRT’nin çok önemli bir rol oynadığını belirterek, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Türk dizi sektörü zaten bir atılım yapmış vaziyette. Dizi ihracında Amerika’dan sonra ikinci sırada yer alıyoruz ve burada TRT çok önemli bir rol oynuyor. Dizilerimiz, ortak yapım filmlerimiz hatta çizgi filmlerimiz çok fazla talep görüyor. Bu kıymetli olanın kamu yayıncısı TRT tarafından üretildiğinin belki de en önemli resmidir diye düşünüyorum ve biz bunları üretirken aslında Batı merkezli tek yönlü bir kültürel aktarım sürecine kültürel transfer sürecine bir şerh düşmüş oluyoruz. Çünkü TRT olarak biz kültürel çeşitlilikten yanayız. Kültürel çeşitliliğin bir zenginlik olduğunu düşünüyoruz ve kültürel çeşitliliğin daha doğrusu özgünlüğü hangi coğrafyadaysa orada korunması gerektiğini düşünüyoruz. O yüzden biz bir yandan dünyayı TRT olarak evimize getirirken diğer yandan kadim tarihimizi ve kültürel zenginliğimizi dünyaya taşımaya çalışıyoruz. En nihayetinde ‘bunu niye yapıyoruz?’ aslında temel sorulardan biri bu. Biz aslında TRT olarak Türkiye’nin küresel ve bölgesel meselelere ilişkin haklarını, iddialarını ve tezlerini uluslararası platforma taşıyoruz. Şimdiye kadar görülmemiş coğrafyaların, ötekileştirilmiş coğrafyaların sesini uluslararası siyasete aktarmaya çalışıyoruz. Bunun için Erman bey değinecektir zaten TRT World önemli bir enstrümanımız. Aynı zamanda belki de dezenformasyonun manipülasyonun en fazla olduğu bu çağda insanların en fazla ihtiyaç duyduğu şey tahrif edilmemiş bir iletişim ve haber alma hakkını yaşama geçirme noktasında doğru haberi vermeye çalışıyoruz. TRT Haber belki de bunun en önemli enstrümanını iletişim merkezini sağlıyor. Aynı zamanda kendi milli değerlerimizi ve kültürümüze odaklanan bir değerler setine dayalı olarak aslında sağlıklı bir toplum oluşturma amacı peşinde koşuyoruz. Çünkü özellikle TRT Çocuk’ta biz emanet zihinlerle, kalplerle muhatabız. Yani zihinsel gelişim sürecindeki çocuklarını ebeveynler bizlere emanet ediyorlar. Dolayısıyla emanetlerle, emanet zihinlerle muhatabız ve sağlıklı toplum yapısını oluşturabilmek kuşak aktarımını sağlayabilmek açısından TRT Çocuk’a çok büyük bir rol düşüyor. Biz bunu kamu yayıncısı olarak niye yapıyoruz? Kendi kültürümüzü, edebiyatımızı, sanatımızı bu alandaki bir birikimimizi topluma anlatmak için yapıyoruz. En nihayetinde aslında bize dayatılan Batı merkezli bir bakış açısıyla Asya’yı Avrupa’yı anlamlandırmak okumak yerine artık örneğin TRT Belgesel aracılığıyla kendi kültürümüze, birikimimize ve perspektifimize dayalı olarak coğrafyaları, kişileri, kültürleri anlamlandırıyoruz ve bu saydığım bütün hususu aslında tek bir amaç, tek bir misyon için yapıyoruz; o da stratejik iletişim çerçevesinde güçlü Türkiye markasına katkı sağlayabilmek için.”