TROPİK TRUMP YİNE Mİ KAZANIYOR? SİNAN HACIR/MEDYATAVA
Pazar günü yapılan Brezilya genel seçimleri beklenmedik bir şekilde sonuçlandı. “Tropik Trump” olarak tanınan Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro anketlerdeki tahminlerin %7 üzerinde bir sonuçla seçimi ikinci tura taşıdı.
Bolsanaro’ya “Tropik Trump” denmesinin sebebiyse hem iç hem dış politikada Trump’la benzer bir yol izliyor oluşu. Suç oranları ciddi anlamda yüksek Brezilya’da Bolsonaro’nun bireysel silahlanmayı kolaylaştırmasıyla suçluların silaha erişiminin kolaylaştığı ve suç sorunun daha da arttığı biliniyor. Bolsonaro’nun Orta Doğu politikaları da Trump ile benzer. İsrail’deki elçiliklerini Kudüs’e taşımayı ve Brezilya’daki Filistin elçiliğini tamamıyla kapamayı düşünüyor.
Solcu aday Lula kim?
Bolsonaro’nun rakibi ise hikayesi güçlü bir karakter; Lula de Silva. Eski bir sendikacı olan Lula 2003-2010 yılları arasında Brezilya’nın Başkanıydı. Popülaritesi yüksek olsa da 2010’da aday olmadı ve yerini yardımcısı Dilma Rousseff’e bıraktı. Dilma’nın başkanlığı ise 2014’de başlayan ve ülkeyi sarsan “oto-yıkama” operasyonu olarak bilinen yolsuzluk operasyonlarıyla sona erdi. Hem Dilma hem de Lula yolsuzlukla suçlanmışlardı.
Dilma’nın pek popüler olmayan ekonomi politikalarının üzerine yolsuzluk tartışmaları gelince Brezilya sağı tek çatı altında toplanmaya başladı. Lula hapse girdi. Bolsonaro ise sembol bir figür olarak siyasette yerini aldı.
Ülkede “yolsuzluğa karşı” esen rüzgarı arkasına alan Bolsonaro, 2018’de seçimi kazandı ve başa geçti.
Bolsonaro dönemi devam ederken Lula, yolsuzluk davasından aklandı ve hapisten çıktı. Brezilya’nın sol medyasında davayı yürüten savcıların ABD destekli olduğu iddia edildi. Yıllar sonra Biden’ın kurduğu “Yolsuzlukla Mücadele Ekibi” Güney Amerika’da aktif olarak çalıştıklarını Brezilya’nın da bunun içinde olduğunu itiraf etmişti.
Brezilya’nın solcuları arasında ise Lula’ya bir güvensizlik vardı. Evet, Lula başta olduğu dönemde sol politikalar gütmüş, işçi ve azınlık hakları konusunda ilerlemeler kaydetmişti. Ancak Lula’nın dış politikası pragmatizm üzerine kuruluydu. Hem Venezuela’nın Chavez’iyle arkadaşlık ediyor hem de George W. Bush’la iletişimini kesmiyordu. ABD liderliğinde Birleşmiş Milletlerin Haiti’ye yapacağı 2004’ten 2017’ye kadar süren ve “BM’nin tarihinde kara bir leke” olarak bilinen müdahaleye destek olmuş ve ülkesinde sol kesimlerden yoğun tepki toplamıştı.
ABD’yle ilişkilerini stabil tutan Lula, asıl yatırımını ise “Doğu’ya” yapıyordu. Onun döneminde Brezilya’nın en büyük ticaret partneri AB ve ABD’nin yerine Çin oldu.
İkinci turda ne olacak?
Bolsonaro’nun beklentilerin epey üzerine çıktığını söylemek abartı olmaz. Sadece seçimi ikinci tura taşımakla kalmadı, aynı zamanda senato ve kongreyi de alarak olası bir Lula yönetimini de “topal ördeğe” çevirdi. Brezilyalı seçmen yasa yapma gücü zayıf bir hükümet yerine ikinci turda mevcut yönetimin devamından yana oy kullanabilirler.
Lula ise işi birinci turda bitiremediği için hayal kırıklığına uğradı. Seçimden önce Bolsanaro’nun seçim sonuçlarını kabul edip etmeyeceği konuşulurken bambaşka bir sonuçla karşılaşıldı. Bolsanaro bu sürprizi sürdürebilecek mi bilemeyiz ancak ikinci turun bıçak sırtı olacağı belli.
Anlaşılan o ki Trumpizm gibi “Bolsonarizmo da” Brezilya’da canlı kalmaya devam edecek.
ABD, Brezilya’da kimi tercih eder?
Açıkçası Brezilya’nın iki adayı da Joe Biden’ı pek mutlu etmiyor. Bir tarafta ABD’yle ortaklık etmeyi Trump döneminde başarmış hatta olası bir Bolivya ve Venezuela müdahalesinde destek vermeyi teklif etmiş bir Bolsanaro var.
Biden, doğal olarak dünyadaki diğer “Trump benzeri” liderleri desteklemek istemiyor. Sadece Brezilya değil Polonya’da Duda, Macaristan’da da Orban var. Orban, ABD’ye doğrudan kafa tutuyor, Duda ise Polonya’nın Rusya’ya karşı sert tutumundan dolayı kendini ABD’ye mecbur etti.
Bolsanaro da Biden’ın kendisine olan önyargısını fark edecek ki rotasını Rusya’ya kırdı. Hatta Ukrayna savaşında NATO’yu sorumlu tutacak kadar da ileri gitti. Bu dönemde Rusya’ya uygulanan yaptırımlara karşı çıktı ve Putin’le iletişimini güçlendirdi.
Diğer tarafta ise NATO’yu doğrudan suçlayan Lula var. Ukrayna meselesinde rakibi gibi tavır almasının yanı sıra Çin’in Brezilya üzerindeki nüfuzunun da onunla artacağını söylemeliyim.
Brezilya’nın Rusya, Hindistan, Güney Afrika ve Çin’i içeren BRICS ticaret örgütü üyesi olduğunu unutmamak gerekir. Bunun ötesinde iki aday da devam eden küresel restleşmede batıdan yana tavır almak ve Rusya’yı dışlamak istemiyor.
Kısacası ABD için iki türlü de bir “zafer” söz konusu değil. Hangisiyle güç bela anlaşmak zorunda kalacağını da 30 Ekim’de ikinci turda göreceğiz.