Firmaların stoklarında bulunan ve bugüne kadar piyasaya süremedikleri sahte balları bu yılın sonuna kadar halka satabilmeleri için özel bir hak tanınması tartışma yarattı. Sözcü'den Erdoğan Süzer'in haberine göre, Tarım Bakanlığı, 2011 yılından bu yana uygulanan Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği'nde değişikliğe giderek sahte bal, sahte pekmez ve sahte peynir üretimini resmen yasakladı.
Halk sağlığını tehdit eden ve gerçeklerine göre aşırı ucuz olduğu için özellikle dar gelirli tüketicileri hedef alan bu ürünlerin üretimine yönelik bugüne kadar herhangi bir engel bulunmuyordu. Yeni yönetmeliğe göre, aroma vericiler veya bal eklenerek bal aromalı şurup, çam aromalı şurup, ballı şurup ve benzer isimlerle bal izlenimi veren ürünler 19 Şubat 2020 tarihi itibarıyla artık üretilemeyecek. Ancak yönetmeliğe “uyum zorunluluğu” başlığıyla eklenen geçici maddeyle, bugüne kadar üretilen sahte balların 31 Aralık 2020 tarihine kadar, yani bu yılın sonuna kadar piyasada satılmasına yasal izin verildi.
Sahte bal üreticisi firmaları koruyan ve ellerindeki yüklü miktarlardaki sahte balları halka satarak nakit kaynak sağlamalarının önünü açan bu resmi iznin niçin verildiği anlaşılamadı.
Tüketiciler, “Sahte ballar sağlığa zararlı değilse niçin üretimi yasaklandı. Sağlığa zararlı olduğu için üretimi yasaklandıysa tezgahlardaki sahte ballar niçin piyasadan toplanmayıp halkın tüketmesine izin verildi” sorularına yanıt arıyor.
Taklit ürünlerin artışında ekonomik kriz etkili oldu
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli Temsilcisi Sema Kopal da, “Gıdalarda taklit ve tağşişi önlemek mümkün mü” başlıklı bir açıklama yaptı. “Taklit ve tağşiş edilmiş gıda maddelerine baktığımızda, büyük kısmının et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, siyah çay ve arıcılık ürünleri gibi yüksek fiyatlı ürünler olması. Bu durum bir kez daha gösteriyor ki, gıda fiyatlarında son yıllarda yaşanan büyük artış, halk sağlığını hiçe sayan fırsatçıların türemesine, taklit ve tağşiş gıdalarda artışa sebep oluyor. İşsizlik ve pahalılık cehenneminde kavrulan halkımız da ne yazık ki, çaresizlikten bu ucuz ve güvenli olmayan gıdalara yöneliyor” denilen açıklamada, “Bakanlığın açıkladığı liste, doğru okursak, ülkemizdeki ciddi ekonomik krizin bir yansımasıdır” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Tarım Bakanlığı, 14 Şubat’ta taklit ve tağşiş edilmiş gıdalar listesini kamuoyuna duyurdu. 2020 yılının ilk listesi 13 Ocak’ta duyrulmuştu.
13 Ocak’taki listede taklit, tağşiş yapıldığı veya ilaç etken maddesi ilave edildiği tespit edilen toplam 229 firmaya ait 386 parti ürün, 14 Şubat’ta da toplam 74 firmaya ait 99 parti ürün Bakanlığın internet sitesinde yayınlandı.
Bakanlığın verdiği bilgiye göre, ilk kamuoyu duyurusunun yapıldığı 2012 yılından bu yana 1486 firmaya ait 3301 parti taklit ve tağşiş edilmiş gıda açıklanmış oldu.
Ancak bundan önceki listelerin açıklanmasından bu yana geçen zamanda taklit ve tağşiş yapan firmalara karşı kamuoyunun vicdanını rahatlatacak, taklit ve tağşişin tekrarını önleyecek yaptırımlar duyamadık.
Gıda, taklit ve tağşiş gibi aynı cümlede olmaması gereken kelimeleri yan yana ne çok duyuyoruz değil mi? Peki neden bu sıklıkla duyuyoruz?
Öncelikle taklit ve tağşiş kavramlarını biraz açıklayalım. Tağşiş, gıda maddelerinin ve gıdayla temasta bulunan madde ve malzemelerin, mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesidir. Peynire nişasta katılması, bala glikoz şurubu katılması birer tağşiş örneğidir.
Taklitse, gıda maddelerinin ve gıdayla temasta bulunan madde ve malzemelerin şekil, bileşim ve nitelikleri itibarıyla kendisinde bulunmayan özelliklere sahipmiş gibi gösterilmesidir. Meyve şurubunun üzüm pekmezi gibi satılması taklite bir örnektir.
Bakanlığın internet sitesinde, taklit ve tağşiş edilmiş gıdalar için:
“Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş gıdalar” ifadesi kullanılıyor.
Açıklanan listelerde, halk sağlığını tehlikeye düşürecek, insanların hayatını dahi tehdit edecek gıdaların laboratuvar analiz sonuçları, taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen gıdaları üreten/ithal eden; üreten ve/veya satan firmanın adı, ürün adı, markası, parti ve/veya seri numarası yer alıyor.
Taklit ve tağşiş yapılan gıdalar listesine baktığımızda dikkatimizi çeken iki önemli nokta var.
Birincisi, halk sağlığını tehlikeye atan taklit ve tağşiş gıdalar üreten firmaların tekrar tekrar listede yer alıyor olması.
İkincisi, listede yer alan taklit ve tağşiş edilmiş gıda maddelerine baktığımızda, büyük kısmının et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, siyah çay ve arıcılık ürünleri gibi yüksek fiyatlı ürünler olması. Bu durum bir kez daha gösteriyor ki, gıda fiyatlarında son yıllarda yaşanan büyük artış, halk sağlığını hiçe sayan fırsatçıların türemesine, taklit ve tağşiş gıdalarda artışa sebep oluyor. İşsizlik ve pahalılık cehenneminde kavrulan halkımız da ne yazık ki, çaresizlikten bu ucuz ve güvenli olmayan gıdalara yöneliyor.
Listeden gördüğümüz kadarıyla taklit ve tağşişten en fazla payını alan diğer ürünler, “özel amaçlar için” üretildiği iddia edilen bitkisel kaynaklı çay, macun vb. ürünler. Bu da gösteriyor ki, halkımız sağlık sorunlarını çözmek için tıptan başka yerlerde çare arıyor. Gıda üretiminde olduğu gibi, bitkisel kaynaklı takviye edici gıda, çay vb. alanı da denetimsiz bir alan olduğundan, bu tür ürünlerde de bir hayli taklit ve tağşiş var. Oysa ki, insanlarımızın derdine derman olduğunu sandığı “bitkisel” karışımların içinde de ilaç var. Hem de ölümcül derecede önemli yan etkileri olan ilaçlar.
Taklite ve tağşiş listelerinde ya da bir diğer deyişle Kara Listelerde, alkolsüz içecekler, arıcılık ürünleri, baharatlar, bitkisel çaylar ve “özel amaçlı” bitkisel karışımlar, zeytinyağı, “özel amaçlı” çikolatalar, enerji içecekleri, et ve et ürünleri, antep fıstığı ve ürünleri, salça, süt ve süt ürünleri, şekerli mamüller ve takviye edici gıdalar bulunmakta.
Tüm bu ürün gruplarının içerisinde taklit ve tağşiş yapan üreticilerin en çok başvurduğu alan yukarıda da bahsettiğimiz gibi, fiyatları yüksek olan et ve et ürünleri ile süt ve süt ürünleri. Et ve et ürünlerinde (kıyma, kıymalı pide vb. kıymadan yapılan ürünler, et, kebap, döner, sucuk vb.) kanatlı eti, sakatat, baş eti, deri dokusu, domuz eti, tek tırnaklı hayvan eti, at eti, ve soya tespit edilmiş.
Peynir ve eritme peynirlerinde süt yağı harici yağ, bitkisel yağ ve nişasta, ayrıca eritme peynirlerinde natamisin, yoğurtta bitkisel yağ ve süt yağı harici yağ, jelatin, tereyağda bitkisel yağ bulunmuş yapılan analizler sonucunda.
Baharatta boya/gıda boyası, çayda boya/gıda boyası, zeytinyağında tohum yağları tespiti, “özel amaçlı” bitki karışımlı çikolatalarda sildefanil ve tadalafil ilaç etken maddesi, kuruyemişlerden antep fıstığı ve ürünlerinde yer fıstığı, salçada boya vb. liste uzayıp gidiyor.
Taklit ve tağşiş yapan firmalar arasında ilimiz Kocaeli’de üretim yapan firmalar da bulunuyor. Kocaeli’den 4 ayrı firmanın 10 ürününde taklit ve tağşiş tespit edilmiş. Bu ürünler ve uygunsuzlukları Bakanlığın açıkladığı listede görülebilir. Bu firmalardan bazılarının daha önceki listelerde de bulunan değişmezler arasında yer alması dikkatimizi çekiyor.
Peki, halk sağlığı, taklit ve tağşiş gıdalar üreten firmaların insafına bırakılacak kadar değersiz mi? diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Bu firmalar nasıl rahatça ve tekrar tekrar taklit ve tağşiş ürün üretip piyasaya sürebiliyor?
Çünkü bu usulsüzlüğün neticesinde bu firmalar için caydırıcı olacak bir yaptırım yok. Gıdaları ucuza mal edip bol bol haksız kazanç sağlamak var, haksız rekabet var.
Bakanlığın açıkladığı liste, doğru okursak, ülkemizdeki ciddi ekonomik krizin bir yansımasıdır. Ekonomik sıkıntılardan dolayı “çocuklarım aç” diyerek kendini yakan ya da siyanür içerek intihar eden insanlarımızın sayısının her geçen gün arttığı, gıda mühendisleri dâhil 91 bin mühendisin işsiz olduğu bu kriz ortamında, halkımız ucuz ve güvensiz gıdaları almak zorunda bırakılmaktadır.
O halde halkımızı, geleceğimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi bu gıda simsarlarının insafına bırakmamak gerekir.
Ciddi, etkin ve sürekliliği olan, sadece yasal mevzuata ve kendi hür vicdanına dayanan denetçiler tarafından yapılan denetimlerle, ülkemizdeki en ücra yerlerdekiler dâhil tüm gıda üreten işletmeler tek tek denetlenmelidir. Bu denetimleri yapabilmek için gıda mühendisleri ve diğer ilgili meslek mensuplarından yeter sayıda kamuda atama yapılmalıdır.
Güvensiz ve halkın sağlığını tehlikeye atan gıda üreten işletmeler tespit edilmelidir. Bunların üretimine son verilmeli, bir daha gıda üretimi yapmaları engellenmelidir. Elbette bugüne kadar yaptıklarının bedelini de ödemelidirler.
Gıdalarda taklit ve tağşiş yapan firmalar ve ürünleri tespit edilir edilmez kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu ürünler tüm satış noktalarından ve satış için bekletildikleri depolardan toplatılmalıdır. Halkımızdan, elinde bu ürünlerden varsa tüketmemeleri ve en kısa zamanda yetkili mercilere teslim etmeleri istenmelidir.
Elbette en önemlisi, halkımızın ucuz, sağlıklı ve güvenli gıdaya erişimi sağlanmalıdır.
Kapatılan-özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Et Balık Kurumu (EBK) gibi halkımızın ucuz ve güvenli gıdaya erişimini ve gıda fiyatlarının bir dengede kalmasını sağlayan kamu kurumları daha yaygın olarak tekrar oluşturulmalıdır.
Gıda fiyatlarının üreticiden tüketiciye gelene kadar 5-6 kat artışının önüne geçilmelidir.
Tarım, hayvancılık ve gıda üretimi için gereken diğer girdilerde ithalata-dışa bağımlılığa son verilmelidir.
Tüm bu tedbirler alındığı takdirde, gıdalarda taklit ve tağşişi önlemek elbette ki mümkündür.
TMMOB
Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli Temsilcisi
Sema Kopal