İnternet, her alanda olduğu gibi gazeteciliğe de büyük oranda etki eden bir mecra. Öyle ki herhangi bir olayla ilgili fotoğraf, video ve bilgiyi haber sitelerinden önce sosyal medyadan edinebiliyoruz. Ancak bu veriler, çoğu kez bizi yanıltabiliyor. Gazetelerde aynı isimler demeç veriyor, televizyonlarda aynı isimler konuşuyor... Kaynak sıkıntısı ve internetin dezavantajlarından kaynaklanan bu bilgi kirliliğinin sonucunda, hem güvenilir hem de alanında uzman bir kaynağa ihtiyacımız oluyor.
Ekonomi haberlerinin deneyimli ismi Barış Soydan, internetin gazetecilik üzerindeki bu hızlı etkisinden yola çıkarak Türkiye’de gazetecilerle haber kaynaklarını bir araya getirmeyi hedefleyen “haberekaynak.com”u 1 Kasım itibariyle hayata geçirdi.
Medyanın çeşitli alanlarında yöneticilik deneyimi de olan Soydan’ın 7 yıldır yazı işleri müdürlüğünü yürüttüğü Sabah’taki görevine Ocak 2014'te son verilmişti. Soydan, ekonomi alanındaki kariyerine Platin, Para ve Power dergilerinde üst düzey yöneticilik yaparak devam etti.
Hâlâ aylık ekonomi dergisi Turkishtime’ın genel yayın yönetmenliğini yürüten Barış Soydan, “haberekaynak.com”u neden kurduğunun ve sistemin nasıl çalıştığının yanında, yeni kitap projesi ve Türkiye'de gazetecilik yapmanın zorlukları üzerine de önemli açıklamalarda bulundu.
Nasıl doğdu bu fikir?
Eskiden bilindik yöntemlerle yaptığımız bazı şeyleri internet sayesinde farklı şekillerde yapmaya başladık. Bu her alanda geçerli. Okur olarak haberi artık saniyelik olarak internetten alıyoruz. Önceden en hızlı mecra televizyondu. Onda da genellikle akşam haberleri beklenirdi. En hızlısı da saat başı bültenleriydi. Artık internet ve haber portallarının da önüne geçen Twitter var. Dolayısıyla internet, gazeteciliği ve hayatın başka alanlarını da değiştiriyor. Ama internetin, haberin toplanma biçimine Türkiye'de çok fazla radikal müdahalesi olmadı.
“GAZETECİLİK HÂLÂ BABADAN KALMA YÖNTEMLERLE YAPILIYOR”
İnternet şu anda yaygın bir biçimde kaynak olarak kullanılıyor aslında...
Tabii ki internetten bazı kaynakları kullanıyoruz. Meselâ ben gazetedeyken özellikle cinayet haberlerinde kişilerin fotoğrafını bulamadığımızda Facebook'tan yararlanıyorduk. Hâlâ öyle... Ancak Türkiye’de gazetecilik en babadan kalma bilgilerle yürüyen mesleklerden biri. Ne yazık ki hâlâ çok eski yöntemlerle yapılıyor.
“TABLET BİLGİSAYARLAR KÖYLERE KADAR GİTTİ, BİZ HÂLÂ YAZI İŞLERİNE BİR TOMAR KÂĞITLA GİDİYORUZ”
Nedir bunlar?
Bugün birçok gazetenin yazı işlerindeki haber toplantılarında, her servis şefi kendi gündemini kâğıt çıktılar halinde getiriyor. Yani kendi gündemini bilgisayarında yazıyor, onu yazıcıya gönderiyor ve 30 tane çıktı alıyor. Sonra zımbalayıp koltuğunun altına sıkıştırıyor ve yazı işleri toplantısına geliyor. Ardından da toplantıdaki 30 gazeteciye tek tek elden dağıtıyor. Bütün servis aynı şeyi yapıyor. Dolayısıyla yazı işlerine gelen gazetecilerin önünde bir kâğıt tomarı oluşuyor. Bu basit bir örnek ama bence her şeyi açıklıyor. Muhtemelen 70’li yıllarda da aynı yöntemlerle yapılıyordu. Geldik 2016 yılına hâlâ aynı yöntem. Bir şeyin değişmiş olması gerekiyordu. Tablet bilgisayarlar neredeyse köy okullarına kadar gitti. Biz hâlâ yazı işlerine bir tomar kâğıtla giriyoruz. ‘Haberekaynak.com'un hayata geçirdiği yöntem de aslında internetin gazetecilik üzerindeki etkilerinden biri.
Yurtdışında da “haberekaynak.com” benzeri uygulamalar var mı?
Türkiye'de "haberekaynak.com" çok daha yeni. Fakat dünyanın başka ülkelerinde bu yöntem haber kaynağı ve uzmanlarla gazeteciyi dijital ortamda bir araya getiren bir uygulama. Bu yöntem Amerika gibi ülkelerde uzun süredir uygulanıyor ve gazeteciliğe etkide bulunuyor.
“BÜYÜK BİR YENİLİK OLDUĞUNU SÖYLEMEK DOĞRU DEĞİL”
Birkaç örnek verebilir misiniz?
Elbette. Örneğin Amerika'da "Help a Reporter (Gazeteciye yardımcı ol)" yada "ProfNet" sitesi var. Tabii bu siteler farklı modeller uyguluyorlar. Detaylarında fark var ama aslında özünde model aynı. Amerika'da "BusinessWire" adında basın bültenlerini profesyonel bir şekilde gazetecilere dağıtan bir sistem var. Türkiye'de "sirkethaberleri.com"a benzeyen bir yapısı var. "ProfNet", "BusinessWire"ın kurduğu bir site. Ancak "ProfNet" Amerika'da ücretli. Bunun yanında "Help a Reporter"ın bülten ve PR ağıyla bir bağı yok. Tümüyle bağımsız ve ücretsiz bir sistem. Sadece bazı katma değerleri ücretli sunuyor ama temelinde gazeteciyle uzmanın bir araya gelmesi ücretsiz bir şekilde gerçekleşiyor. Bizim sistemimize daha çok benziyor. Avrupa'da da var benzer sistemler. Aslında durup düşünce hemen her ülkede uygulama alanı bulabilecek, herkesin de aklına gelebilecek bir model bu. Çok büyük bir yenilik olduğunu söylemek de doğru değil aslında.
Öyle ama Türkiye'ye de bu sistemi ilk olarak siz getirdiniz...
Evet öyle... Fakat bu noktada şuna dikkat etmek lazım; bu sistem gazeteciler ve haber kaynakları tarafından kullanılırsa eğer hayata geçmiş olacak. Az evvel sözüne ettiğim modeller gerçekten kullanılıyor. "Help a Reporter"ın 100 bin üyesi var.
Bu siteleri uzun zamandır takip ediyorsunuz anlaşılan…
Aslında ben bir gazeteci olarak Amerika'daki haber kaynaklarıyla bir arada bulunmak için "Help a Reporter"a üye olmuştum. Bir ekonomi gazetecisinin ihtiyaç duyabileceği temel haber kaynaklarının hepsini orada bulma imkânım olmuştu. Sonra oradaki sistemi tanıdıkça aslında bunun çok basit Türkiye'de de pekâlâ uygulanabilecek bir sistem olduğunu gördüm. Umarım uygulanır ve hayata geçer.
Sistem nasıl çalışıyor?
Haber kaynakları "haberekaynak.com" üzerinden veri tabanına üye oluyorlar.
Haber kaynağı derken neyi kastediyorsunuz?
İkiye ayırabiliriz. Birinci grupta profesyonel kaynaklar yer alıyor. Bu gruba PR ajanslarını örnek verebiliriz. İkincisi ise bireysel kaynaklar... Mesela bir bankacı, doktor, avukat, mimar gibi uzmanları da bu gruba dahil edebiliriz. Örneğin bir sağlık muhabirinin sorusuna yanıt verebilecek bir hekim ya da dolar, faizle ilgili ekonomi gazetecisinin sorusuna yanıt verebilecek bir bankacı gibi...
“SÜREÇ, GAZETECİNİN SORU SORMASIYLA BAŞLIYOR”
Gazeteciler açısından nasıl işliyor süreç?
İnternet sitemizde bir form var. Gazeteci bu formda birkaç kısa bilgi vererek, üzerinde çalıştığı haberle ilgili hangi bilgiye ihtiyaç duyuyorsa onu soruyor. Örneğin; 'Yılsonunda dolar kaç TL olacak?' gibi... Gazeteci bu soruyu yönelttiğinde eğer veri tabanında o konuda uzman biri varsa o sorulara cevap veriyor. İlk olarak gazetecinin soruyu sorması ve o alanla ilgili de bir kaynağın ya da uzmanın veri tabanında kayıtlı olması gerekiyor.
Kaynağın ve gazetecilerin güvenilirliğini nasıl kontrol ediyorsunuz?
Bu nokta önemli. Gördüğüm kadarıyla Amerika'da da önemli. Buna sitenin dikkat etmesi gerekiyor. Kaynağın gerçekten güvenilir bir kaynak olduğu konusunda internet üzerinden ya da gerekirse telefon aracılığıyla teyit almak gerekiyor. Aynı şey gazeteciler için de geçerli. Mesela yerel medyadan birçok üye var sistemde. Sakarya'dan "X" gazetesi ya da Bodrum'dan "Y" haber portalı gibi... 'Gerçekten öyle bir gazete var mı, yok mu' sorusu önemli.
“ULUSAL GAZETELERDE ÇALIŞAN GAZETECİLERİN DE KULLANMASINI İSTİYORUZ”
İlgi nasıl?
Şu an yerel medya daha ilgili ama biz ulusal gazetelerin de kullanmasını istiyoruz. Tabii daha çok yeni bir sistem. Mutlaka çalışıp çalışmadığını, ne kadar işe yarayıp yaramayacağını merak ediyorlardır.
Kaç kişilik bir ekibiniz var?
Şimdilik çok kalabalık bir ekip yok. Bilgisayar uzmanı birkaç arkadaşımız var. Veri tabanının oluşturulması ve e-mail gönderiminin organize edilmesini yürütüyorlar. Aynı zamanda Turkishtime'da da çalıştığım için benim çok fazla vaktim olmuyor açıkçası. Şimdilik genç arkadaşlarımızla görev dönüşümü yapıyoruz.
İleride kadroyu genişletmeyi düşünüyor musunuz?
(Gülüyor...) Onu sahiden bilmiyorum. Olabilir. Bu sistemin ne yoğunlukla kullanılacağına bağlı.
“ANA SİSTEM TAMAMEN ÜCRETSİZ VE ÖYLE KALACAK”
Peki bu işten para kazanmayı düşünüyor musunuz?
Başlangıçta inovasyon yapmayı hedefliyoruz. Şu anda ücretsiz bir sistem. Bir yeniliği Türkiye'ye taşımayı istiyoruz. Şu anki hedefimiz bu. Ana sistem şu an ücretsiz ve ücretsiz kalacak. Ancak ileride buna bazı katma değerli unsurlar eklenebilir. Bu katma değerli unsurlar da ücretli olabilir.
Ne gibi unsurlar mesela?
Örneğin; yine başka ülkelerdeki sitelerde gördüğüm haber kaynaklarına profil oluşturma olanağı sağlanıyor. Fotoğraf ve özgeçmişin yer aldığı özel bir sayfa yani. Çünkü şu anda sadece dijital bir e-mail ortamında bir araya geliyorlar. Orta vadede ücretli olmasını öngörüyoruz. Bunu yapar mıyız bilmiyorum ama bir de bilgi taleplerini arşivleme olanağı sunabiliriz. Fakat şu anda böyle bir niyetimiz ve bunu yapabilecek bir altyapımız yok. Dolayısıyla bu kısa vadede hayata geçirebileceğimiz bir şey değil.
“GAZETECİLER ÇOK İLGİNÇ BULUYOR”
Meslektaşlarınızdan nasıl geri dönüşler aldınız?
Tıpkı sizin gibi herkes çok ilginç buluyor sistemi. Çok kolayca anlayabiliyorlar sistemin ne olduğunu. Bunlar iyi şeyler. Tabii 'Türkiye'de acaba olur mu' sorusunu da tartışıyoruz. Ama çoğu sizin dediğiniz gibi iyimser bir şekilde; 'olur, neden olmasın' diyor.
“REKLAM PİYASASI DARALDI”
Aynı zamanda Turkishtime dergisinin yayın yönetmenliğini de yapıyorsunuz. Zor olmuyor mu her ikisini birden yürütmek?
‘Haberekaynak.com'a fikir önderliği yapıyorum aslında. İşin veri kısmını başka arkadaşlarım üstlenmiş durumda. Ben sadece 'şunu şöyle yapalım, böyle olmalı' şeklinde bir yönlendirme yapıyorum. Çünkü aylık bir derginin başındayım. Aylık ekonomi dergilerinde de çok yoğun bir rekabet var Türkiye'de. Geçen yıl Türkiye'de reklam piyasası biraz daraldı. Dolayısıyla o rekabet daha da sertleşti.
“YAZI İŞLERİ İYİ HABER İSTEMİYOR”
7 yıl Sabah'ta Yazı İşleri müdürlüğü yapmış biri olarak, günümüzde gazeteciliğin önündeki en büyük engelin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
İyi haber istemeyen yazı işleri... Mesela Suriye'de burnumuzun dibinde savaş var. Yıllardır süren bir savaş bu. Çok tehlikeli orası ama mesela ben Suriye'den, içeriden çok az iyi analiz görüyorum. Oysa İngiltere, binlerce kilometre ötede ama İngiliz medyası gazetelerinden Independent, Guardian ve BBC muhabirleri; Lübnan'dan ve hatta Suriye'nin kendi içinden analiz yazıları, haberleri yazıyor.
Bunun nedeni ne olabilir?
Suriye örneğinden devam edersek, tabii ki orada siyasi kaygılar var. Bunun yanında mali kaygılar da var. Suriye'den özel haber çıkarmak ya da Suriye'yi derinlikli bir şekilde analiz etmek için farklı bölge başkentlerine muhabir göndermek, pahalı bir şey. Ama gazete patronları da olaya; "Ben buradan bir haber yapsam, benim tirajım zaten artmayacak" mantığıyla yaklaşıyor. Artsa bile başka bir takım kaygılarla tirajı artırmak da çok temel dert olmuyor ne yazık ki. Çok iyi ve sıkı habercilik yapılsa, belki de artacak.
Gazetecilikle ilgili "Boruotu Cinayeti" adında politik polisiye tarzında bir kitabınız yayımlandı geçtiğimiz yıl. "Türkiye'de Anarşizm-Yüzyıllık Gecikme" isimli ilk kitabınızı da 2013'te yayımlamıştınız. Yeni bir kitap projeniz var mı?
Evet. Biraz ilginç bir konu üzerinde çalışıyorum.
Biraz tüyo alabilir miyiz?
Yeni romanımın ismi "Cemaatçinin ölümü"... Cemaat operasyonu içinde kalan bir gazetecinin yaşadıklarını anlatıyor.
Gerçek bir hikâye mi, kurgu mu?
Gerçeğe yakın bir hikâye. Romanın adından da anlaşılacağı üzere, Cemaatçilikle suçlanan bir kişinin ölümü çevresinde gelişen olayları anlatan bir politik macera yazıyorum.
“PİŞMANLIKLARIMI YAZIYORUM”
Sizi mi anlatıyor?
Evet, yeni romanımın kahramanı biraz benden izler de taşıyor. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını gazetede haberleştiren bir gazeteciyi anlatıyor. O dönemlerde daha çok bana gelen haberlere başlık attım ama muhtemelen onları da elime yüzüme bulaştırdım. Sonra çok pişman oldum. İşte, bu romanda da o pişmanlıklarımı yazıyorum.
Ne zaman raflarda olacak?
Yetiştirebilirsem 2016 içinde çıkarmayı düşünüyorum.
Canan Kaya / Medyatava
Fotoğraflar: Zeki Çelik