'Başbakan Kim Olsun' başlıklı yazısında Bilal Erdoğan'ı eleştirince yazısı yayınlanmayan Yılmaz Özdil, Hürriyet'ten istifa etmişti.
Özdil'in istifasının ardından sosyal medyada birçok kullanıcı Özdil'in Sözcü gazetesinde yazabileceğini ifade eden tweet'ler atmıştı.
Sözcü yazarlarından Emin Çölaşan, Uğur Dündar ve Bekir Coşkun da bugünkü yazılarında Yılmaz Özdil'i aralarında görmek istediklerini belirtti.
Özdil'in yayınlanmayan yazısını köşesinde yayınlayan Uğur Dündar, Hürriyet'in artık otosansürle çalışan bir gazete olduğunu belirtti.
Uğur Dündar şunları yazdı:
Okuduğunuz yazısı sansürlenince, değerli kardeşim Yılmaz
Özdil istifayı basıp Hürriyet’ten ayrıldı.
Yılmaz gibi dimdik duran onurlu bir yazar için istifa, köşesinin
gerçek sahipleri olan okurları ve onların gerçekleri öğrenme hakkı
adına verdiği mücadelenin zorunlu aşamalarından biridir.
Geçmişte Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Özdemir İnce, Cüneyt
Ülsever ve Oktay Ekşi gibi değerli dostlarım ve ben, o grupta
maalesef aynı süreçleri yaşamak zorunda kaldık.
Türkiye’nin en çok okunan yazarının sansüre kafa kaldırıp
ayrılması, medyamızın amiral gemisi Hürriyet için Titanic
faciasıdır.
Hürriyet sansür ve teslimiyet buzdağına çarpmaktan
kurtulamamıştır.
Yıllarca çalıştığım için çok üzülerek, içim yanarak söylüyorum:
Hürriyet artık Tayyip Erdoğan’ın yazmasına izin verdiği yazarların
ancak otosansürle çalışabilecekleri “prangalı” bir gazetedir.
Geçmişin Hürriyet’i ile kıyaslandığında ise bırakın amiral gemisi
olmayı, teslim bayrağını çekmiş ve ağır yarası nedeniyle su almaya
başlamış sıradan bir teknedir.
Değerli kardeşimi bu alkışlanacak davranışı nedeniyle kutluyor,
medyamızın yeni lideri SÖZCÜ ailesi olarak kendisini heyecanla
beklediğimizi duyuruyorum.
UĞUR DÜNDAR'IN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
7 sene Hürriyet'te yazılarına son verilen Emin Çölaşan da şunları yazdı:
Sevgili okuyucularım, geçmişte “Türk basınının amiral gemisi”
olarak bilinen bir gazete vardı. Ne zaman ki Tayyip iktidar oldu,
bırakın amiral gemiliğini bir yana, AKP’nin refakat sandalına
dönüştü.
Gazetenin başındaki Enis Berberoğlu geçtiğimiz günlerde istifa
etmek (!) zorunda bırakıldı.
Dün Yılmaz Özdil’in yazısını sansür etmişler, Yılmaz da istifa
etmek zorunda kaldı. Bu saatten sonra kararını geri alıp orada
yeniden yazmaya başlar mı, doğrusu bilemem.
Geçmişte Hürriyet’in patronu olan Erol Simavi sadece gazeteci idi
ve dolayısıyla iktidarların kucağında değildi. Her şey büyük
işadamı Aydın Doğan’ın gazeteyi satın almasıyla başladı ve devam
etti.
Ben Hürriyet’te bu olayları bire bir yaşamış bir gazeteciyim.
Türk basınında siyasi baskıyla ilk kovulan ben oldum ve bundan hep
gurur duydum.
Tam yedi yıl önceydi, korku dağları bürümüştü. Sürekli baskı
yaparlardı:
EMİN ÇÖLAŞAN'IN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Bekir Coşkun da, Yılmaz Özdil'i Sözcü'de görmek istediğini belirterek 'Sen patronun değil bizimsin.Biz seni kucaklayıp yanaklarından öperiz' ifadelerini kullandı ve şunları yazdı:
O köşenin senden önceki sahibi olarak…
Farkındayım…
*
Şöyle oluyor:
Editör arkadaş arıyor “Yazını okudum çok güldüm, eline sağlık,
harika ya…” diyor…
Bu demek ki; yazıyı koymayacaklar…
Boş bulunup da “Teşekkür ederim” desen de faydası olmaz “Bir
ricamız var, şurada hani diyorsun ya…” diye başlar… Ömründe
okunacak bir tek yazı yazmamış, okuruna karşı namus borcunun
farkında olmayan, gazetecilik yapmadığı zaman okur yerine patrona
koşup
“Beyefendi kilo vermişsiniz” diyen editör…
“Orası biraz şey olmuş” der…
Anladın!..
*
Hiç boşuna uğraşıp “Ama orasını çıkartırsanız yazı anlamsızlaşır”
deme…
O yazıyı istiyorlardır aslında…
Anlamsızını…
BEKİR COŞKUN'UN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ