Sözcü yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile gazetenin 3 yöneticisi, "FETÖ silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım etme" suçundan hazırlanan iddianame kapsamında bugün hakim karşısına çıktı.
Davada gazetenin avukatlarından İsmail Yılmaz da savunma yaptı. Yılmaz savunmasında şöyle konuştu:
“Basın Kanunu'na göre haberin yayınlandığı tarihten itibaren 4 ay içinde soruşturmanın bitirilmesi ve davanın açılması gerekir.
Savcılık makamı yayın tarihinden sonra, 4 aylık sürede dava açmamışsa, davanın düşmesine karar verilmesi gerekir. Bu konuyla ilgili Yargıtay kararları da mevcuttur. Bu dosyada savcılık tarafından 4 aylık süre aşılmıştır. Son olarak 2018 yılında Yargıtay 16. Ceza Dairesi böyle bir karar vermiştir. Kararda, dosyada haberlerden başka fiiller yoksa 4 aylık zaman aşımı kesinlikle uygulanır denilmektedir. Bu kararı da heyetinize sunuyoruz. Onun için davanın esasına girilmeden derhal düşme kararı verilmesi gerekir.”
‘ÖNCE TAKİPSİZLİK VERDİ, SONRA DAVA AÇTI’
İddianamedeki suçlamayı hatırlatan Yılmaz “Örgüte üye olmamakla birlikte yardım fiilinin oluşması için öncelikle örgüte sempati duymak gerekir” dedi. Yılmaz, Müvekkillerinin tüm yaşamları, tüm geçmişleri ve tüm yazılarının bu örgüte çok kesin şekilde karşı olduğunu gösterdiğini vurgulayarak “Emin Çölaşan hakkında belirtilen iki yazı nedeniyle, savcılık soruşturma yapmış ve takipsizlik kararı vermiştir. Ama aynı savcı, “Bir annenin dramı” başlıklı yazısı nedeniyle takipsizlik kararının kaldırılmasını istemiş ve ardından dava açma yönüne gitmiştir. Dolayısıyla Emin Çölaşan iki yazısı nedeniyle değil, 2017 yılındaki yazısı nedeniyle yargılanmaktadır. Bu durum doğru değildir. Müvekkilin soruşturma aşamasında iki yazısı nedeniyle ifadesi alınmış ancak 2017 yılında yazdığı “Bir annenin dramı” yazısı nedeniyle ifadesi alınmamıştır. Bu yüzden sorgulanmayan bir yazı, bir fiil nedeniyle iddianame yazılamaz.” dedi.
’17-25 ARALIK FOTOĞRAFLARINI BÜTÜN GAZETELER SÖZCÜ’DEN ÖNCE YAYINLADI’
“Müvekkil Metin Yılmaz'a yapılan suçlamaya ilişkin yazılar ve haberlerin yayınlandığı günlerde, bu haberleri birçok televizyon ve gazete yayınlamıştır.” diyen Yılmaz savunmasını söyle sürdürdü:
“Bu haberleri gazetelere veren polisler ve savcılar o dönem resmi olarak görevli kişilerdir. O anda 17-25 Aralık'ı yapan polis ve savcılar görevden alınmamış, görev başındalardır. Bu olaydan sonra yaklaşık 1 buçuk yıl kadar da görevde kalmışlardır. Dolayısıyla haber değeri olan ve bütün gazetelerin yayınladığı haberlerin yayınlanması suç değildir. Kaldı ki 17-25 Aralık dosyası ile ilgili takipsizlik kararı verilmesi çok daha sonra olmuştur. Basın, yayınladığı haberlerde sadece görünür gerçeklere bakar. Yargıtay içtihatları da böyledir. Gazeteci, polis ve savcı gibi olayı araştırmaya mecbur değildir.”
‘YAZI, BAŞLIĞIYLA DEĞİL BÜTÜNÜYLE
İNCELENMELİDİR’
“Müvekkil Necati Doğru'nun suçlamaya konu yazısının bütünselliğine
bakılırsa ortada bir suç yoktur. Tam tersine 15 Temmuz darbe
girişimini yapanları çok sert bir biçimde eleştirmiştir. Yazının
sadece başlığına bakarak suçlamak yanlıştır. Yargıtay içtihatları
ve basın yargılamalarında yazının, haberin bütünselliğine bakılması
gerektiği sadece bir kısımda suç veya kusur üretmenin yanlış
olacağı ifade edilmiştir.”
‘SUÇLANDIĞI TARİHTE HÜRRİYET’TE
ÇALIŞIYORDU’
“Müvekkil Yücel Arı, 2016 yılında Sözcü gazetesinde işe başladı.
Suça konu, iddiaya konu haberlerin yayın tarihi 2013 yılı olup, o
tarihlerde kendisi Hürriyet gazetesinde çalışıyordu. Zaten
iddianamedeki adresi olarak da Hürriyet gazetesinin adresi
yazmaktadır. Bu durum ciddi bir çelişkidir.”