Yedi yıl aradan sonra ‘Benim Adım Feuerbach’ ile yeniden tiyatro sahnesine çıkan Yöntem, Sözcü gazetesinden Sercan Meriç'in sorularını yanıtladı.
İşte, o röportaj:
"– ‘Benim Adım Feuerbach' oyunuyla yedi yıl sonra yeniden tiyatro sahnesindesiniz. Oyundaki karakteriniz de yedi yıllık bir ara veriyor tiyatroya ve boşluğa düşüyor. Siz de yaşadınız mı bu durumu?
Bir boşluk yaşamadım bu sefer. Diğer işlerin yoğunluğu da söz konusuydu çünkü. Dizi, yarışma ve tiyatroyu bir yıl aynı anda yapmıştım. O zaman çok yıprandığımı hissettim. İşin içinden çıkamayacağım bir psikolojiye girmiştim. Biraz da dinlenmek istedim…
– 22 yıl önce de bu oyunla sahnedeydiniz. Bu sürede neler değişti?
Pek bir fark yok ama 22 yıl önce bunu değerlendiren Selçuk Yöntem'le şimdi değerlendiren Selçuk Yöntem arasında büyük fark var. Hayata bakış açısı, daha esnek, anlayışlı ve sakin olmak gibi bazı değerleri yaşam içerisinde özümsemek beraberinde bazı sonuçlar getiriyor. O Selçuk heyecanlı bir çocuktu, şimdiki ise heyecanlı bir ağabey.
– Tiyatro sahnesi açısından zor bir oyuncu musunuz? Didişir misiniz rejisörle, asistanla?
Yok, sanmıyorum. Asistanla didişilmez. Bu Feuerbach'ın çok özel bir durumu ama didişmeden de olmaz. Yönetmen ve oyuncu sürekli didişmeli. Ben bunu olumlu anlamda söylüyorum çünkü katlayarak, birbirinden etkileyerek üretmek oyun için daha verimli ve anlamlı olur. Güzel didişmeler, güzel sonuçlar doğurur.
Kainat aydınlanmaya kodlanmıştır
– Oyunda “İnsanlar zifiri karanlıkta oturup bekliyorlar, acaba etraf yine aydınlanacak mı?” diyorsunuz. Aydınlanacak mı sizce?
Aydınlanmayacağını umarak yaşanmaz ki. Tabii ki, aydınlanacak… Yaşamın diyalektiği de beraberinde bunu getiriyor zaten. Feuerbach, kendisi de aydınlanıp karanlığa gömüldüğü ve bir daha da karanlığa düşmemek için söylüyor bunu. Tankred Dorst öyle bir yazar ki, bunu evrensel anlamda da çok güzel bir mesaj olarak aktarmış. Kendimize, toplumumuza, dünyaya bakarak yorumlarsak karanlıklar hep olacak ama o olmadan aydınlığın da bir anlamı yok.
– Tiyatro oyunlarının sansürlendiği, sanatın baskı gördüğü bir karanlık hakkında ne düşünürsünüz?
Evet, o mesleği yapanlar için bu bir karanlık. Aydınlanmayacak mı? Aydınlanacak! Başka noktalara da değindiğimiz zaman oralarda da karanlık var. Oralar da aydınlanacak. Dünyanın, kainatın kuralı aydınlanmaya doğru kodlanmıştır.
Sinirlenmiyorum üzülüyorum
– Televizyonda ‘Milyonluk Resim'le yarışma programınız da sürüyor. O programın çekimlerinde ilginç anlar yaşıyor musunuz?
Yarışma deyince, evde seyretmekle oradaki atmosfer çok değişik. Yarışmacılar çok basit sorularla kafalarını karmakarışık hale getirip eleniyorlar. Bunu bir oyun olarak değerlendirmek lazım.
– Yarışmacılara sinirlendiğiniz oluyor mu?
Benim için böyle söylüyorlar ama hayır. Ben, ellerinde bir olanak varken ona sahip çıkmayıp, kendilerine güvenmemelerine, hata yapmalarına ve para kazanamamalarına üzülüyorum.
İmaj değişikliğine inanmam…
– Genel olarak pozitif bir görünümünüz var. Bunu saç uzatmak gibi farklılıklarla, imaj değişikliğiyle de desteklediniz mi?
Bundan önceki yarışmam bitince, hiçbir proje ve program yoktu. Tıraş olmaktan sıkılmıştım. Derken iş buraya geldi. ‘Milyonluk Resim' projesi başladı. Bazıları görünüşümü beğendi, bazıları beğenmedi. Olumlu yorumlar daha fazlaydı. Sonra bu saç Feuerbach'a daha çok hava katıyordu. Onun dağınık psikolojisini yansıtıyordu. Yoksa imaj değişikliğine inanmam…"