Agos gazetesi, bu hafta çıkana sayısının manşetinden 19 Ocak 2007'de öldürülen genel yayın yönetmenleri Hrant Dink'i andı.
1915'te yaşanan Ermeni olaylarına da atıfta bulunarak '8 değil yüz yıl oldu' başlığı atılan yazıda; şu ifadelere yer verildi:
Hrant Dink’in, gazetesi önünde arkasından kurşunlatılarak öldürülmesi üzerinden tam sekiz yıl geçti. 2007’den 2015’e, adalet beklentisi ve talebiyle geçen sekiz yıl. Ama sadece bu kadar değil; 1915’ten bugüne, aynı beklenti ve taleple geçen bir yüz yıl daha var geride. Kuru rakamlar değil bunlar; rakamların ardında yaşam ve ölüm var; yitişler ve dirilişler var; fikir var, mücadele var, acı ve umut var…
Bundan sekiz yıl önce, yukarıda, Türkiye-Ermenistan sınırındaki Ani harabelerinde gülümseyen fotoğrafını gördüğünüz adamı aramızdan aldılar. İnandıkları ve değiştirmek istedikleri vardı. Omuzlarında dünün yükü, dağarcığında bu toprakların hikâyeleri, dilinde asırların imbiğinden süzüp kendinin kıldığı yeni bir lügat vardı. Kökünü geçmişe derin salmış, Fırat’ın suyuyla beslediği dallarını geleceğin umutlu bilinmezliğine uzatmış bir fidandı.
Ermeni’ydi. Türkiyeli’ydi. Türlü dertlerin dertlisiydi ama o harabelerde dahi umutla baktığı gibi bakıyordu dertlerine. Anadolu ile Kafkasya’yı birbirine bağlayan virane İpek Yolu köprülerinin gün gelip yeniden kurulacağına inancıyla gülümsüyordu objektiflere.
1915’te yaşanan büyük felaketin, yaşadığımız ülkenin insansızlaştırılması, medeniyetsizleştirilmesi anlamına geldiği bilinciyle, geçmişten nefret değil, ortak bir geleceğe, bir arada yaşama dair mücadele azmi devşiriyordu. İnkârı ikrarla değil idrakla aşabiliriz diyor; bizleri sadece demokrasinin, sadece yurttaşlığın bir arada tutacağına inançla, kendisi için istediği her ne ise onu herkes için istiyordu.
19 Ocak 2015, Hrant Dink’in sekizinci ölüm yıldönümü. Bizler için aynı zamanda, İstanbul’da Ermeni aydınlarının sonu ölümle biten yolculuğa çıkarıldığı 24 Nisan 1915’in yüzüncü yıldönümünün de başlangıcı. 1915, Anadolu Ermenilerinin, bazı bölgelerde Süryani-Asuri-Keldani komşularıyla birlikte yok edildiği tarih oldu.
Charlie Hebdo katliamı kabusuyla gözümüzü açtığımız 2015 ise, Türkiye’de ve Avrupa’da, Ortadoğu ve Kafkasya’da, tüm dünyada, komşularımızla birlikte yaşamak için adımlar attığımız; bunun için de kalemden ve fikirden başka hiçbir silaha gereksinim duymadığımız bir geleceğin başlangıcı olsun.