İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Misket Dikmen, 24 Temmuz Gazeteciler Günü ve Sansüre Direnişin 107. yılı dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.
Medya kuruluşları ve gazetecilere yönelik direkt veya dolaylı baskıların devam ettiği bir ortamda 24 Temmuz'un bayram olarak kutlanamayacağını vurgulayan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, "Hangi şekilde ve hangi amaçla olursa olsun sansür varsa, basın özgürlüğü yoktur. Basın özgürlüğünün olmadığı bir ortamda da bayramdan söz edilemez" dedi.
Gazetecilerin bayramının ancak ve ancak tam bağımsız ve demokratik bir ülkede basın ve ifade özgürlüğüne yönelik hiçbir engellemenin olmadığı bir ortamda olacağını dile getiren Başkan Dikmen, bu sağlanıncaya kadar mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
İLERİ DEMOKRASİ VURGUSU
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, "Basın meslek örgütleri olarak demokrasinin tüm kurul ve kurallarıyla işletilebilmesi için basın ve ifade özgürlüğünün şart olduğunu hemen her platformda dile getirdik. Halkın haber alma hakkı önünde hiçbir engelleme yoksa, gazete veya gazeteciler yaptıkları haberlerden dolayı hiçbir baskıya veya cezaya maruz kalmıyorsa, gazeteciler, düşünce insanları fikirlerini özgürce söyleyip, yazabiliyorsa o ülkenin basını özgürdür. O ülkede demokrasi tam anlamıyla işlemektedir" diye konuştu.
"Özellikle son yıllarda artan baskılar, TMY ve TCK maddeleri nedeniyle hapis tehdidi, sosyal ve sendikal hakların yok olması, toplumun genelini ilgilendiren hemen her olayda medya kuruluşlarına yayın yasağı getirilmesi, sansür ve otosansürün yaygınlaşması zor ve özveri gerektiren mesleğimizi daha da zorlaştırmıştır" diyen Misket Dikmen, çok kısa bir süre önce yaşanan bazı gelişmelerden örnekler vererek Türk basınının durumunu ortaya koydu.
ÖRNEKLERLE ÖZGÜR BASIN!
Dikmen, şu bilgileri verdi:
"Çok geriye gitmeye gerek yok. Çok yakın geçmişte Türk medyasının yaşadıklarından yalnızca birkaç örnek vererek bugünkü tabloyu net olarak görebiliriz. Örneğin daha birkaç gün önce Suruç'ta meydana gelen ve hepimizi derinden üzen patlamanın ardından yazılı, görsel ve sosyal medyaya yayın yasağı getirildi. Halkın haber alma özgürlüğüne yönelik bu müdahale en açık ifadeyle sansürdür.
Yine kısa bir süre önce Cumhuriyet gazetesine ve Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a MİT tırlarıyla ilgili haber nedeniyle 'terör' suçlamasıyla soruşturma başlatılması da sansürün bir diğer uygulamasıdır. RTÜK'ün valilik şikayetiyle ilk kez, 'Cumhuriyete hakaret' suçu nedeniyle Samanyolu Haber'e ceza vermesi, ardından Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez için 1 milyon liraya sipariş edilen Mercedes otomobile 'milyonluk Mercedes' dediği için Samanyolu TV ve Samanyolu Haber'e maddi ceza kesmesi, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim'in, Çeşme'deki evinin çevresinde bulunan köpeklerden rahatsız olduğunu haberleştiren, Öncel Öziçer'in işinden olması, Halk TV'de program yapan Ümit Aslanbay'ın, program sırasında Deniz Baykal'a karşı eleştirel yorum yapması nedeniyle kanalla ilişiğinin kesilmesi, sansüre getirilen çeşitli kılıflardır.
Bunlar buzdağının sadece görünen yüzüdür. Namuslu, dürüst, onurlu gazeteciler ağır baskı ortamında, maddi imkansızlıklar içinde eğilmeden, bükülmeden nerdeyse günün 24 saatinde görevlerini yapmak için uğraş vermektedirler.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak yıllardır sergilediğimiz
kararlı ve dik duruştan asla vazgeçmeyerek, basın ve ifade
özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılıncaya, gazetecilerin
kendini maddi ve manevi olarak güvende hissedeceği çalışma
koşullarına kavuşuncaya, siyasi iktidarların hiçbir şekilde
gazetecinin işini yapmasına müdahil olmayacağı güne kadar
mücadelemize ve sansüre direnmeye devam edeceğiz. Bu duygularla 24
Temmuz Gazeteciler Günü ve Sansüre Direnişin 107. yılında tüm
meslektaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyoruz."