RADYO -TV ŞİRKETLERİNDE YABANCILARA GETİRİLEN SINIRLAMA DELİNDİ Mİ?

Dün Vatan'ın manşetine taşıdığı Sabah-atv’yi bünyesinde bulunduran Turkuvaz Medya’dan yasal üst sınır olan yüzde 25 hisse alan Katarlı Lusail’in azınlık hisse haklarını korumanın ötesine geçen haklara sahip olduğu haberi üzerine RTÜK'ün ne yapacağı konuşuluyor.

Google Haberlere Abone ol
RADYO -TV ŞİRKETLERİNDE YABANCILARA GETİRİLEN SINIRLAMA DELİNDİ Mİ?



RTÜK şimdi ne yapacak? 
 
SABAH-atv’nin % 25 ortağı Katar Emiri'nin veto hakkı olduğu ortaya çıktı


Katar sermayeli Lusail’in Sabah-atv’deki yüzde 25 payına karşılık, şirkette Çalık Grubu ile eşit söz hakkı ve gücüne sahip olduğunun ortaya çıkması, “Radyo-TV şirketlerinde yabancılara getirilen sınırlama delindi mi” tartışması başlattı.


Şirketteki hisse oranı açısından RTÜK Kanunu’na uygun gibi görünen satış, Lusail’e verilen imtiyazlar açısından değerlendirildiğinde oldukça tartışmalı hale geliyor.


Dünkü VATAN’ın manşetinde yer alan yeni ve ilginç gelişmeyi kısaca hatırlamakta fayda var: 


Katar merkezli bir devlet şirketi olan Lusail, Sabah-atv’yi TMSF’den satın alan Turkuvaz Medya’nın yüzde 25’ini satın almak için Çalık Grubu’yla anlaşmış, hisse satışı yasalar gereği Rekabet Kurulu’nun gündemine alınmıştı.


Konuyu inceleyen Rekabet Kurumu uzmanları, bu tip işlemlerde taraflar arasında yapılan Hisse Senedi Alım Anlaşması (share purchasing agreement) ve Hissedarlar Anlaşması (shareholders agreement) üzerine odaklanmışlardı.


Rekabet Kurumu raportörleri Hakan Bilir ve Evrim Özgül Kazak’ın tespitlerine göre şirkette yüzde 25 payı bulunan Lusail’e, 4 kişiden oluşan yönetim kurulunda 1 üyelik veriliyor. İlk bakışta normal ve adil bir uygulama.


Ancak, Hissedarlar Anlaşması’na göre şirketin bütçesinin belirlenmesi ve bütçenin uygulanması konusunda alınacak kararlarda yönetim kurulunu oluşturan 4 üyenin de olumlu oyu gerekiyor. Yani tüm mali konularda yüzde 25 paya sahip olan Katarlı ortağın onayı şart. Bir başka deyişle Katarlı ortağa mali konularda veto hakkı veriliyor.


Raportörler veto hakkını şöyle yorumluyorlar: “Bilindiği gibi teşebbüslerin faaliyetlerinin ana hatları bütçe yoluyla denetlenmektedir. Bütçe üzerinde karar verme hakkına sahip olmak, teşebbüsün tüm ticari politikaları üzerinde de onay sahibi olmak anlamına gelmektedir. Bütçeye ilişkin veto haklarının Lusail’e Turkuvaz’ın kontrolü üzerinde belirleyici etki sağlama gücü verdiği görülmektedir.”


Sektörün içinde olanlar bilir: Bir medya şirketinin özellikle televizyonların, piyasadan alacağı pay yani “izlenme oranı”, tamamen program (içerik) için harcayacağı paraya bağlıdır. Bir televizyon kanalı, en iyi dizileri, en iyi filmleri, en iyi yarışma programlarını almaya yetecek kadar bütçe ayırıyorsa, çok dramatik bir hata yapmamak kaydıyla rahatça en çok izlenen kanal olur. Veya bir gazete, rakibinin iki katından çok sayfalı basılıp, rakibinden farklı bir şekilde ucuz bir satış fiyatıyla yayınlanıyorsa, rakibinden daha çok satması doğaldır. (Şu anda Sabah’ın VATAN’la rekabet etmek için yaptığı gibi) Daha fazla para harcayıp bunun geri dönüşünü izlenme veya tiraj olarak alan kanal veya gazete, reklam yoluyla giderlerini karşılayıp kâra geçmeyi amaçlar.


Yani, her sektörde olduğu gibi medyada da, bir şirketin en hayati meselesi mali kararlarıdır.


Rekabet Kurumu raportörleri de, bu tespiti yapıp görüşlerini şöyle bildiriyorlar:


“Bütçenin belirlenmesine yönelik olarak azınlık hissedarı Lusail’in sahip olduğu veto hakkının “yatırımın korunması amacını aşarak”, Lusail’e Çalık Grubu üzerinde ortak kontrol hakkı verdiği, dolayısıyla işlem sonucunda (yüzde 25 hisse satışı) Turkuvaz’ın kontrolünün Çalık Grubu’ndan, Çalık Grubu ile Lusail’in ortak kontrolüne geçeceği kanaatine ulaşılmıştır.”


Özetle: Lusail’in her ne kadar yüzde 25 hissesi varsa da, Turkuvaz Medya’nın yönetiminde Çalık ile Lusail ortak kontrol gücüne sahiplerdir.


Tespit RTÜK’ü ilgilendiriyor


Rekabet Kurumu’nun tespitinin asıl önemli yanı, konunun RTÜK Kanunu’nu ilgilendirmesi. Çünkü, kağıt üzerinde kanuna uygun gibi görünen hisse devri, 3984 sayılı RTÜK Kanunu incelendiğinde oldukça tartışmalı hale geliyor.


3984 sayılı RTÜK Kanunu’nun 29’uncu maddesinin h bendi aynen şöyle:


“Özel radyo ve televizyon kuruluşunda yabancı sermayenin payı ödenmiş sermayenin yüzde 25’ini geçemez.”


Turkuvaz Medya’da Katarlı Lusail’in payı yüzde 25. Yani tam üst sınırda. Bu durumda yasaya aykırılık söz konusu değil.


Bir de 29’uncu maddenin i bendine bakalım:


“Yerli veya yabancı hissedarlar hiçbir şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamazlar.”


İşte tartışma da bu noktada çıkıyor: Üzerinde çok tartışılan bu kanunda, ulusal çıkarlar gözetilerek çok detaylı kategorizasyonlar yapıldı. Hisselerin nama yazılı olmasından tutun da, bir kanalın izlenme payının belli bir seviyeyi geçmesi halinde o kanaldaki büyük ortağın, sahibi olduğu hisse senetlerinin bir bölümünü satmasına kadar.


Her maddenin beğenin, beğenmeyin bir amacı, gerekçesi var. Hisseler nama yazılacak diyor, yani “kanalın sahibinin kim olduğu net şekilde bilinsin”. Güvenlik soruşturması şartı aranıyor, yani “kanal ortağının sicilinin temiz olması isteniyor”.


Bir de, “kimse imtiyazlı hisse sahibi olmasın” deniyor. Yani “sicili temiz, kimlikleri belli kişilerin eşit ortaklığını” arıyor. Fiili durumla, resmi kayıtlarda yer alan durumun aynı olmasını istiyor. Yani “Benim kayıtlarımda gözüken güç dengesiyle, gerçek hayattaki güç dengesi eşit olsun” diyor. Bu maddelerden her ortağın şirketteki söz hakkı, sermayedeki payıyla orantılı olmalı anlamı net şekilde çıkıyor.


Peki Turkuvaz’da durum öyle mi? Değil.


Şirketteki hissesi yüzde 25 olan Lusail, şirkette Çalık’la eşit söz hakkına sahip.


Ne yapmış bu arkadaşlar? Katar Emiri’ne yüzde 25 hisse satalım çünkü bu limiti aşamıyoruz, ama şirketi Emir’le birlikte yönetelim demişler. Yani gerçek hayattaki durum ile resmi kayıtlardaki durumu birbirinden farklılaştırmışlar.


Şimdi Turkuvaz bugün, yarın çıkıp şöyle bir açıklama yapacak:


“Lusail’in Turkuvaz’daki payı yüzde 25’tir. Şirket ana sözleşmesine göre gerek Çalık Grubu’na ait falan serisi hisse senetlerinde, gerekse Lusail’e ait filan serisi hisse senetlerinde hiçbir imtiyaz hakkı yoktur. Her şey yasalara uygundur, VATAN’ın yazdıkları alçakça bir iftiradan ibarettir.”


Böyle diyecekler de, acaba RTÜK şunu soracak mı?


“Tamam sen yabancıya yüzde 25 sattın, pay defterine de bunu kaydettin. İyi de, Ortaklar Anlaşması’nda Lusail’e yüzde 25 hisseye karşılık şirketin kaderinin belirlenmesine yönelik veto hakkı vermişsin. Hisselere imtiyaz yüklememişsin ama, küçük ortağının 4 kişilik yönetim kurulundaki tek üyesine imtiyazın kralını vermişsin. Senin gerçek durumun, resmi kayıtlardaki durumdan farklı. Benim küçük ortak diye bildiğim ortak, aslında seninle yarı yarıya ortak.”


Bakalım RTÜK Kanunu’na net şekilde aykırı olan bu durumu Turkuvaz’a RTÜK mü soracak, yoksa yargı mı?


 www.gazetevatan.com

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin