Son olarak 'Fi' dizisinde konuk oyuncu olarak yer alan Özge Özpirinçci, şimdilerde 'Acı Tatlı Ekşi' adlı yeni filmle sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Ünlü oyuncu, bu filmin detaylarını, Burak Yamantürk’le ilişkisini ve hakkında merak edilenleri Marie Claire dergisine anlattı.
* Hayatının hangi dönemindesin?
- “Aşk Yeniden” bittikten sonra bir süre durmaya karar verdim. Çok
güzel bir yaz tatili yaptım. Deşarj oldum, dinlendim. Tatilden
sonra birkaç proje teklifi geldi, fakat bir süre bir şey yapmak
istemediğim için bazılarını okumadım bile. Berrak (Tüzünataç)
sayesinde yogaya başladım. Yoga ve meditasyon Burak’ın (Yamantürk)
da geçmişinde olan şeyler. Bana hep yapmam gerektiğini söylüyordu.
Ben de “Yoga dünyanın en sıkıcı şeyi” diyordum. Ama ilk dersimden
sonra “Keşke daha önce başlasaydım” dedim. Bence okullarda beden
eğitimi dersinin yerine yoga olmalı. Mental ve fiziksel olarak
toplumu ileriye taşıyacak bir şey.
* Yoga hayatında neleri değiştirdi?
- Daha dingin bir ruh hâline sahip oldum. Anda kalmayı öğrendim.
Çok sabırsız bir insandım. Hızlı araba kullanırım, hızlı yürür,
hızlı konuşurum. Bu aslında beni dinç tutan bir şey ama ne kadar
yorulduğumun da farkında değilmişim. Yaşım 31 oldu ve bu kadar
hızlı yaşamamak gerektiğini düşünüyorum artık. Hayatımın bu
döneminde yavaşlayıp frene basmayı öğreniyorum.
* “Fi” dizisindeki performansın çok konuşuldu. Proje
teklifi sana nasıl geldi?
- Ay Yapım’dan geldi. Ben konuk oyuncuydum. Çok keyifli bir set
oldu.
* Genellikle aile dizilerinde oynuyorsun. Bu imajın
yıkılmasından korktun mu?
- Bunu kırmak oyunculuk adına o kadar değerli ki, hiç korkmadım.
Tam tersi bu durum beni çok heyecanlandırdı. Çünkü benim en
sevmediğim şey, etiketlendirme durumu.
HERKES BİRBİRİNİN KUYUSUNU KAZMAYA ÇALIŞIYOR
* İnsanların görünce seni tanıması, gece bir yerden
çıkınca kameraların ışıklarını yakması... Bu süreçlerde neler
yaşadın, neler hissettin? Şaşırdın mı?
- Şaşırmak değil de kırıldığım zamanlar oldu. Sorulara verdiğim
cevapların ya da röportajda söylediklerimin tamamen farklı lanse
edilmesi beni çok kırdı. Kötü niyeti hissediyorsun. Hep bir
açığının aranması, kötü hâlinin beklenilmesi... İyi bir şey
yaptığında az yer verilirken, “Bir mekandan alkollü çıktı ve
dengesini kaybedip düştü” haberini büyük görmek üzücü oluyor.
Herkes birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor. Ben hep başından beri
ılımlı, olumlu, sıcak ve samimi bir insandım. Hâlâ da öyleyim ama
artık büyüdüm. Bazı konularda tahammüllerim azaldı. Eğer bir gün
koşuşturuyorsam, acelem varsa ve sen suratıma fotoğraf makinesini
yapıştırıyorsan sana sert tepki verebilirim. Kişisel algılamamak
lazım. Hiçbir zaman yapmacık olamadım. Bulunmak istemediğim bir
ortamda faydamı sağlayacak bir durum varsa sabrederim. Ama burada
kötü niyet görüyorsun.
* Ailen bu konuyla ilgili ne düşünüyor?
- Annem, ilk ünlü olduğumda sosyal medyadaki haberleri okumaya
başlamıştı. “Bak gördün mü senin için ne yazmışlar?” diyordu.
Annemi telkin etmeye başladım önce. Sonra onun da kabuğu sertleşti.
“Öyle yazmışlar ama ben biliyorum öyle olmadığını” demeye başladı.
Bir de ben hayatı gizli kapaklı yaşayamam. Canım o gün pijamayla
dışarı çıkmak istiyorsa, öyle dışarı çıkarım. Ben o proje
insanlardan biri olamam.
BEN YALNIZ KALMAK İSTİYORDUM AMA EVREN ÖYLE İSTEMİYORMUŞ
* Aşk hayatının neresinde duruyor? Genelde uzun
ilişkiler yaşıyorsun, bu dengeyi nasıl sağlıyorsun?
- Ben aldığım sürece vermeyi çok seven bir insanım. Ve
ilişkilerimde hep bir şeyler aldım. Yani o anda aldığımın farkında
olmasam da, o his bile yeterli oluyor. Beraber olmak, her anı
birlikte geçirmek demek değil bana göre. İkimizin de bir hayatı
olsun. Evet, beraber gezelim, tozalım ama benim de kendime ait bir
alanım olsun, senin de olsun.
* Şu anki ilişkin nasıl başladı?
- Biz Burak’la çok konuştuk. Bir anda, biriyle saçma sapan
konuşmaya başlarsın ve bitmez ya... Evrenden bahsederken bir anda
ne marka ayakkabı giydiğine kadar gider sohbet. Susmadık ve
kalabalık bir ortamda farkında olmadan, sürekli ona çekilme
durumunu yaşadım. Tam olarak kader bence. Çünkü ben Burak’la
tanıştığımda yalnız kalmak istediğim bir dönemdeydim. Aslında çok
net karar vermiştim. Sonra bir baktım, evren öyle istemiyormuş. Ama
şu anda Burak o istediğim dönemi de yaşatıyor bana. Kendinden önce
beni düşünüyor. Ben de kendimden önce onu düşündüğüm için, son
derece dengeli ve güzel bir ilişkimiz var. Bu çok değerli bir
şey...
* Âşıkken nasıl bir Özge oluyorsun?
- Çok enerjik olurum. Saçma sapan konuşurum, sakarlık yaparım,
aptallaşırım. “Biri şu kızın fişini çeksin” demek istersin. Asla
yapmayacağım şeyleri yaparım. Şu an hâlâ âşığım. O yüzden hep aptal
aptal şeyler yapıyorum. (Gülüyor) Neyse ki, mesleki delilik de
olduğu için tolere ediliyor.
* Aynı meslekten olmanız avantaj mı?
- Kesinlikle avantaj. Burak modern dans bölümünden mezun
olduğu için, oyunculukta bana hep bir dış göz olarak bakıyor. Evet,
sektörde beraberiz ama birlikte bir işte yer almadık. Burak’a çok
şey danışırım. Giyeceğim kıyafeti bile ona sorarım. Bunu, onu
sevdiğim ve görüşlerine ilgi gösterdiğim için yaparım.
* İkiniz de çok konuşur musunuz?
- Ben çok konuşurum. Burak daha çok susmayı tercih eder.
* Peki, sen her ilişkinde aynı Özge misin?
- Öyle olamazsın. Çünkü o ilişkinin içinde bile değişiyorsun. Her
ilişkimde aynı olsam dünyanın en sıkıcı insanı olurdum gibi
geliyor. Mesela Burak dalmayı çok seviyor, ben sevmiyorum ve dalmak
da istemiyorum. Ama ben de yüzmeyi seviyorum. Onunla dalgıç
teknesine gidiyorum, o dalarken ben yüzüyorum. Orta yolda buluşma
niyetindeysen neden olmasın?
FiLMDE FARKLI BiR iKiLiYiZ
* Biraz da Buğra Gülsoy’la birlikte yer aldığın yeni
projenden bahsedelim. Filmin adı nedir?
- Adı “Acı Tatlı Ekşi” ve BKM yapımı bir
film. Andaç Haznedaroğlu çekiyor. Haziranın ikinci haftası gibi
sete girmeyi planlıyoruz. Uzun bir prova sürecine girdik.
Seyircinin Buğra ve beni “Aşk Yeniden”de izlediğinden daha farklı
göreceklerini unutmamalarını isterim. Bizi Fatih ve Zeynep olarak
değil de, Buğra ve Özge olarak değerlendirip izlemelerini tercih
ederim.
KISA KISA ÖZGE
* Başucu kitabın?
- Homo Deus.
* Tek başına en çok ne yapmaktan keyif alırsın?
- Yürümekten.
* Dinlediğinde sana güzel şeyler hatırlatan şarkı?
- Baz Luhrmann, “Everybody’s Free” (To Wear Sunscreen)
* En büyük sevgi göstergesi nedir?
- Fark etmeyeceğini bilsen de onun iyiliği için bir şey yapmak.
* Sence ideal kahvaltı nedir?
- Bitmeyen kahvaltı.
* Kahve mi çay mı?
- Çay.
* Şu ana kadar aldığın en iyi tavsiye?
- Annemden; “Her zaman hakkını ara ama saygı çerçevesi içinde.”
Babamdan; “Sevdiğin adamı rahat bırak.”
* Tarihte şahit olmak istediğin bir olay var mı?
- Nuh’un Gemisi’nde olmak isterdim.
* Hayat motton?
- Gandhi’nin lafı; “Dünyada görmek istediğin değişiklik ol!”
* En sık kullandığın kelime nedir?
- Aynen aynen.
* En sevdiğin yemek?
- Çorba çok seviyorum. Özellikle içinde “Bir ben yokum” diyeceğim
çorbaları.
* En çok kullandığın imza parfümün?
- Amazing Grace.