Nu yıl 'Roman' dalında düzenlenen 19. Aydın Doğan Ödülü, Nobel Edebiyat Ödüllü Yazar Orhan Pamuk’a verildi.
Pamuk, 50 bin TL tutarındaki para ödülünü ve heykelciğini, Aydın Doğan Vakfı (ADV) Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan'ın elinden aldı.
Doğan Hızlan Başkanlığında, Prof. Dr. İnci Enginün, Prof. Dr.
Nüket Esen, Semih Gümüş, Prof.Dr.Handan İnci, Prof. Dr. Turan
Karataş, Prof. Dr. Jale Parla, Ömer Türkeş ve Metin Celal
Zeynioğlu'dan oluşan Seçici Kurul 6 Şubat 2015 Cuma günü yaptığı
toplantıda; Eserleri ile Türk edebiyatına romanın farklı türlerini
getirdiği ve bu farklı türlerle kendisini izleyen genç romancılara
yeni uygulama ufukları açtığı; burası ve ötesi, dünyevi ve uhrevi,
Doğu ve Batı kutuplarını ustalıkla bir araya getirdiği; Türk
romanını dünyada temsil eden ustalarımız arasında yer aldığından
2015 Aydın Doğan Ödülü'nün “Roman" dalında Orhan Pamuk' a
verilmesine oy birliği ile karar vermişti.
Ödül töreni Hilton Oteli Şadırvan ve Balo Salonu'nda yapıldı. Pınar
Ergüner'in sunuculuğunu yaptığı geceye, Aydın Doğan Vakfı (ADV)
Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın
Doğan, eşi Sema Doğan, Aydın Doğan Vakfı ve Doğan Online Yönetim
Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, ADV Yönetim Kurulu Başkan
Vekili ve Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan
Sabancı, Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Doğan TV Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, eşi Yandex Türkiye
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ oğulları Aydın Doğan
Yalçındağ, Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı,
Doğan Holding İcra Kurulu Başkanı Yahya Üzdiyen, Hürriyet Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, eski Başbakanlardan Mesut
Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz, Eski Bakanlardan Hüsamettin Özkan,
İlhan Kesici, Eyüp Can Sağlık, Tufan Türenç ve eşi Basın Konseyi
Başkanı Pınar Türenç, Murat Yetkin, Doğan Hızlan, işadamı Tuncay
Özilhan, Enver Yücel, Mustafa Süzer, Altan Öymen, Fatih Çekirge,
geçen yıl Aydın Doğan Ödülünü kazanan fotoğraf sanatçısı Ozan
Sağdıç, yine Roman dalında İlk Aydın Doğan Ödülü’nü alan Adalet
Ağaoğlu, Derya Sazak, Latif Demirci, Volkan Vural, Barış Tünay,
Ezgi Başaran, Ferhat Boratav, Taha Akyol ve Aslı Öymen’in de
aralarında bulunduğu medya, iş, siyaset ve sanat dünyasından birçok
isim katıldı.
Kokteylin ardından devam eden yemekli gecede konuklar Orhan Pamuk’un kitapların bulunduğu ve isimlerinin verildiği masalarda oturdular. Arp sanatçısı Merve Kocabeyler’in mini bir konseriyle başlayan törende Aydın Doğan Vakfı ve Aydın Doğan Ödülü ve seçici kurul üyelerini tanıtan kısa bir film gösterildi.
ORHAN PAMUK’UN ESERLERİ DE BU YOLDAKİ BAŞYAPITLARIMIN ARASINDA OLDU
Daha sonra törenin açılışında konuşan Aydın Doğan Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, Bugün büyük bir yazarı
ödüllendirmek için bir araya geldiklerini ifade ederek, “Açık
söylemem gerekirse Orhan Pamuk hakkında konuşma yapmak
heyecanlandırıyor biraz da ürkütüyor. Bu kadar büyük bir edebiyat
ustası hakkında konuşacak kadar yetkin değilim. Söylediklerimin
yetersiz kalacağı endişesiyle kendisi hakkında konuşma yapmayı
sayın jüri başkanımıza bırakmak istedim. Ama vakıf başkanı olarak
bu görevden kaçamadım. Dolayısıyla söyleyeceklerimi bir okurun
düşünceleri olarak dinlemenizi rica ediyorum. Küçükken oyuncu olmak
isterdim. Oyuncu olmak istememin sebebi farklı hayatları
yaşayabilme arzumdu. İçine doğduğumuz kaderin dışında bambaşka
hayatları tadabilmek beni çok cezbederdi. Yoksun, güzel, tutsak,
özgür, engelli, akıllı, hızlı, yavaş, politik, apolitik… Oyuncu
olarak binbir türlü farklı hayatı tatmayı hayal ederdim. Oyuncu
olma sevdamdan uzak bir hayat sürmeye başlayınca bu boşluğu
kitaplarla doldurdum. Orhan Pamuk’un eserleri de bu yoldaki
başyapıtlarımın arasında oldu. Hikayelerin ve karakterlerin içine
öyle daldım ki, bambaşka hayatları, bambaşka gerçekleri içimde
hissettim.” dedi.
İSTANBUL’U DOSTOYEVSKİ'NİN ST.PETERSBURG'U GİBİ DÜNYA
EDEBİYATINA SOKTU
Kendisi için Orhan Pamuk’un kitaplarının hep çok boyutlu olduğunu
söyleyen Boyner şöyle konuştu: “Hiçbir kitabında tek düzelik yoktu.
Geçmiş bugüne bağlandı, cansız canlıya bağlandı. Kimi zaman
nesiller boyu süren çözülememiş politik ayrışmaları bireye
indirgeyerek bize bambaşka kapılar açtı….‘Kar’da olduğu gibi… Kimi
zaman aşkın nasıl bir tutkuya veya takıntıya dönüşebileceğini
gösterirken toplumsal dokumuza dair birçok inceliği tüm açıklığı
ile dile getirdi.. ‘Masumiyet Müzesi’nde olduğu gibi… ‘Benim Adım
Kırmızı’da bizi gülümsetip şaşırtırken…’İstanbul’da şehrimizi
ölümsüzleştirdi. Dostoyevski'nin St.Petersburg'u gibi Dünya
edebiyatına soktu. Bir okuru olarak hayatımı zenginleştirdiği için
kendisine gönülden teşekkür ediyorum. 20 yıl önce kurulan Aydın
Doğan Vakfı eğitim alanındaki çalışmalarının yanı sıra ülkemizin
sanatının çeşitli alanlarında başarılı olmuş yazar ve
sanatçılarımızı ödüllendirerek bir vefa borcunu yerine
getirmektedir. Kendi ülkesinde roman dalında ilk büyük ödülünü
jürimizden alan Orhan Pamuk’u içtenlikle kutlarım.”
ÖDÜLÜ AYDIN DOĞAN'IN ELİNDEN ALDI
Boyner'in konuşmasının ardından, bu yıl ödüle değer görülen Orhan
Pamuk ile yapılan söyleşi filmi gösterildi. Daha sonra, Aydın Doğan
Vakfı (ADV) Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal
Başkanı Aydın Doğan, Orhan Pamuk’a 50 bin TL tutarındaki para
ödülünü ve Aydın Doğan Ödülü'nü temsil eden heykelciği takdim
etti.
ÖDÜL ALMAKTAN, SEVİLMEKTEN DAHA GÜZEL NE
OLABİLİR
Ödülü aldıktan sonra konuşan Orhan Pamuk, kendisini bu özel gecede
yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederek, “Bu ödül için beni
düşünen, beni öneren, beni seçen jüri üyelerine çok teşekkür
ederim. Kendim de bir müze sahibi, bir vakıf sahibi olduğum için,
bir vakfı yönetmek, faaliyet göstermek için ne kadar titizlik
gerektiğini biliyorum. Aydın Doğan Vakfı’nın sahibine ve
yöneticilerine çok teşekkür ederim. Ödül almaktan, sevilmekten,
‘aferin çok güzel yazmışsın’ denilmesinden güzel ne olabilir.
Bundan 40 yıl önce ilk romanımı yazarken, yayınlanmamış romanlara
verilen bir ödüle başvurmuştum. Bu ilk ödülümü yayınlanmamış
romanın yayınlanabilmesi şartıyla yazmıştım. Yani o ödülü
kazansaydım romanın yayınlanacaktı. Ama 35-40 yıl önce edebiyat
ortamımız o kadar zayıf ve gelişigüzeldi ki, benim 600 sayfalık ilk
romanımı ödüle rağmen yayınlamıyorlardı. Yayıncı kitabımı
yayınlamıyor diye dava açmayı, gazetelere durumu açıklayan ilanlar
vermeyi hayal ettiğimi hatırlıyorum. Bu 40 yıl önceydi. O zamanlar
Türk edebiyatını kimse tanımaz, kimse Türk romanıyla ilgilenmezdi.
Yalnız Dünya değil, Türk vatandaşları da ilgilenmezlerdi
romanlarla. Çünkü roman zevki olan güçlü bir orta sınıfımız o
zamanlar henüz yoktu. “
ROMANCILIĞA BAŞLADIĞIMDA HALİMİZİ HATIRLATMAK İÇİN BUNLARI
SÖYLÜYORUM
Pamuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben 1973’de ressam olma
düşlerimi bir yana bırakıp, ressam olmak daha da zor diye
düşündüğüm için belki de romancı olmaya karar verdiğimde…Türkiye’de
senede 40,50…. 60 değil yerli roman yayınlanırdı. Bunların hepsini
kitapçılarda görür şöyle bir karıştırır, yarısını burada kendisini
anmak istiyorum babamın verdiği harçlıklar sayesinde satın alıp
okumaya başlardım. Tabii ki hepsini bitiremezdim. Ama o ayrı bir
konu girmeyelim böyle konulara. O günlerde Oğuz Atay’ın
‘Tutunamayanlar’ı yeni yayınlanmıştı. Bu romanı bugün artık bir
klasiktir. Bu romanı Oğuz Atay TRT roman ödülüne katılmak için
yazmış. Bu ödülü başka 7 romancıyla paylaştığı içinde kalın romanı
ancak iki cilt halinde zahmetler sonucunda yayınlanabilmişti.
Eskiden ben romancılığa başladığımda halimizi hatırlatmak için
bunları söylüyorum. Aynı günlerde yine 1970’lerin başı Tanpınar’ın
‘Huzur’u ilk baskısının yapılmasından neredeyse bugün baktım çeyrek
yüzyıl sonra anca ikinci baskısını yapmıştı. Ve tabii ki çok fazla
satmıyor, okunmuyordu. Bu ilk baskılar unutmayalım 3-4 bin olur 5
yılda tükenmişse romancı başarılı bulunurdu. Avrupa’da roman sanatı
bugünkü haline Balzac, Stendhal, Dickens zamanında 1850’lerde yani
bugünden 150-160-170 yıl önce kavuştu. Bizde onlardan alıp bu
edebiyat biçimini içine kendi dertlerimizi, kendi hayallerimizi,
hatıralarımı doldurduk.”
TÜRK ROMANININ GELECEĞİNİN ÇOK PARLAK OLDUĞUNA İÇTENLİKLE
İNANIYORUM
Pamuk, “Bizim her zaman iki büyük derdimiz olmuştur. Birincisi
modern ve şehirli olmak, ikincisi yoksulluktan kurtulmak.
Geçenlerde düşündüm de, bu ödülün bana verilmesinde etkili olduğunu
düşündüğüm son romanım ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ bile bu konular
hakkındadır hala. Ama ben vatandaşlarımızın bireyliğini,
tuhaflığını hep asıl hikâye olarak gördüm. Yani kahramanım
Mevlüt’ün haline bakıp romancılarımızın hala 40 yıl öncesinin
dertleriyle uğraştığını lütfen sanmayın, her şey değişti demek
istiyorum. 1970’lerde henüz yeterince güçlü olmayan roman sever bir
orta sınıfımız bugün var. Bunun en iyi kanıtı da Türk yayıncılık
sanayinin son 15 yılda harikalar yaratarak gösterdiği büyüme,
zenginleşme ve çeşitliliktir. Ben eskiden Türkiye’de 4 bin kitap
çıkardı. O 4 binini de görürdüm kitapçılardan hepsini takip
ederdim. Şimdi hiçbir şey takip edemiyorum. Benim eksikliğimden
değil, kitap sanayinde ve başka yerlerde zenginleşmenin
boyutlarında. 1970'de her sene 40-50 yerli roman yayınlanırken
bugün rakam 1000’lere ulaşmıştır. Kitapsever bu yeni okurlar, biz
romancılardan Tanpınar’ın, Oğuz Atay’ın ve diğer büyük
romancılarımızın araştırdığı asıl konulara dönmemizi bekliyor. O da
toplumsal dertler kadar, kimliğimiz, kişiliğimiz, kendi özel
dünyamız, birey olmamızın renkleridir. İnsanoğlu bu açtığım
şeyleri, kimliğimiz, kişiliğimiz, birey olmamızın özel renklerini
tarih bize 160-170 yılda gösterdi ki, en iyi romanlarla
araştırıyoruz. İnsanoğlu kimliğini, kişiliğini, bireyliğini
araştırmak bu konuyu birbiriyle paylaşmak için romanı icat etti
denebilir. Kendimizi en iyi romanlarla anlatıyoruz, insanlığımızı
en çok bu yolda derinleştiriyor, araştırıyoruz. Bu yüzden de Türk
romanının geleceğinin çok parlak olduğuna içtenlikle inanıyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.”
TÜRK İNSANININ KÜLTÜR VE YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTMEK
AMACIYLA VERİLİYOR
Aydın Doğan Ödülü, ülkemizde kültür, sanat, edebiyat ve bilim
eserlerini yaratıcılarının kişiliğinde, çeşitli dallar için verilen
uğraşları, özveriyi, kaliteyi ve mükemmelliğinin yanı sıra emek
verenlerin çalışma ve birikimleri ile ulusal ve uluslararası
platformda övgü kazananları, mesleklerine başladıkları günden
bugüne kadar gösterdikleri başarılar doğrultusunda ödüllendirerek,
Türk insanının kültürünü ve yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla
verilmektedir