Hürriyet Gazetesi yazarı Gülse Birsel, bugünkü köşe yazısında, toplumdaki kamplaşmayı kaleme aldı.
Gülse BİRSEL / HÜRRİYET
Bizim büyük güvensizliğimiz...
Esas sıkıntımız, bırakın bürokrasiyi filan, artık sanattan spora, her konunun siyasallaştırılması, herkesin kamplara ayrılması, o taraf bu taraf, ezilenler-torpilliler diye birbirine şüpheyle bakması, güvenini ve sevgisini kaybetmesidir.
Aynı apartmanda oturan insanlar niye ayrı sandıklara dağıtılıyor diye sorarken, bu güvensizlik içinde tek dileğimiz “Bari o apartmanda oturanlar birbirine güvenmeye devam etse” olmalıdır.
Çünkü onu da kaybedersek, vay halimize...
İşte bunun için yazdığım dizideki birbirine kafa olarak neredeyse zıt ama komşu evlerde oturan iki ailenin arasındaki neşeli hikâyelere müteşekkirim. Bu temayı seviyorum, ayrı yaşam tarzlarının yan yana gelip birbirini tanıdıkça ortak paydalar bulması fikri beni o kadar umutlandırıyor ki, tekrar tekrar kullanıyorum.
Zira bizi ayakta tutacak olan, bu kadar güvensizliğe rağmen ortak tanıdıklar, ortak işyeri, aynı apartman, aynı şehir, komşuluk, evlilik bağıyla akrabalık, aynı şarkıları sevmek, aynı takımı tutmak veya sadece vatandaş olmak, yani mecburen bir şeyler paylaşıp önyargıyla baktığımızla kardeş olmaktır.
Ve bu kadar gergin bir gündemde hayat sevincimizi korumamızı sağlayan da, benzerleri hâlâ hayatımızda yaşanan güldüğümüz hayali dostluklar, kurmaca hikâyelerdir.
Yazının devamını okumak için TIKLAYIN