Birçok öksürük türü vardır. Öksürüğün isimlerinden bazıları ne kadar sürdüğünü tanımlarken, diğer türler nasıl hissettiklerini veya ses çıkardıklarını tanımlar ve diğer türler gerçek durumlardır. Farklı sesteki olan belirli koşullarla ilgili öksürük türleri olabilir. Öksürük şekline mutlaka dikkat edin.
ÖKSÜRÜĞÜN KALPLE Mİ, AKCİĞERLE Mİ İLİŞKİLİ OLDUĞU ARAŞTIRILMALI!
Uzmanlar öksürük şeklinin hastalıkların önemli belirtisi olabileceğine dikkat çekerek, öksürük sayısında artış meydana gelmesi, gündüz öksürüğünün gece de görülmeye başlaması, balgamdan kan gelmesi gibi belirtileri mutlaka önemsemek gerektiğinin altınız çiziyor.
En sinsi kanserlerden biri olan akciğer kanserinin en belirgin özelliklerinden birinin öksürük olduğunu ifade eden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, öksürüğün sebeplerinin iyi araştırılması gerektiğini ifade etti. Hastaların balgamdan kan gelene kadar öksürüğü çok da önemsemediklerini belirten Özkan Demirhan, “İnsanlar genelde kan gördükleri zaman korkarlar ama öksürünce umursamazlar. “Öksürüyorum sigarandır” derler. Oysa öksürüğün kalple mi akciğerle mi ilişkili olduğunun araştırılması gerekir. Balgamda kanama veya çok kirli balgam çıkarma da akciğer kanserinin bir başka belirtisi olabilir.
Öte yandan akciğer kanseri çok çeşitli klinik belirtiler verebilir ancak en sık görülen belirtileri sıklık sırasına göre şöyle sıralayabiliriz. Uzun süren ve karakteri değişen öksürük, kilo kaybı, nefes darlığı, göğüs ağrısı, hemoptizi (kanlı balgam çıkarma), kemiklerde lokalize ağrı, ses kısıklığı, parmakların bombeli hale gelmesi (çomaklaşması), ateş, halsizlik, vena cava superior sendromu (VCSS-yüz ve boyunda şişlik oluşur), disfaji (yutma güçlüğü) gibi belirtilerdir.” dedi.
Bacak ağrısı da akciğer kanseri belirtisi olabilir
Bacak ağrılarının da mutlaka akciğer kanseri açsısından tetkik edilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Demirhan, “Akciğer kanserli hastalarda toplardamar tıkanıklıklarına çok rastlıyoruz. Kanser hastalarının kanındaki yapısal bozukluklar, pıhtılaşmaya olan eğilimlerden dolayı toplardamarlarda pıhtılaşmadan dolayı sıkıntılar yaşanabiliyor. Bu yüzden bacaklarda şişme ve ağrı gibi şikayetlerinin dikkate alınması gerekir. Derin ven trombozu denilen bu durum zamanında önlem alınmazsa akciğer embolisine neden olup hayati sonuçlar doğurabiliyor.
Bu yüzden tedbir erken alınmalı. Akciğer kanserinin teşhisi konmuş hastalar ameliyat esnasında, ameliyat sonrası hatta ameliyat olamayacak hastalar da dahi toplardamar tıkanıklıkları medyana gelmekte. Hastalar kanserden kaybedilmese bile toplardamar pıhtılaşmasından kaybedebiliyor. Bu pıhtılaşmalar mutlaka hekim kontrolünde medikal tedavi ile tedavi edilmektedir. Tedavi seçenekleri arasında başta kan sulandırıcılar olmak üzere ağızdan alınan ilaçlar, cilde yapılan iğne, damardan verilen kan sulandırıcılarla ve antiembolik çoraplarda kullanılmakta. Nadir durumlarda ana toplardamara filtre konulmakta.” Şeklinde konuştu.
ERKEN TEŞHİS İÇİN BİLİNMESİ GEREKENLER…
Prof. Dr. Özkan Demirhan, erken teşhisin diğer kanser türlerinde olduğu gibi akciğer kanserinde de büyük önem taşıdığına dikkat çekerek, “Akciğer kanserini erken evrede yakalamak için bilinçli ve kişiye uygun checkup yapılması ve bunun da akciğer filmi ve düşük doz akciğer tomografisi ile yapılması gerekir. Özellikle uzun süredir tütün ve tütün ürünü kullanan 40 yaş üstü kişiler, ailesinde akciğer kanseri hikayesi olanlar düzenli olarak hekim kontrolünde olmak zorundalar. Risk altında oldukları için bu kişilere kesinlikle düşük doz akciğer tomografisi öneririm.
Eğer çok küçük boyutta bir lezyon tespit edilirse genellikle bunu akciğerde nodül olarak tanımlarız 3 ayda bir veya duruma göre 6 ayda bir akciğeri düşük doz tomografi ile takip ederiz. Ama düşük doz tomografi olması büyük önem taşıyor çünkü hastalar radyasyona maruz kalıyor. Tomografi ilaçsız çekilse bile hasta radyasyon alır. Erken tanıda bize yol gösteren uluslararası bir formül vardır bu yöntem yüzde 100 olmasa da bizlere bir fikir vermekte. Filmde patoloji saptandığı zaman sigara içimi ve yaş durumu da göz önünde bulundurulur. Sıkıntılı durumları erken tespit etmek için PET CT de önerilebilir. Lezyon tanısı için biyopsiye kadar giden bir sürece de gidebilir eğer ameliyata uygunsa mutlaka cerrahi tedavi tercih edilmelidir.” İfadelerini kullandı.
“TEDAVİLER KİŞİYE ÖZEL OLMALI”
Akciğer kanseri tedavisinde kişiye özel tedavi modelini anlatan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan,“ Akciğer kanseri her zaman kişiye özel olmalıdır. Cerrahi tedavi de cerrahi sonrası onkolojik tedaviler de kişiye özel olarak planlanır. Standart gibi görünse de bu tedaviler, kişiye özel bazı faktörler vardır. Bu faktörleri sıralamak gerekirse; akciğer kanserinin evresi, kanserin hücre tipi (Küçük hücreli akciğer kanserinin cerrahi tedavisi çok çok sınırlıdır), moleküler genetik testlerin durumu, kişinin performansı ( kişinin beslenme şekli ve hayat şartları, kişinin psikolojisi gibi durumlar) şeklindedir. Son yıllarda tüm cerrahi branşlarda olduğu gibi göğüs cerrahisinde de minimal invaziv (Küçük kesi ile yapılan ameliyatlar) yöntemler tercih edilmektedir. Bunlar videotorakoskopik (VATS) ve robotik (RATS) ameliyatlarıdır.
Ancak burada bilinmesi gereken hangi yöntemle ameliyat edilirse edilsin kanser tedavisinin başarısı kanseri tamamen temizlemektir. Miniml İnvaziv ameliyatların en büyük avantajı komplikasyonları minimuma indirmesidir. Öte yandan ameliyat sonrası hasta daha az ağrı hisseder, hastanede kalış süresi azalır. Onkolojik tedavi gerekse bile bu hastaların tedaviye yanıtı daha başarılı oluyor. Akciğer kanserinin artışında çevresel faktörlerin günden güne bozulması, hava kirliğinin artması, tütün ve tütün ürünlerinin daha özendirici hale getirilmesi akciğer kanseri oranlarını arttırmaktadır.” dedi.
NASIL BESLENMELİ?
Prof. Dr. Özkan Demirhan, kanserden ve özellikle akciğer kanserinden korunmak için beslenmenin de önemine dikkat çekerek şu tavsiyelerde bulundu.
“Tütün ve tütün ürünlerinden uzak durun (özellikle pasif içici gibi risk gruplarının dikkatli olması gerekiyor). Abartılı yemekten kaçının, şeker, tuz tüketimini çok aza indirin. Beyaz et ağırlıklı beslenin. Beyaz et tercihinizi mutlaka balıktan yana kullanın. Haftada bir kere mutlaka kırmızı et tüketmeye dikkat edin. Ancak etin çok pişmiş ve yanmış halini değil orta pişmiş halini tercih edin. Öğünlerde bol miktarda yeşillik tüketin. C vitamininden zengin gıdaları tercih edin. Akdeniz usulü beslenmeyi yaşam şekli haline getirin. Zeytinyağını sofranızın ve mutfağınızın baş tacı yapın. Katı yağlardan uzak durun. Yeşil çay tüketin. Düzenli spor yapın”.