Afiş krizinden dolayı olaylı başlayan birliktelik tatlı sona bağlandı ve Nuray mert Birgün'deki yazılarına başladı. Akademisyen Nuray Mert'in Birgün'deki ilk yazısı bugün yayınlandı. Mert, salı ve cuma günleri okurla buluşacak.
İşte, Mert'in ilk yazısı:
İktidara değil, barışa destek!
Kim ne derse desin, son günlerde yaşanan gelişmelerin önemli bir tarihsel dönüm noktasının başlangıcı olabileceğini düşünüyorum.
Ancak, bu sürecin varış noktasının 'barış ve demokrasi' olabilmesi için bu kez hepimizin üzerimize düşen sorumluluğun ciddiyetini kavraması gerekiyor. 2009 yılında gündeme gelen 'Kürt açılımı' sürecinin nereye vardığını hepimiz gördük, yaşadık. O nedenledir ki, o süreçte erken kutlama yapanlar, bugünlerde 'temkinli' davranmaya özen gösteriyor. Ama bu kez de temkinli yorumlar yaparak işin içinden sıyrılmaya çalışmanın kimseye ve daha önemlisi bu sürece faydası olmayacak.
Çünkü mesele, o zaman iktidar partisinin ölçüsüzce yanında durmak değildi, şimdi de mesafeli durmak olmamalı. Toplumsal barış ve demokrasi hedefi, bu gibi süreçleri iyimser veya kötümser gözlükler ile izleme işi değildir.
Önemli olan, bu süreçlere bizzat katılmaktır, barışı zorlamaktır. Bir önceki süreçte, iktidar partisinin politikalarına eleştirel yaklaşmak, 'barışı zora sokmak'tan tutun, 'sabote etme' ithamına kadar türlü şekilde karalandı.
Oysa, barış sürecine sonuç alacak şekilde katkıda bulunmak, olmayacak duaya amin demek ile, her şeyi hayra yormakla, iktidar partisine toptan vekalet vermekle olmaz. Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çerçevede çözümünü aklına yatıramayıp 'olmazlanmak' başka şeydir, çözüme yönelik eleştirellik başka şey. 2009 sürecinde, sadece kafa karışıklığı değil, barış ve demokrasinin inşasını iktidara tam vekalet vermek şeklinde tezahür eden ve en hafif deyimle 'tembel demokratlık' diyebileceğimiz tutum öne çıktı.
Bu kez öyle olmamalı. Kürt meselesinin barışçı ve demokratik çerçevede çözümü yönünde iktidar ne yaparsa karşı çıkıp, bit yeniği aramak bir sorun ise, iktidarın yapıp ettiklerinde kusur kapatmak için bin bir mazeret bulmak başka bir büyük sorundur.
Zamanında eleştirel tutum takınmaktan imtina edip, sonradan hayal kırıklığına uğradığını ifade etmenin veya siyasete küsüp ortadan kaybolmanın bu ülkeye maliyeti büyük oldu. Bu maliyeti, öncelikle ve herkesten çok Kürtler, Kürt siyasi hareketi ödedi.
Bugün iktidarın attığı adım önemlidir, ama bu adımın bizi nereye götürüp götürmeyeceği bir yanıyla da, bizim (bizler gibi, yazıp çizen, siyasi tutum alan herkesin) barış imkânını zorlama azmimize bağlıdır.
Lütfen artık, kimse iktidarın açtığı alan içinde top çevirmeye çalışmasın. Bu tür işlere nefesi yetmeyecek olanlar, iktidarın radarına girmekten çekinenler bari gölge etmesinler.
Gölge etmesinler ki, emniyetli bir yer arayışı içinde 'iki tarafa eşit yaklaşmak ve eşit çağrıları yapmak' ölçüsüzlükleri yeniden ölçü haline gelmesin. Gölge etmesinler ki, devlet.ve/veya iktidara hesap sormak zor olduğu için, günün sonunda faturayı hep diş geçirebildiklerini düşündükleri Kürt tarafına yükleme tiyatrosu yeniden oynanmasın. Gölge etmesinler ki, bir büyük mesele küçük hesaplara kurban gitmesin. Gölge etmesinler ki, 'aydın kibri', Kürtlerin ödediği ağır bedeller ile teraziye çıkmaya kalkmasın.
Kısacası, kalkış noktası başkasının derdiyle dertlenmek olanlar, derde derman olmak için bu sürece etkin bir biçimde katılsınlar, katılalım. Hayallerimizi gerçekleştirmeyi başkalarından beklemeyelim ki, hayallerimiz bir kez daha yıkılmasın.
Not: Bu dönemde mutlaka bir şeyler söylemek için yazmaya başlama kararı vermiştim, bana düşüncelerimi özgürce ifade etme imkânı, platformu sağladığı için BirGün gazetesine çok teşekkür ediyorum.