Gazeteci, edebiyatçı, televizyon yüzü, korkusuz ve cesur yorumlarıyla sosyal medyayı yönlendiren isimlerden... Enver Aysever’den söz ediyoruz. Sayım Çınar hafızalarımızı tazelemek, ülkede olup bitenleri bir de Aysever cephesinden dinlemek için yazarla bir araya geldi, ortaya zengin bir söyleşi çıktı.
Sayım ÇINAR / [email protected]
'Vicdan Rahatlığı En Büyük Ödül!'
Sürekli çalışıyor, sürekli üretiyorsun. Enerjiyi nereden buluyorsun? Aynı gün içerisinde ardı ardına üç program yaptığın bir günü hatırlıyorum örneğin.
Önemli toplumsal olayların yaşandığı bir gündü. Kendi yayınım bitti. Mesut gece gel, tartışma yapalım dedi. Devamında bir programa daha katıldım. Çalışkanım, yaşam enerjim var. Okumayı seviyorum, paylaşmayı seviyorum. Televizyonculuk yapmayınca yapayım duygum yok. Ama yapınca hakkını vereyim duygum var.
Programların ara verdiğin dönemlerde bile hiç unutulmadı.
Aykırı Sorular için öyle bir durum hep oldu evet.
'Bir dönem edebiyat dergileri filtre görevi görürdü'
Kültür sanatın her alanında üretimlerin oldu, olmaya da devam ediyor.
Tiyatro 1992’de başladı. Yazarlık yönetmenlik yapıyordum. Çok severek yaptım, büyük ustalarla çalıştım. 18 yaşımda Milliyet Sanat’ta şiirim çıkmıştı. O korkuyla ve sorumlulukla bir daha uzun yıllar bir şey yayınlayamadım. Öyle bir terbiye vardı. Bir filtre görevi görüyordu o dergiler.
Polemiklerle de ara ara gündeme geliyorsun. Nasıl yönetiyorsun bu tartışmaları, polemikleri?
Muhtemelen sen de öylesindir. Derin kalınlaşıyor medyaya bulaşınca ama iç dünyamız kırılgan. Hiç hak etmediğim eleştirilere üzülüyorum. Romanını sevmedim, buna üzülmem. Okur olarak beğenmeme hakkı var. Ama yapmadıklarımdan dolayı eleştiri anlamsız. Siyaseten sert duran biriyim en nihayetinde. Yetmez ama evetçileri affetmiyorsun diyorlar. Evet affetmiyorum ve sürekli hatırlatıyorum. Türkiye’deki insanların en büyük zaaflarının çok kolay sevmek olduğunu düşünüyorum. Medyada bazı arkadaşlarımızın yetmez ama eveti savunması ve hala devam etmesine katlanamıyorum. Özeleştiri vermiyorlar.
Kendine de eleştiri yapan birisin. Cumhuriyet’te yeni bir yönetim var, yeni bir dönem açıldı. Tirajlar neden düşük?
Ben Cumhuriyet İlhan Selçuk döneminde yazmaya başladım. Hastalığı döneminde ayrıldım. Yeni yönetimin davetiyle geri döndüm. Can’ların bıraktığı tiraj da çok yüksek değildi. Şimdi bir hareket var. Ekrem İmamoğlu’nun da rüzgarı etkiledi. 40,000 – 50, 000 bandı iyidir bence.
Siyaset aktörlerine geçelim. İmamoğlu ile bir röportaj yapmıştım uzun yıllar önce. Başarısı beni şaşırtmadı.
Ben senin kadar eski tanımıyorum. 2016’da röportaj yaptım. Kılıçdaroğlu çok övgüyle söz ediyordu. Beylikdüzü’nde çok seviliyordu bunu biliyorum.
'Ben seçimin yenilenmesine öfkeli olanlardanım'
Çok gündemde olan bir isim. Aldı başını gitti. Yeni seçimlerde nasıl bir sonu olacak?
Şeytanın avukatlığını yapacağım. Ben seçimin yenilenmesine öfkeli olanlardanım. 25 yıldır muhalif bir belediye başkanı kazanmadı. Çok zor kazanılan bir şeyi vermeye öfkeliyim. Bilek güreşi yapıyoruz kural hatası yaptın diyorum ama hakem de senden. Kuralları da sen koymuşsun.Ve hala hayır tekrar güreşeceğiz diyorsun. Bu olmaz. 23’ünde İmamoğlu kazandı diyelim, aferin Ekrem mi der Erdoğan? Ya da kaybetti, muhalefettekiler Binali Bey’i başkan olarak görecek mi? Bu Türkiye için iyi bir şey değil. Biz ikimiz siyasal gözlemcilik de yapıyoruz. Vezirlik ile rezillik arasında çok ince bir çizgi vardır. Muharrem İnce durumunda gördük bunu. Bu kadar kurtarıcıyken bir dönem, şimdi bu kadar yok sayılmamalı. Çok ortadoğuya özgü bir şey. Çok büyük hata yapmadığı sürece vazgeçmem ben sevdiklerimden. Ama büyük hatayı da affetmem, Adalet Ağaoğlu gibi.
Medya ciddiye alınmıyor artık, hukuk ve medya neredeyse işlevini yitirdi. Sosyal medya yeni trend.
Medyaya güven azaldı. Hakketsin etmesin muhalif her medya çok değerli olmaya başladı. Sadece muhalif olmak değer için yetmez. Aşırı milliyetçi bir muhalefet örneğin benim için çok değerli değil. LGBT, Kürt meselesi, kadın meseleleri, bunları yok sayan bir muhalefetin bir karşılığı yok bende. Bir taraftan benim gibiler şu durumda: Halk TV gibi bir yerde birinci oluyoruz kendi kategorimizde. Benim gibi isimlere şan şöhret paranın ötesinde sorumluluğu yerine getirmek duygusu yetiyor. Bir diğer önemli konu: Sosyal medyada da manipüle olabilirsin yeterince akıllı değilsin. Erdem Gül tweetinde gördük bunu. Sahte bir hesabın yazdıklarını herkes paylaştı, haberler yaptı. Yeni medyada logo çok önemli olacak. Medyatava’nın logosu ve Sayım Çınar ismi bir güven olacak. Cumhuriyet Haber Enver Aysever değerli olacak. Bunun geçiş dönemini yaşıyoruz. Ruhsal ve kültürel yönü ile ilgili okumalar yapıyorum. Sosyal medya ikiye ayrılıyor. İçine doğmamışlar, yani bizim gibiler, göçmen ve çocuklarımız ise yerli yani içine doğanlar.
Independent Türkiye başladı. Takip ediyor musun yeni oluşumları?
Bir kez baktım. Radarımda değil. Belli ki bu tür yatırımlar gelecek. Benim için temel sorun şu: merkez medya iyi kötü maaş sosyal güvence veriyordu. Sosyal medyanın ise kuralları belli değil, koşullar da değişken. Sarı basın kartı, basın kanunu, güvence… Bu kuralsızlıkları görmek ve yeni medyanın yeni kurallarını belirleyip uygulamak lazım.
Gücünü nereden aldığı da önemli yeni medyanın.
Şu sorular önemli. Bağımsız medya olarak fonlanıyor mu, sponsor kim? Ünsal Ünlü gibi bağımsız mısın? Ayakta tutar mı ayrı bir tartışma konusu. Takipçi meseleleri de aldatıcı. İki milyon takip iki milyon insanın okuduğu anlamına gelmiyor. En yaygın medya yine televizyon.
Instagram bile dönüşüme uğradı. Fotoğraf ve fotoğrafın hikayesi çok önemli artık.
Evet bu da yeni medya. O bir türlü gazetecilik. Dil sorunu başlıyor bu sefer de. Estetik, dil, üslup…
Sözünü sakınmayan biri oldun hep. En çok polemik yaşadıkların Can Dündar ve Ahmet Hakan.
Doğrudan olmadı Can’la bir polemiğim. Can Dündar’a ve arkadaşlarına yapılanın doğru olmadığını düşünüyorum. Ama bir yandan da kendisine ait olmayan bir gazeteyi başka bir şey yapma hakkı olmadığını düşünüyorum. Hürriyet’te yapabilirsin ama Birgün’de, Evrensel’de, sol kemalist Cumhuriyet’te değerlere aykırı bir şey yapamazsın. Evrim karşıtı yazamazsın Cumhuriyet’te. İlhan Selçuk içeri alınsın dedirtemezsin. Bu özgürlük değildir, bu gevşetmedir.
'Bence Ahmet Hakan Tahir Elçi programından sonra bitmiş bir isimdir'
Peki ya Ahmet Hakan?
Ahmet Hakan’a gelince bence Ahmet Hakan Tahir Elçi programından sonra bitmiş bir isimdir. İyi kalpli birisi değil. Ahmet beni çok hedef gösterdi. Polemik yaparak hayatta kalan birisi. Geçmişinde siyasi İslamcılık olan birisi değişip demokrat olamaz.
Köşe yazarlarının ciddiye alınmadığı bir dönemden geçiyoruz.
Tabii ki. Başka türlü dengeleri tutuyorlar onun gibi isimler. Zarrab ile ilgili bir yazıdaydı, hiç unutmuyorum. Bizim teknemiz onunkinden küçüktü diyordu. Aydın Doğan’ın teknesinden söz ediyor. Bizim der misin? Ben hiç patron teknesine binmedim. Ekrana çıkan insanlarla tanışmak isteyen biridir, beni davet etti, kalabalık bir gurupta tanıştık.
Doğan’ın medyayı bırakması da önemliydi.
Bence geri dönecek. Sosyalistler olarak kurallı kapitalizme bile eyvallah diyecek noktaya geldik. En düzenli maaşımı, kadromu doğru kurduğum zamanı Doğan zamanında yaptım. Fikirlerimi dinlerdi, 1917 model sosyalisttin demişti. Ama oturup dinledi. Bize şu düşmez: Ben onu savunamam. Ama şunu savunabilirim, birbirimize imzaladığımız metinde herkes gerekeni yaptı. Ben cep mesajıyla kovuldum. Barış’tan geldi. Bir daha da Doğan medyasına gitmedim. Barış’a karşı kırgınlığım yok. İki isme asla kötü bir söz söylemem. Bir tanesi Serdar Akinan, Skyturk’te bana güvendi. İyi kalpli bir insandır. İnsani ortaklığımız oldu. İnandı bize. Patronculuk yapmadı. Yalakalık yapanlar şu an çok meşhur o dönemde. Barış için de asla kötü demem. Gazeteci değil yönetici. Hiçbir zaman kötü kalpli olduğunu düşünmem ama patron tarafında olmak zorundaydı.
Ekonomi çok kötü bir noktada. Nasıl değerlendiriyorsun durumu?
Bence daha kötü olacak, eminim. Ben düzen içi ekonomistleri de, dışarıdan ekonomistleri de takip ediyorum. Dünyayı da keza. Bir çıkış yakalamamız çok zor. Bazen bu kadar ağırlaştırılmış koşullar bazı konuların tekrar konuşulmasını sağlar. Tarım mesela. İkincisi tüketim çılgınlığının sonu gelecek. Türkiye bir kurucu meclis tartışmasına girmeli. Parlamenter sisteme geri dönemli, %3’e baraj düşmeli, herkes kimliğiyle meclise girmeli. Harcamalar kontrol altına almalı ve radikal kararlar almalı. İnşaat, tarım, sanal büyümeler konuşulmalı. Buradan çıkış yeniden kuruluş. Erdoğan’ın da denetime açık olması gerekiyor, tek adamlıktan vazgeçmeli. Toplumun kafasına vura vura böyle gidemez. Kim niye parasını buraya getirsin diğer türlü? TÜSİAD dedi ki 11 lira olabilir dolar. Büyük bir ilaç firmasının CEO’suyla konuştum geçenlerde, dolar 8 lira olursa Türkiye’den çekileceğiz diyor. Futbolda mesela sözleşme yaptığı dönemden bugüne %50 maliyeti artmış oyuncunun. Sürekli zarardasın. Paran değersizleşiyor sürekli. Dünyadan kopmak demek bunların hepsi.
Batı ne düşünüyor sence?
Batı Türkiye kucağımıza düştü diyecek. Hangi siyasi idareye para vereceğize karar verecek ve tabii karşılığında ne isteyeceği önemli.
Yeni dönemde politikada büyük değişimler olur mu?
Bence Bahçeli kritik bir isim. Kestirilemez bir aktör. Erdoğan’ın otoriter rejimine karşı beş benzemez yan yana geldi. Şimdi mazlumluk birlikteliği var. Babacan Şimşek Gül var. Küskünler var. Bunların ne yapacağını göreceğiz.
'Murat Boz daha güçlü bir Türkiye için sen de var mısın diyen biriydi zamanında'
Sanatçılar İmamoğlu’nu desteklemeye başladı. Nasıl değerlendiriyorsun?
Genç şarkıcı Murat Boz destek verdi parayla. Vicdana gelmiş. Daha güçlü bir Türkiye için sen de var mısın diyen biriydi zamanında. Ben bunu kabullenemiyorum. Geçmişiyle yüzleşmeden şimdi muhalif tarafa destek verenleri kabul edemiyorum. Ağaoğlu Osman Can kandırdı beni dedi mesela. Kandırıldık demek bir çözüm oluyor. Bu olmaz. Bir metin yazıp o gün şundan dolayı yanıldık. Bugünkü arkadaşlarımızla yoldaşlık etmek istiyoruz demeleri gerekir Yetmez ama Evetçilerin.
Nasıl koruyorsun kendini tüm bu karmaşa içinde?
Nesnel sorunları ortaya koyuyorum. Ayşe Öğretmen bizdeydi, programımdaydı. Kadına tecavüz, Rabia Naz, Berkin Elvan, Soma. Hep gündemimde oldu. Vicdani olarak bunları yapıyorum. Her yayınımda Kürt meselesini hep gündemde tutuyorum. Ahlaki olarak kendimi koruyorum. Sen o gün ne yaptın dediklerinde ileride, içim vicdanım rahat olacak, yanıtlarım var. Beni her şeyden koruyan edebiyat. 48 yaşındayım 20 kitap yazdım. 4’ü roman. Yunus Nadi ödüllü bir tanesi. Edebiyatçı olarak yaşamayı tercih ederim tabii. Dediğim gibi vicdan rahatlığı en önemli ödül.