İmralı tutanaklarının sızdırılmasının ardından Milliyet'te yaşanan krizde yeni bir perde yaşanıyor. Milliyet'in köşe yazarı Hasan Cemal'in bugünkü yazısı gazetede yayınlanmadı. Hürriyet Gazetesi yazarı İsmet Berkan, Twitter hesabından olaya tepki gösterdi.
"Hasan Cemal'in yazı yazamadığı bir ülkede yasamak istemem... Umarım uzun sürmez bu ara dönem...Hasan Cemal bugün yazısını yazdı, gazetesine gönderdi ama yazının basılmayacağı kendisine söylendi. Milliyet'in yeni sahipleri kuşaklar boyunca bu ayıplarıyla anılacak... Torunlara bırakmak için kötu bir miras..." diye tepki gösteren Berkan, Cemal'in bugünkü yazısını blogunda yayınladı. İşte, Hasan Cemal'in bugün gazetede yayınlanmayan o yazısı:
Gazetecilik ve gazeteciler üzerine...
"Başbakan Erdoğan, Balıkesir’de Milliyet’e dönüp Namık
Durukan’ın İmralı Zabıtlarıhaberinden dolayı “Batsın bu
gazeteciliğiniz!” dediğinden beri iki haftadır bu köşe
kapalıydı.
Tayyip Erdoğan, Balıkesir konuşmasında beni de hedef almıştı.
Adımı zikretmemişti ama haberi ve gazeteciliği savunan benim bir
cümlemi aynen alıp bana da yüklenmişti.
Ben o cümlede kendi mesleğimin en temel ilkelerinden birini özenle
vurgulamıştım. ‘Gazetecilikle memleket idaresi’nin ayrı ayrı
konular olduğunu belirtmiş, ikisinin arasından geçen ayırıcı
çizgiye işaret etmiştim.
Özeti şuydu:
Demokrasilerde siyasetçi ülke yönetir, gazeteci gazete yapar!
Evet, öyledir.
Demokratik rejimlerde gazeteciliğin sınırlarını özgürlükler ve
gazetecilik mesleğinin evrensel ilkeleri çizer; iktidarların bakış
açılarıyla milli-gayri milli gibisinden kriterler çizmez.
Gazeteciliğin evrensel ilkeleri içinde, tarifi her zaman kolay
olmasa da, hiç kuşkusuzsorumluluk da vardır. Ama bu sorumluluk
duygusuyla iktidar odaklarının anladığı ‘sorumluluk’ ille de
örtüşmez, örtüşmek zorunda da değildir.
Demokrasilerde gazetecilerle iktidar sahipleri zaman zaman
anlaşamaz çatışırlar.
Çok görülür bu durum.
İlişkilerin fena halde gerildiği, bazen kopma noktasına geldiği de
olur.
Bu konuda özellikle Amerikan demokrasisinden çok ilginç, renkli
örnekler verilebilir.
Şimdi bunları geçiyorum.
‘İmralı zabıtları’ yüzünden Ankara’ylaMilliyet arasında yaşanmış
‘olay’ın perde arkasına bugün için girmek niyetinde değilim.
Kişiselleştirmek de istemiyorum konuyu...
Böyle bir ‘olay’ benim başıma ilk defa gelmiyor. Ayrıca, yıllar ve
yıllar boyu birçok meslektaşım bu yollardan geçti, geçmeye de ne
yazık ki devam ediyorlar.
Belirtmekte yarar var.
Medya-iktidar ilişkileri bu ülkede öteden beri sorunlu olmuştur.
Çünkü, siyasal güç odakları her zaman medya ve gazeteci milletini
genellikle kendi çektikleri ‘kırmızı çizgiler’le kontrol altında
tutmaya çalışmıştır. Bunun için ekonomik, siyasal ve hukuksal
aletlerle baskı uygulamıştır.
Hiç değişmemiştir bu.
Medya patronlarının gazetecilik dışındaki alanlarda mevcut
ekonomik menfaatleri de iktidarların elini güçlendirmiştir.
Bir başka deyişle:
Kendi işleriyle ilgili olarak medya sahiplerinin Ankara’ya olan
ihtiyaçları ya da Ankara’nın ekonomik konulardaki aşırı gücü
-Türkiye’de yargı düzeninin ikinci sınıflığıyla da birleşince-
siyasal iktidarlar medyayla daha kolay oynamıştır."
Yazının devamı için tıklayınız