Mesut Yar'dan televizyonculara tavsiyeler

'Vapurda Çay, Simit, Sohbet'e bu hafta Mesut Yar konuk oldu.

Google Haberlere Abone ol
Mesut Yar'dan televizyonculara tavsiyeler

Ömer Öztürk'ün yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği, cumartesi 14:10 ve 00:30 pazar 10:30'da TRT Türk'te yayınlanan 'Vapurda Çay, Simit, Sohbet' programına bu hafta Mesut Yar konuk oldu. Programda Mesut Yar'la sohbette öne çıkanlar şu şekilde oldu; 



“Birand’ı ölmüş gibi düşünemiyorum”



 Mehmet Ali Birand’ın bazı halk destanlarındaki gibi ölümsüz kahramanlardan biri olduğunu düşünüyorum. Sıcacık bir adamdı. Yeri dolmayacak biri ve dolmasını da istemem. Bu dünyadan Birand geçti densin, Birand’ı herkes bilsin isterim.

 

“Gazeteciliğe büyük bir heyecanla başlamadım”

 

Girişken bir insandım, bu sektöre gazetecilikle başladım ve daha sonra  yavaş yavaş oluşan yüz aşinalığı ile birlikte haber merkezlerine girmiş oldum. Daha sonra da televizyon sektörüne geçtim.

 

“ Televizyon eleştirmenliği için çok uzun süre TV izlemenize gerek yok ” 

 

Yaptığımız iş popüler kültür işi. İzleyicinin televizyona çok odaklandığı saatler ve yapımlar var. Ben de merceğimi o yapımlara çeviriyorum. Televizyoncu olmanın verdiği bir etkiyle, zaman zaman kulislerden duyduklarımı da derleyip yazdığım oluyor.

 

“Hissettiklerimi yazıyorum”

 

Televizyon eleştirmenliğinde genel olarak şöyle bir durum var; sevdiğimize sevdiğimizi söyleyemiyoruz, nefret ediyorsak da susup konuşmuyoruz. Ben tam tersine nefret duygusu olmasın ama aşırı sevgi de olmasın, hissettiğimi söyleyeyim istiyorum.

 

“Sosyal güç kavramında, diziler de bir tür diplomatik faaliyet bizim için”

 

Birebir bizim kültürümüzü resmeden yapımlar olduğunda mutlu oluyorum. Fakat kimi zaman senaristlerin hayal güçleriyle birlikte fantastik boyutlara ulaşılabiliyor. Öyle olunca da yanlış anlaşılmaktan , “Türkler de ne kadar uçuyor.” denilmesinden korkuyorum açıkçası. Benim için önemli olan nokta; ilk kez üretim ve sanayinin dışında sosyal bir ihracat kalemi yarattık ve bundan çok büyük paralar kazanıyoruz.

 

“Artık seyircide ciddi bir tematik eğilim var”

 

Televizyon işi format işi. Bu sektördeyseniz sektörün devamlılığı için format üretmek zorundasınız. Artık karşımızda ne izlemek istediğini bilen bir izleyici kitelesi var.

 

“Program süreleri artık kısaltılmalı”

 

Televizyonun artık kocaman bir endüstri haline gelmesiyle birlikte kısa ve yoğun programnların yerini uzun süreli formatlar aldı. Böyle gitmemeli diye düşünüyorum, format sürelerinde kısalmaya gidilmeli.

  

“Televizyonda artık farklı işler yapılmalı”

 

Türkiye’de artık diziler çok kısa sürelerde bitiyor. Uzun uzadıya ve kendisini tekrar eden senaryolar olması bunun en büyük nedenleri olabilir. Yapımcılar da kanallar da aslında bu işten çok iyi anlıyorlar; fakat izleyicinin aklını okumak eskisi kadar kolay değil.

 

“ Sektörün gençlere yönelik yaklaşımı, artık daha kolay ulaşılabilir durumda”

 

Günümüzde üretim çok daha ucuz bir şekilde yapılıyor, yapımcılar da aslında bu durumdan mutsuzlar. Çünkü gençlerin yaklaşımı “Bir ay yönetmen yardımcısı olurum, ikinci ay yönetmen ve üçüncü ay da yapımcı olurum” şeklinde.

 

 “ Televizyonların ARGE bölümleri olmalı”

 

Formatlarımız genelde yurtdışından alınan formatlar. Çok iyi içerik üreten gençlerimiz var ve bu gençlerin ulaşabildikleri en son nokta bizim köşelerimiz.  Bu durumdan hicap duyuyorum. Televizyonların ARGE bölümleri olmalı ve gençler çağırılıp dinlenmeli. Gençlere küçük miktarlarda da olsa telif hakkı verilmesi, onları fikir üretmeye itecektir. Bunu Acun’a da söyleyebilirim, kendi ekibinden artık yeni formatlar üretecek zekalar çıkarması lazım.

 

“Bilgi yarışmaları ve belgeseller daha da yükselişe geçecek”

 

Bu sene çok bilgi yarışması var ve ciddi anlamda ilgi görmeye başladılar. Bu durumdan çok mutluluk duyuyorum. Artık ilk yirmiye giren belgeseller de var. İleride daha da çok izleneceklerini düşünüyorum.

  

“Popüler kültür ile arkeoloji buluşmalı”

 

Türkiye’de hala kazılmamış olan 60.000 tane antik yerleşim yeri var. Venedik’te bir liman buluyorlar ve bunun üzerinden bir servet kazanıyorlar. Bir sermaye mantığıyla biz de bazı şeyleri ortaya çıkarırsak, kendi tarihimizle içli dışlı olursak çok önemli bir kültürel yükselme sürecine gireceğiz diye düşünüyorum. Umarım tarih biraz dizilerden sıyrılır ve belgesellerle daha çok ön planda olur.

 

“İyi bir sanatçı, iyi bir konuk olmak zorunda değil”

 

Haftanın dört günü, dört konukla program yapınca bir süre sonra otomatiğe bağlıyorsunuz. Bazen bazı sanatçıları niye çıkarmıyorsun diye kızıyorlar. Fakat sanatçılar da ben rahat konuşamam, diyemiyorlar. İyi bir sanatçı, her zaman iyi bir konuk olmak zorunda değil. Konuşan insanları bulmak bu açıdan biraz zor.

 

“Gülerek uykuya hazırlıyoruz”

 

Yaptığımız iş, bir popüler kültür işi. Çok derin değil; ama çok da sığ değil. Gündelik hayat üzerinden konuşuyoruz. Politika için çok fazla haber programı, tartışma programı zaten var; insanlar sıkılıyorlar. Dizilerden de kaçacak delik arıyorlar. Biz de insanları gülerek uykuya hazırlıyoruz.

 

“Özgürlüklerinizi siz belirlersiniz”

 

Özgürlükleriniz başkaları tarafından belirlenmeye başladığında zaten teslim olmuş oluyorsunuz. Eğer çok renkli bir ülkeyseniz bu renklerle birlikte yaşamak zorundasınız. Kendi adıma, bir kişi bile ‘‘Ben özgür değilim.’’ diye düşünüyorsa, orada tehlike ve hüzün vardır diye düşünüyorum. O insanı bile mutlu etmek için topyekün kendimizi geliştirmemiz lazım.

 

“Bu sektörde bir yerlere gelmek için gerekirse çay da taşıyacaksın”

 

Ben ‘‘mutfaktan yetişme’’yi savunan bir taraftım hep. 1930’ların iletişim kuramlarıyla  2000’leri anlamak mümkün değil. Kuramları da değiştirecek olan insanların kendi pratikleridir. Dolayısıyla o pratiklikte gerekirse çay da taşıyacaksın; ama işin mutfağında yetişmiş olacaksın. Yani ne olursa olsun, yetişmek için usta dediğin adamın ağzına bakacaksın..


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin