Ekonomim.com'dan Alaaattin Aktaş'ın "Şimşek adeta 'Böyle gitmez' diyerek görevi devraldı" başlıklı yazısı
Şimşek'in mesajlarının şifreleri
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek görevi Nureddin Nebati’den devralırken öyle bir ifade kullandı ki Türkiye adına adeta özeleştiride bulundu. Şimşek, “Şimdiye kadar çok yanlış yapıldı” demedi tabii ki, böyle bir şey söyleyemezdi zaten; ama kullandığı kelimeler neredeyse o anlamı taşıyordu.
Devir teslim töreninde sözlerine "Hükümetimizin temel hedefi toplumsal refahı artırmaktır” diye başlayan Şimşek “Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada şeff aflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır” dedi ve sonrasında şu cümleyi kullandı:
“Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır...” Çok somut ve ağırlığı olan bir saptama:
“Rasyonel bir zemine dönme dışında seçenek kalmadı!” Şimşek daha sonra "Kurala dayalı öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır” diyerek bundan sonrasının yol haritasının nasıl olacağını ortaya koydu.
Maliye Bakanı Şimşek, inandırıcılığı olmayan cari fazla iddiasını da gündeme getirmedi ve cari açığın azaltılmasından söz etmekle yetindi. Türkiye bazı aylarda ya da nadiren birkaç yıl cari fazla veren bir ülke ve bu da genellikle ekonomik daralmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmışken cari fazla hedefl emek zaten tuhaftı ama biz bu tuhaf vaadi son zamanlarda çok duyduk.
Enflasyonun orta vadede yeniden tek haneye indirilmesi, bunun için de uygulanacak maliye politikası ve yapısal reformlarla Merkez Bankası’na enfl asyonla mücadelede destek olmak Şimşek’in dile getirdiği diğer konulardı.
Yapılacaklar belli
Türkiye’nin özellikle 2021’de uygulamaya koyduğu ve nas ile açıklamaya çalıştığı faiz indiriminde gidecek yer kalmadı. Zaten Merkez Bankası’nın faizinin de piyasayı etkileme gücünden ve “politika faizi” olma özelliğinden söz edilemez ya...
Bunlar bilinen şeyler, merak edilen bugünden itibaren ne olacağı.
Seçimlerden önce de defalarca dile getirildi, bu köşede de kaç kez okudunuz. Seçimi kim kazanırsa kazansın ekonomi politikası değişecek diye yazdım. Politika, Millet İttifakı kazansa zaten değişecekti de, Cumhur kazandığı takdirde de bu uygulamanın devam edemeyeceği ve değişmesi gerektiği belliydi. Bu değişiklik gerekliliği, ekonomiye bakışı çok bilinen Mehmet Şimşek’in yeniden görev alması için gösterilen çabadan belli değil miydi zaten...
Artık Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğunda mevcut politikanın (politika demek ne kadar doğruysa artık) devam ettirilemeyeceğini bilen, ayrıca bu politikayı değiştirmesine olanak tanınması halinde görev üstlenebileceğini ifade etmiş bir isim oturuyor.
Faiz artacak artmaya da ne zaman ve ne kadar?
Mehmet Şimşek’in değiştireceği temel politika ne olacak, yanıt belli değil mi...
Ne diyordu Mehmet Şimşek görevi devralırken:
“Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır...”
“Rasyonel zemin...”
“Seçeneksizlik...”
Hem siz sanıyor musunuz ki, şimdiye kadarki uygulamalara böylesine keskin bir ifadeyle karşı çıkmış bir ismin, görevi kabul etmeden önce ne yapacağı konusunda bir anlamda garanti almadığını?
O rasyonel zemine dönmenin yolu Merkez Bankası’nın “adı var-kendi yok” işlevsiz faizini yeniden “politika faizi” yapacak bir yön değişikliği.
Araba uçuruma gidiyor ve direksiyon elinizde... Ya çevirip bir manevra yapacaksınız ya göz göre göre uçurumu boylayacaksınız...
Ya manevrayı bir an önce yapıp arabanın çok savrulmamasını sağlayacaksınız ya son anı bekleyip çok sert bir manevra yapınca uçuruma düşmekten kurtulacak ama bu kez de arabayı devireceksiniz.
Şimşek uçuruma daha da yaklaşmadan küçük manevralarla işi yoluna koymaya çalışacaktır. Gecikilecek her an, direksiyonun daha sert çevrilmesine yol açacaktır çünkü.
Kaldı ki, Merkez Bankası faizini kim olursa olsun öyle bir anda çok çok yukarılara çekemez. Kaş yapayım derken göz çıkarmak da var!
Bir de yurt dışından yüklü bir kaynak geldi mi...
Mehmet Şimşek’in kabinede görev alması için böylesine çaba gösterilmesinin altında yatan en büyük etken içeride işleri toparlaması değildi tabii ki. Evin içini kim olsa toparlar, önemli olan dışarıdan para bulmak.
Mehmet Şimşek’ten en çok beklenen de yurt dışındaki bağlantıları sayesinde Türkiye’ye hatırı sayılır bir döviz girişi olması ve artık tencerenin dibini sıyırmaktan bir hal olmuş Merkez Bankası’nın biraz olun nefes almasının sağlanabilmesi. Swap dahil edildiğinde bile eksiye düşmüş bir Merkez Bankası rezervinden söz ediyoruz.
Bir yandan faiz çok değilse bile bir miktar artırılıp para politikasında değişikliğe gidileceğinin ortaya konulması...
Merkez Bankası Başkanlığı koltuğuna yeni bir ismin oturması... Kamuoyunun bu politika değişikliği ile yurt dışından döviz girişi olacağına ikna olması...
Bütün bunlar piyasadaki tansiyonu bir ölçüde de olsa düşürecektir. Dövize olan talebin kısmen bile kırılması ekonomi yönetimine nefes aldıracaktır.
Ancak bu olumlu hava ne kadar sürebilir, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir süre sonra yine kararlara müdahil olmaya başlar mı ve sonrasında ne yaşarız, bunları da hep birlikte göreceğiz.