Amerika'da Fetullah Gülen ile görüşme gerçekleştiren gazetecilerin görüşmeleri basına yanmış ve büyük tepki çekmişti. Gülen ile görüşen heyet arasında yer alan Mehmet Altan Hürriyet gazetesine verdiği röportajda Fetullah Gülen'in "istese bu konuşma içeriğini oluşturmayıp yansıtmayabilirdi" dedi.
Barış Yarkadaş ile Altan arasında yaşanan tartışmanın ardından Mehmet Altan Gülen ziyareti hakkında konuştu. Fetullah Gülen'in bu görüşmeyi ilgili yerlere ne mesajı vermek istiyorduysa onu sağlamak için yaptığını, sağladığını ifade ederek şu açıklamalarda bulundu;
"Biz ABD’ye Fethullah Gülen’i ziyaret için gitmedik.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği birkaç günlük, özünde
Balkan göçmenlerinin oradaki faaliyetlerine yönelik aktivitelerin
olduğu bir geziydi. Fethullah Gülen ziyareti ilk başta çok kesin
değildi, gezi sırasında netleşti. Yazılmaması, benim dahil olduğum
bir tartışma değildi o. Ben bu işin gazetecilik tarafında değilim,
çünkü gazeteci olarak gitmedim. Ama başka bir şey de düşündüm.
İstese bu konuşma içeriğini oluşturmayıp yansıtmayabilirdi. Hayat
tecrübesi, belki de bu toplantının yazılsaydı bu kadar etkili
olmayacağını söylüyor. İlgili yerlere ne mesajları vermek
istiyorduysa bu ziyaretin bunu sağladığını düşünebiliriz.
Başta Fethullah Gülen Hoca’nın söyledikleri etrafında
tartışılıyordu. İş birden bana karşı kişisel itibarsızlaştırmaya
yönelik bir sürece dönünce, soğuk savaş dönemlerinden kalma
psikolojik savaş sinyalleri hissettim. Kültürünüz farklı olduğu
vakit bir büyüğünüzün, bir din adamının elini öpebilirsiniz. Ama
ben böyle bir kültürden gelmiş birisi değilim. Benim yetiştiğim
ortamda el öpme ve el öptürme yok. Bu saygı biçimini bana göstermek
isteyenler olduğu zaman da el öptürmüyorum. Ama mesele burada bir
başka psikolojik savaşın devreye sokulması. Hamamböceği operasyonu
diye dalga geçtiğim müptezel unsurları devreye sokmanın amacı
yıpratma. Arkasında garip mekanizmalar var. Siyaset müthiş
bir kişisel ikbal arayışıdır, sınıf atlamadır. Mesleğinde başarılı
olamayan insanların saraya çıkmasıdır. Ve o sarayı çok seviyorlar
hak etmedikleri için. Benim bu yaşıma kadar gördüğüm hayat
tecrübesi şudur; neden vazgeçemezseniz onun esiri olursunuz.
İktidardan vazgeçmezsen esiri olursun. Türkiye’nin bu süreçlerinden
o yüzden korkuyorum. Eski ketçap şişeleri gibi vur vur çıkmıyor,
sonra bir vuruyorsun hepsi boşalıyor. Bu kadar hızlı döndüğün
vakit, burada hiçbir şeyin ilkeli değil. Her an tersi de olabilecek
bir belirsiz ortam. Türkiye’de ilkeler üzerinden, rejimin
demokratikleşmesi için ömür vermiş ve bundan taviz vermeyen
insanların çabalarını itibarsızlaştırmaya yönelik bir kişilik
hedeflemesi var." (Hürriyet)