Siyasetçi, sanatçı ve gazetecilerden oluşan 27 kişi hakkında, Çağlayan Adliyesi'ndeki kanlı baskına ilişkin söylemleri ve paylaşımları nedeniyle 'halkı ırk, din, dil ayrımı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmek' ile 'halkı hükümete karşı silahlı eyleme teşvik etme' suçlarından soruşturma açılması talebiyle suç duyurusunda bulunuldu.
Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelen
avukat Rahmi Kurt, hazırladığı dilekçeyi İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı'na sundu.
Dilekçede, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Milletvekili
Hüseyin Aygün, HDP Milletvekili Levent Tüzel ve Bağımsız
Milletvekili Hakan Şükür, gazeteciler Nazlı Ilıcak, Mirgün
Cabas, Nedim Şener, Koray Çalışkan, Asım Yıldırım, Tayfun
Talipoğlu, Pelin Batu, Ceyda Karan ve Banu Güven, eski polis
Emre Uslu ve akademisyen Önder Aytaç, sanatçılar Barış Atay,
Ferhat Tunç, Tarık Akan, Zuhal Olcay, Levent Üzümcü, Şevval
Sam, Mustafa Altıoklar, Cahit Berkay, Sinan Tuzcu, Bülent
Parlak, Hüseyin Turan ve eski milletvekili Feyzi İşbaşaran'ın
isimleri 'şüpheli' olarak yer aldı.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın İstanbul
Adliyesi'nde 31 Mart Salı günü iki terörist tarafından rehin
alınmasının ardından öldürüldüğü bilgisi verilen dilekçede,
"Merhum geride gözü yaşlı eşi, çocukları, ailesi ve başta
adalet camiası olmak üzere milyonlarca sevenini bırakmıştır. Vaka,
Türkiye'de modern zamanların en büyük terör saldırılarından biri
olarak gösterilmiş ve bu olay neticesinde toplumda büyük
infial ve karmaşa oluşmuştur" denildi.
"Halkı sokağa davet ettiler"
Şüphelilerin daha önce sürekli provokasyon içeren söylemler içinde
bulundukları ve haklarında sayısız suç duyuruları yapıldığı
belirtilen dilekçede, "Şüpheliler, gerek merhum savcımızın
rehin olarak tutulduğu 8 saat boyunca gerekse de savcımız
Hakk'ın rahmetine kavuştuktan sonra ise deyim yerindeyse,
'zil takıp oynamışlar', vakayı sürekli başka mecralara
çekmeye çalışmışlar ve bu elim olay üzerinden seçilmiş
cumhurbaşkanına ve iktidara yüklenmeye çalışmışlar, bir
anlamda merhum savcımızın ailesinin ve Türk milletinin acılarını
bile yaşamalarına engel olmuşlardır" ifadeleri
kullanıldı.
Dilekçede, şüphelilerden bir kısmının, "11 Mart'ta Berkin Elvan
için hayatı durdurun" adlı bir klip çektiği ve bu klipte
adeta halkı sokağa davet ettikleri ileri sürülerek,
"Yaptıkları çağrının bir anlamda ses getirdiği ve bu elim
olayın meydana geldiği" kaydedildi.
Olayların bununla da bitmediği, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne terör
saldırısı yapıldığı ve canlı bombanın ölü ele geçirildiği
anlatılan dilekçede, "Olayların bundan sonra da durulması pek
mümkün gözükmemekte ve halkta endişe durumu hakim haldedir"
değerlendirmesinde bulunuldu.
Şüphelilerin böyle bir hassas ortamda itidalli davranmayıp, deyim
yerindeyse "kandan medet umdukları" savunulan dilekçede,
"Kabul anlamına gelecek olacak ki, şüphelilerin bir kısmı
hatasını anlayıp kamuoyundan özür bile dilemiştir. Son olarak
şunu belirtmek gerekir ki, şüpheliler hakkında soruşturma
açılması için kamuoyunda Cumhuriyet savcılarına yoğun bir
çağrı yapılmaktadır. Bu çağrıları duymazdan gelmesi mümkün
olmayan ve zaten kendisi de bu durumdan hoşnut olmayan bir
vatandaş mantığıyla bu suç duyurusunun yapılması zarureti hasıl
olmuştur" denildi.
Dilekçede, şüphelilerin, "halkı ırk, din, dil ayrımı gözeterek kin
ve düşmanlığa tahrik etme", "halkı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti'ne karşı silahlı eyleme teşvik etme", "suçu ve
suçluyu övme", "terör örgütü propagandası yapma", "ölen
kişinin hatırasına hakaret" ve "anayasal düzeni yıkmaya çalışma"
suçlarından yargılanması talep edildi. (AA)