Ümit ALAN/BİRGÜN
'Medya Okur Yazarlığı' dersine mütevazı bir katkı
Bizim kuşak yakalayamadı ama bir süredir Milli Eğitim
Müfredatı’nda ‘Medya Okur Yazarlığı’ diye bir ders var. RTÜK ve
Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar “dostlar alışverişte görsün”
motivasyonuyla ele alınmış dersi yaygınlaştırmak için harekete
geçmişler. Hatta bugün Ankara’da ‘Medya Okur Yazarlığı
Dersinin Yaygınlaştırılması Paneli’ diye bir panel varmış. Söz
konusu ders, keşke kağıt üzerinde yazdığı gibi öğrencilerin
medyanın kodlarını doğru çözmesini sağlayabilse. Pratikte bunun
böyle olmayacağını az çok tahmin ediyoruz. Paneldeki uzun
unvanlıların pek dikkate alacağını sanmıyorum, ama bu dersin
müfredatına naçizane bir Köşe Vuruşu katkısı yapmak ve bu
sene Medya Okur Yazarlığı Dersi alacak öğrenciler evvela nelere
dikkat etmeli sorusuna yanıt aramak istiyorum.
TOSUN PAŞA’YI HATIRLAYIN
Televizyonda defalarca yayınlanmış Tosun Paşa filmini büyük
ihtimalle izlemişsinizdir, yahut yakın zamanda bir tekrarına
rastlayıp izlersiniz. Filmdeki Tellioğulları ve Seferoğulları
ailelerini ve aralarındaki anlamsız çekişmeyi gözünüzün önüne
getirin. İşte Türkiye’deki ana akım medya da tıpkı öyledir. Bir
tarafta iktidarı destekleyen Tellioğulları, öte tarafta iktidarla
çıkarları nadiren ayrışan sermayeyi destekleyen Seferoğulları
vardır. Gerçeğe ulaşmak için çoğu zaman ikisinin ortalamasını almak
gerekir. Hatta çoğu zaman ikisinin ortalaması bile bir yere
götürmez insanı. O yüzden hakiki Tosun Paşa gelene dek, alternatif
medyayı keşfetmeye bakın, öyle çok görünür değildir, biraz
çabalamanız ve keşfetmeniz gerekir ama internet çağının çocuğu
olarak sizden de bu beklenir.
SAVAŞ OYUN DEĞİLDİR UNUTMAYIN
Bakmayın siz medyadaki koca koca yazarların savaş çığırtkanlığı
yaptığına. Savaş gerçekte çok kirlidir. Pek çoğunuzun henüz bebek
olduğu, bazılarınızın hiç olmadığı 90’lı yıllarda bu ülkede büyük
acılar yaşandı ve çoğunluğu yoksul olan çocuklar birbirlerini
öldürdü. O çocuklar ne interneti tanıyabildi, ne de iki el kantır
sıtrayk oynayabildi. Çünkü onlar gerçek bir kantır sıtrayk oyununda
can verdiler. İşte medyadaki o savaş çığırtkanları bugün sizin
elinizde tuttuğunuz konsol oyunu joysticklerini tutup sizleri
savaşa sürmeye çalışıyorlar. Nerede savaşı ve insan öldürmeyi
kutsayan bir haber var ona kulak asmayın, şüpheyle yaklaşın. Oyunu
onlar oynar, sizin canınız yanar. Üstelik oyundaki gibi ‘restart’
yapıp başlama şansı da çoğu kez yoktur.
MEDYA ÇOĞUNLUKLA İKTİDARIN SESİDİR
Eduardo Galeano, zannımca dünyadaki bütün ders kitaplarından daha
çok şey öğreten Tepetaklak – Tersine Dünya Okulu (Çitlembik
Yayınları Çeviri: Bülent Kale) kitabında genel olarak iletişimi ve
medyayı şöyle tarif eder: “16. yy’da, Katolik Kilise’nin bazı
teologları (tanrı bilimci) iletişim hakkı adına Amerika’nın
işgalini haklı gösterdiler. İşgalciler konuşuyor, yerliler
dinliyordu. Yerliler anlamazlıktan gelince savaş kaçınılmaz ve
haklı oldu. Onların iletişim hakkı, Yerlileri için itaat etme
hakkıydı. 20. yy’ın sonunda, Amerika’ya uygulanan bu şiddete hâlâ
karşılaşma deniyor ve iktidarın monologuna hâlâ iletişim denmeye
devam ediyor“ İşler bugün de üç aşağı beş yukarı Galeano’nun
anlattığı gibi sürüyor. Bu yüzden medyayı evvela iktidarın kendi
kendine konuşması olarak görün ve böyle olmayanı istisnai olarak
kabul edip ayırmayı öğrenin. Bir haberin kimin gözünden yazıldığı
önemlidir ve çoğunlukla ezilenin değil, ezenin gözünden yazılır.
Hiç kuşkusuz ana akım medyada da bunun istisnaları hep vardır ve
olacaktır; medya okur yazarlığı da -derslerde göreceğinizden
ziyade- ikisini ayırma yetisidir.
ÜMİT ALAN'IN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI İÇİN