Habertürk'te yer alan habere göre, İstanbul 14'ncü Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından hazırlanan ve Can Dündar'ın 5 yıl 10 ay hapis,
Erdem Gül'ün ise 5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı kararla ilgili
olarak 66 sayfalık gerekçeli kararını açıkladı. Kararda,
mahkemelerin takdir yetkisi kapsamında olan hususlarda Anayasa
Mahkemesinin maddi vakaya yönelik değerlendirmede bulunması'nın
mümkün olmadığı belirtilerek, "Anayasa Mahkemesi somut olayda
kendisini görevli yargı merciinin yerine koyarak maddi vaka
incelemesi yapmıştır" denildi.
KİTABINDAKİ AÇIKLAMALARA YER VERİLDİ
Sanık Can Dündar'ın tahliye edildikten sonra yazdığı
'Tutuklandık' isimli kitabında yaptığı açıklamalara da değinilerek,
"Suça konu görüntüleri yayınlamadan önce bunların devlet sırrı
niteliğinde olduğunu, ağır cezalık suçlardan olup
tutuklanabileceğini, hatta görüntülere esas teşkil eden tırların
durdurulması sebebi ile yargı mensubu ve kolluk görevlilerinin
tutuklandığını bildiğini göstermektedir" denildi.
AYDINLIK GAZATESİNDEN FARKLI GÖRÜNTÜ VE BİLGİ
VERİLDİ
Sanık tarafından yapılan haber içeriklerinde TIR'lar içerisinde
bulunduğu iddia edilen silahların sayısı ve menşei ile ilgili
açıklamalara yer verildiği belirtilen kararda, sanığın savunmasında
TIR'ların durdurulmasına ilişkin ilk haberi yapan ve sadece top
mermisi olduğu iddia edilen görüntünün yayınlandığı Aydınlık
Gazetesi'nden farklı ve haber değeri olan birçok yeni görüntü ve
bilgiyi haberinde verdiğini açık bir şekilde beyan ettiği
belirtildi.
DEVLET SIRRI NİTELİĞİNDE
Kararda, T.C. Başbakanlık Milli İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığının yazılarında ülkenin ulusal menfaatleri
doğrultusunda yürütülen faaliyetler sırasında durdurulan MİT
TIR'larından ele geçen malzemelere ilişkin bilgi ve belgelerin
"devlet sırrı" niteliğinde olan ve gizlilik taşıyan bilgi ve
belgeler olduğu kaydedildi. MİT'in bir istihbarat teşkilatı olması,
kendi faaliyet alanıyla ilgili ve ayrıntılı bilgi sahibi olduğu
hususlardaki bilgi ve belgelerin devlet sırrı olduğu yönündeki yazı
ve değerlendirmelerin dikkate alındığını belirtilen kararda,
"Olayın oluş şekli, meydana gelen gelişmeler ile dosya kapsamındaki
sair deliller hep birlikte değerlendirildiğinde; suça konu bilgi ve
belgelerin devlet sırı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir"
denildi.
VİCDANİ KANAAT OLUŞTU
Sanık Can Dündar'ın daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış ve
açıklanmamış olması sebebiyle aleniyet kazanmadığı için "devlet
sırrı" olma niteliğini kaybetmemiş gizli nitelikteki bilgi, belge
ve görüntüleri yayınladığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi:
"Üzerine atılı devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin
bilgileri açıklamak suçunu işlediği yönünde mahkememizde tam bir
vicdani kanaat oluşmuştur"
İSPAT EDİLEMEDİ
Kararda, sanıkların siyasal ve askeri casusluk maksadı ile
hareket ederek üzerlerine atılı fiili özel kastla işlediklerinin ve
yargısal içtihatlara nazaran atılı fiil yönünden varlığı zorunlu
olan "başka bir devletle veya törör örgütü ile anlaşma olgusu"nun
dosya kapsamı itibariyle hukuka uygun şekilde elde edilmiş
delillerle ispat edilemediği belirtildi.
BERAAT VE AYIRMA KARARLARININ GEREKÇELERİNE YER
VERİLDİ
Kararda, üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek
yardım suçundan ayırma, Darbeye teşebbüs suçundan verilen beraat
kararlarının da gereklerine yer verildi.
TAKDİR YETKİSİNİ DARALTMA SONUCU DOĞURDUĞU
AÇIKTIR
Kararda, "sanıkların eylemlerinin gazetecilik faaliyeti dışında,
FETÖ / PDY silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda yürütülen
bir faaliyet olduğu iddialarının karşısında Anayasa Mahkemesinin
sanıkların bireysel başvurusunu basın ve ifade özgürlüğü kapsamında
ele alması mahkememizce yürütülen kovuşturmayı etkileme ve
delillerin değerlendirmesinde mahkememizin takdir yetkisini
daraltma sonucunu doğurduğu açıktır" denildi.
GÖREVLİ YARGI MERCİİ YERİNE KOYDU
Mahkemelerin takdir yetkisi kapsamında olan hususlarda Anayasa
Mahkemesinin maddi vakaya yönelik değerlendirmede bulunması'nın
mümkün olmadığı belirtilen karar, Anayasa Mahkemesi somut olayda
kendisini görevli yargı merciinin yerine koyarak maddi vaka
incelemesi yapmıştır. Bu durum bireysel başvurunun Anayasada
ifadesini bulan kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda
inceleme yapılamayacağı hükmü ile bireysel başvuru için kanun
yollarının tüketilmiş olma şartı ile bağdaşmamıştır"
denildi.
SADECE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞİL
Kararda, iddianamede ileri sürülen iddialar ile sanıklara
atfedilen suçlamaların sadece basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti
kapsamında değerlendirilebilecek hususlardan olmadığının açık
olduğunu belirtildi.
ZORUNLU OLARAK TAHLİYE VERİLDİ
Anayasa Mahkemesi görev ve yetkisi kapsamında sanıkların
tutuklanması ile tutukluluklarının devamına ilişkin kararları kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkı bağlamında değerlendirerek hak ihlali
sonucuna ulaştığı ifade edilen kararda, "Bu karar Anayasanın 153/6
maddesi gereğince yasama, yürütme ve yargı organlarını
bağladığından mahkememizce bu karara zorunlu olarak uyularak
sanıkların tahliyesine karar verilmiştir" denildi.
YETKİSİNİ AŞMIŞTIR
Anayasa Mahkemesi ifade ve basın özgürlüğü konusunu gerekçeli kararında geniş bir şekilde irdeyelerek hak ihlali yapıldığına ilişkin hüküm kurduğu ifadedilen kararda, "Mahkememizin yargılama konusuyla ilgili sonuca yönelik değerlendirme yaparak yetkisini aşmıştır" denildi.
Yüksek Mahkemenin, Anayasa ile Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanununa aykırı olan bu şekildeki değerlendirmesinin mahkeme tarafından yerinde görülmediği belirtilen kararda, "Bu durum açık bir şekilde yargının bağımsızlığına, tabii yargıçlık ilkesine, kovuşturmanın etkin şekilde yerine getirilmesine aykırılık teşkil ettiği gibi kanun yolları sürecinin etkisiz kılınması tehlikesini de beraberinde getireceği kuşkusuzdur" denildi.