SAYIM ÇINAR
[email protected]
Bir süredir Londra’dayım.. Türkiye'nin "odak ülke" olduğu 42.
Uluslararası Londra Kitap Fuarı bütün heyecanıyla devam ediyor.
Basın Yayın Birliği’nden Munir Üstün’le Londra kitap fuarını ve
yayıncılık dünyasını konuştuk
Şu an Londra’dayız. Birçok etkinlikler iç içe yapılıyor.
Türkiye’nin Londra macerasını biraz anlatır mısınız? Türkiye nasıl
bu noktaya geldi?
Türkiye 2006 ve 2007 yıllarında yayıncılık alanında çok büyük
değişimler yaşandı. 2002 yılından itibaren başlamıştı bu
değişimler. 2002 yılında 9 bin / 10 bin yeni başlık çıkarken, 2012
yılına geldiğimizde 43 bin yeni başlıkta kitap yayınlandı. Geçen
yıl toplam kitap üretim adedi 480 milyona ulaştı ki bu çok büyük
bir rakam. Bazı tartışmalarda oldu bununla ilgili. Türkiye’de kişi
başına düşen kitap adedi 6,4. Geçtiğimiz yıl bu rakam 7,2 idi.
Ortalamada küçük bir düşüş yaşadık. Biz bunu şu şekilde
değerlendiriyoruz: Üretim adedi olarak geçen yıl kişi başına 6,4
kitap düşmüş. Gerek bu verilerin yukarılara tırmanması, gerek 2008
yılında Türkiye’nin Frankfurt kitap fuarında onur konuğu olması ki
o fuardan sonra yaklaşık 220 kitabın Almancaya çevrildi. TEDA
projesinin 2005 yılında başlayan süreçle birlikte 2013 yılına kadar
1307 kitaba destek vermesi, bu kitapların da yaklaşık 950 tanesinin
dünya dillerinde yayınlanması bizi bu noktalara getirdi. Türk
edebiyatına dünya genelinde bir ilgi var. Edebiyatımızda canlılık
var.
Frankfurt’tan sonra Londra’da onur konuğu olmamız gerçekten de
zirve gibi bir şey. Fuar sebebiyle birçok edebiyatçı burada bir
araya geldiler. Çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor. Çok sayıda
yazar ve gazeteciyle birlikte buradayız. Bu isimleri bir araya
getirmek kolay değil. Ne gibi şeylerle karşılaştınız? Zorluk
yaşadınız mı?
Türkiye mozaiği çıkarmaya çalıştık yurtdışı fuarları ulusal
komitesi olarak. Konuk seçimindeki başlıca kriterler; eserleri
İngilizceye çevrilmiş veya çevrilebilecek olan yazarlarla buraya
gelmek istedik. Değişik görüşlerden isimleri bir araya getirmeye
çalıştık. Sloganımız bütün renkleriyle Türkiye olduğu için biz de
farklı kesimlerden, farklı görüşlerden yazarları, çevirmenleri,
gazetecileri, entelektüelleri ve yayıncıları buraya getirmeye
çalıştık.
Burada yapılacak olan etkinlikler nasıl
değerlendiriyorsunuz? Frankfurt fuarıyla kıyaslarsak Londra’nın
farklılıkları neler?
Frankfurt kitap fuarı dünyanın en büyük kitap fuarıdır. Ortalama
ziyaretçi sayısı 280 bin civarında. Londra kitap fuarı daha
profesyonel bir fuar. Ziyaretçi sayısı 22 bin ile 25 bin arasında
değişiyor. Buna rağmen Türkiye standına olan ilgili ve canlılığı
siz de gördünüz. Gördüğümüz bu ilgiden dolayı çok mutluyum.
Kültür Bakanı Ömer Çelik’le birlikte Egemen Bağış da
buradaydı.Devletin iki önemli ismin de burada olması bizi
sevindirdi. Kültür politikalarımızda bir değişim, daha yenilikçi
anlayışa doğru gidiliyor galiba değil mi?
Egemen Bağış’ı burada görmek bizim için de sürpriz oldu. Tabi ki
çok sevindik. Avrupa Birliği’nden sorumlu bakan olduğu için
Avrupa’da ne zaman nerede karşımıza çıkacağı belli olmuyor Egemen
Bey’in. Her iki bakanımızı da burada görmek bizi gerçekten çok
sevindirdi. İnşallah bu ilgileri ve destekleri kültür
politikalarımıza da yansır ve önümüzdeki süreçte yayıncılarımız,
yazarlarımız çok büyük mesafe alırlar.
Elif Şafak İngiltere’de çok tanınmış bir yazar.
Etkinliklerde de ismini görüyoruz. Diğer yazarlarımıza ilgi nasıl?
Bu yönde teklifler geliyor mu yazarlarımıza? Genel olarak buradaki
telif satışlarımız nasıl?
İngilizceye çevrilmiş eser sayımız şu anda çok az. Bu yıl burada
olmamız bu nedenle çok önemli. Fuar hazırlıklarını yaparken bir
hedef belirlemiştim: Bu fuardan sonra en az 100 kitabımızın
İngilizceye çevrilmesi gerekir ki bu fuarın neticesini almış
olalım. Frankfurt’a gittiğimizde de çok az kitabımız Almancaya
çevrilmişti. Fuardan sonra yaklaşık 200 kitabımız Almancaya
çevrildi. Londra kitap fuarından sonra da çok sayıda kitabımız
İngilizceye çevrilmeli ki bu fuarın neticesini almış olalım.
Orhan Pamuk, Elif Şafak, Hakan Bıçakçı gibi bazı
yazarlarımızın kitapları daha önce İngilizceye çevrilmişti.
Buradaki yazarlar için nasıl tepkiler alınıyor? Yeni yazarlarımızın
eserlerini çevirmek istiyorlar mı?
Tabi ki, Türk edebiyatına ciddi bir ilgi var burada. O yüzden bu
kadar çok etkinlik düzenledik. O yüzden bu kadar çok yazarla buraya
geldik. Hem British Council, hem ulusal stant hem de profesyonel
etkinliklerde konuşma yapacak yazarlarımız var. Yazarlarımızdan
başka 10 tane ajansımız burada. Bu ajansların görevi zaten
yazarlarımızı yurt dışına tanıtmak. Umuyorum ki önümüzdeki dönem
İngilizce açısından yazarlarımız için çok iyi olacak.
Kültür Bakanlığı’yla sürekli olarak yakın temastasınız.
Türk Yazarlar Birliği ve Basın Yayın Birliği olmak üzere iki farklı
kurum nezdinde temaslarınız devam ediyor. Bu kurumlar birbirlerine
yaklaşınca tam olarak neler oluyor?
Kültürel çalışmalar eskiden sadece devlet eliyle yapılıyordu. Artık
sivil toplum kuruluşları da bu işlerin içindeler. Türkiye
Yayıncılar Birliği başkanı Metin Celal, Basın Yayın Birliği’nden
ben (Münir Üstün), Türkiye Yazarlar Birliği’nden Ali Ural, Türkiye
Yazarlar Sendikası’ndan Enver Ercan, akademik kitaplar da İstanbul
Bilgi Üniversitesi’nden Fahri Aral ve Kültür Bakanlığı’ndan Ümit
Yaşar Gözüm’le birlikte yürütüyoruz buradaki çalışmaları. Böyle
birlik beraberlik içinde çalıştıktan sonra buradaki gibi güzel
sonuçlar elde etmeye başladık. Bunun devamının geleceğine de
inanıyorum.
Frankfurt kitap fuarından sonra Moskova, Pekin, Paris,
Prag, Madrid ve New York’tan konuk ülke davetleri aldınız.
Önümüzdeki dönemde hangi fuarlarda yer alacağız?
2014 yılında Çin’de, 2015 yılında Madrid’de, büyük ihtimalle 2016
yılında da Prag ve New York’da Türkiye onur konuğu olacak.
Türkiye’de yayıncılık çok iyi yolda ilerliyor. Buradaki
fuarla birlikte Türk yayıncılığını siz nerede
görüyorsunuz?
5 yıl önce bu gibi fuarlara gelebilecek yayıncı sayısı bir elin
parmaklarıyla sayılabilecek kadar azdı. Şu anda burada 29
yayıncının standı var. Standı olmayan ama buraya gelen yaklaşık 100
kadar da yayıncı var. Bu bize Türkiye’de yayıncılığın
profesyonelleştiğini söyleme imkânını verir. Yayıncılarımız eskiden
daha yerel düşünüyorlardı; uluslararası bir fuara gitmektense yeni
bir kitap çıkartmayı tercih ederlerdi. Artık öyle değiller,
vizyonları değişti ve gelişti. Uluslararası fuarlara katılmayı göze
almışlar ki bu da profesyonelleştikleri anlamına gelir. Ben bu
anlamda yayıncılarımızla gurur duyuyorum.
Hangi kitaplar öncelikle çeviriye daha yatkın, hangileri
daha çabuk yayınlanmalı, bu yönde öncelikleriniz, hedefleriniz var
mı?
Öncelik her zaman edebiyat. Öncelikli hedefimiz, edebi
eserlerimizin yurt dışındaki yayıncılar tarafından
yayınlanması.
Kalem Ajans’ın çalışmalarını nasıl
buluyorsunuz?
Kalem Ajans’ın çalışmalarını çok beğeniyorum. Nermin Hanım bugüne
kadar yaklaşık 600 kitabın yabancı dillere çevrilmesinde emeği
geçmiş bir isim. Bu bakımdan Kalem Ajans’ı çok başarılı
buluyorum.
Çok yoğun çalışıyor…
Hem çok yoğun çalışıyor, çok istekli çalışıyor, samimi çalışıyor.
Yaptığı işim hakkını fazlasıyla veren bir insan, çok takdir
ediyorum Nermin Mollaoğlu’nu.