Tarihçi yazar Mehmet Dilbaz, 'Kaybolan Tarihin Peşinde' adlı Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Teşvikiye Camii'nde köşeye atılmış bir 'Lahanacılar' anıtı parçası olduğunu biliyor muydunuz?" ifadelerini kullandı.
Dilbaz daha sonra Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun'u etiketleyerek, "Birisi çalmadan bunu oradan aldırma imkanı olur mu hocam?" dedi. Dilbaz'ın çağrısına hemen yanıt veren Coşkun da "Hocam arkadaşlarımız gitti, şu an güvenli bir yere alındı, yarın İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde olacak. İkazınız için teşekkürler' diyerek ertesi gün eserin müzedeki fotoğrafını paylaştı.
'KUYTU KÖŞEDEN ALIP MÜZEMİZE GETİRDİK'
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, "Mehmet Dilbaz hocamız, Teşvikiye Camii'nin bahçesinde sahipsiz bir kültür varlığı olduğunu ihbar etti. Bu ihbar üzerine ben de İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü'müze durumu haber verdim. Kendisi hemen uzman arkadaşlarımızı gönderdi ve söz konusu kültür varlığımız, koruma altına alınarak İstanbul Arkeoloji Müzeleri'mize getirildi. Atıl durumda ve başına bir iş gelmesi muhtemel olan bir kültür varlığımızı sığındığı kuytu köşeden alıp, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'mizdeki 1,5 milyon eserimizin yanına ve önümüzdeki günlerde belki de hak ettiği yerlerde olabileceği bir kaidenin üzerine koymak üzere elimize geçirmiş olduk" dedi.
'BAMYA VE LAHANA FİGÜRLERİNİ PADİŞAHLAR YAPTIRMIŞ'
Tarihçi yazar Dilbaz ise avludaki lahana sembolünün bir nişan taşı ya da eski dönemlere ait bir çeşmenin parçası olabileceğini belirterek, "'Kaybolan Tarihin Peşinde' gönüllülerinin gayreti ile ortaya çıkardığımız bu eseri, sosyal medyada paylaştım ve Yahya Coşkun Bey'in yardımıyla hızla Arkeoloji Müzesi'ne alındı. İstanbul'un mazisi için çok önemli anlamlar taşıyan böyle eserleri korumak ve kötü durumda olanları tespit ederek, yetkililere bildirme konusunda 'Kaybolan Tarihin Peşinde' hareketi olarak çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'LAHANACILAR' İLE 'BAMYACILAR' CİRİT MÜSABAKASI
Dilbaz, bu lahana figürünün tarihteki yeriyle ilgili de şunları söyledi:
Ankara Savaşı sonrasında Amasya'ya çekilen Çelebi Mehmed askerlerini burada eğitmiş, oğlu ve geleceğin padişahı Şehzade Murad ise bir grup askerin eğitimini Merzifon'da tamamlamıştı. O zaman Amasya'nın bamyası, Merzifon'un da lahanası meşhur olduğu için bu iki askeri grup arasında yapılan yarışmalarda taraflara; 'Lahanacılar' ve 'Bamyacılar' denilmeye başlandı. 'Lahanacılar' yeşil kıyafetler, 'Bamyacılar' ise kırmızı kıyafetler giyer ve genellikle iki takım halinde cirit müsabakası yaparlardı.
İstanbul'un fethinden sonra ise bu gelenek başkente taşındı ve burada Acemi Oğlanlar Kışlası'nda eğitim gören ekipler, yarışlara devam etti. Ciritle başlayan müsabakalar zamanla, okçuluk, mızrak, top atma, maket kaleler yapıp, almaya çalışma gibi yarışlarla devam etti. Bu yarışların birinde Evliya Çelebi de bulunmuş ve müsabaka sırasında dişi kırılmıştı. Osmanlı padişahları da bu takımların taraftarı olmuştu. Sultan 3'üncü Selim iyi bir 'Lahanacı' taraftarıydı, Sultan 2'nci Mahmud ise 'Bamyacı' taraftarıydı. Her iki padişah da Topkapı Sarayı'nın sınırları içinde, üzerinde bamya ve lahana figürleri bulunan anıtlar yaptırmışlardır. Ayrıca bu iki takımın taraftarları da şehrin farklı yerlerine eserler yaptırmıştır.
Mesela günümüzde Çengelköy Polis Karakolu önünde duran Lahanacılar Çeşmesi'ni, Kavasbaşı Ahmet Ağa yaptırmıştır. İstanbul'da pek çok mezar taşında da bamya ve lahana figürlerine rastlamak mümkündü. Ama bunların ve çeşme gibi pek çok eserin büyük bir kısmı ne yazık ki günümüze ulaşmamıştır.