Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati geçtiğimiz günlerde ‘Kur stabil olduysa faiz de gündemden çıktıysa, enflasyonu da er ya da geç birlikte alaşağı edeceğiz. Atmış olduğumuz bu adımlara rağmen beklentilerdeki bozulmanın etkisi ile oluşan enflasyon ataletini alternatif yatırım araçları gibi enstrümanları geliştirerek kıracağız. Yıl sonunda enflasyonun makul bir seviyeye indiğini ve bu inişin devam ettiğini göreceğiz.’ açıklamasında bulundu.
ENFLASYON 4 AYDA 3'E KATLANDI
Birçok kişi Bakan Nebati'yi ‘enflasyonu da er ya da geç birlikte alaşağı edeceğiz’ sözleri nedeniyle eleştirdi. Eleştirenler, göreve geldiğinde enflasyon yüzde 21,31 iken, şimdi 61,14 olmasını gerekçe gösterdiler.
Haksız da sayılmazlar çünkü, göreve geldiği 4 ayda enflasyon neredeyse 3 katına çıkmış. Mevcut göstergeler, yıl sonunda bile enflasyonunun makul bir seviyeye indiğini görmek pek mümkün olmayacak gibi.
Çokça tartışılan bir diğer konu da Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) enflasyon verileri.
TÜİK verilerine göre yıllık bazda enflasyon oranı yüzde 61,14. Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre bu oran 142,63. İkisinin arasında neredeyse 2 buçuk kat gibi bir fark bulunuyor.
Ancak hükümet yetkilileri ve kimi gazeteciler, tüm dünyada enflasyon eğrisinin yukarı yönlü olduğunu savunarak Türkiye'de bir ekonomik kriz yaşanmadığını iddia ediyor. Türkiye G20 ülkeleri arasında enflasyon oranı en yüksek ülke olarak ilk sırada yer alıyor.
Gündemden çıktı denilen faiz konusunda Türkiye ile yarışan çok az ülke var. Trading economcs'in verilerine göre yine G20 ülkeleri arasında Türkiye en yüksek faizde üçüncü sırada.
Türkiye'den fazla faiz veren ülkeler Rusya ve Arjantin. Gelişmiş ülkelerin birçoğunda faiz -0,75 ile 4 arasında değişiyor. Stabil seyrettiği ileri sürülen döviz kurları ise çok yüksek. Sefalet endeksinde Arjantin ile fark açılıyor
Birçok sosyal medya kullanıcısı, şekere yüzde 320, motorine yüzde 260, benzine yüzde 250, ayçiçek yağına yüzde 210, elektriğe yüzde 170, un ve süte yüzde 130 zam olurken enflasyon oranı nasıl da yüzde 61 çıkıyor diye tepki gösterdi.
Hatta Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, ‘Açıklanan rakamların üzerinde enflasyon oranları var’ dediği için parti disiplin kuruluna sevk edildi. Türk halkının her geçen gün alım gücü düşüyor. Türkiye işsizlik ve enflasyon oranlarının toplamından oluşan sefalet endeksinde Arjantin ile farkı açmaya devam ediyor.
Endeks 2016'da yüzde 18,7, 2017'de yüzde 22,1, 2018'de yüzde 34, 2019'da yüzde 25,5, 2020'de yüzde 25,8 seviyesindeydi. Ama 2021'de 47,28'e yükseldi. Bu oran AK Parti'nin iktidara geldiği ve 2001 krizinin etkilerinin hissedildiği 2002 yılında yüzde 40 seviyesini bile geride bıraktı.
Peki, Türkiye'nin ekonomik göstergeleri neyin işareti? Yüksek enflasyondan kurtulmak mümkün mü?
Independent Türkçe'ye konuşan ekonomistlere göre, krizden kurtulmak tabii ki mümkün. Ancak bu şu anda hükümetin uyguladığı politikalarla olmaz.
‘TÜİK HİPERENFLASYONUN OLMAMASI İÇİN HER ŞEYİ YAPIYOR’
Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşçu, hükümetin ve Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın enflasyon ile ilgilenmediğini söyledi.
Enflasyonun düşmesi için hükümetin hiçbir politikasının olmadığını kaydeden Babuşçu, ‘Sadece seyrediyorlar. Asıl enflasyon ile ilgilenmesi gereken kurum Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB). Merkez Bankası dışlanmış vaziyette, zaten 4-5 aydır da ortalıkta yok’ dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı'nın söylemlerinin hiçbir karşılığı olmadığını ve laf ile politika yürütmeye çalıştığını aktaran Babuşçu, ‘Enflasyonla müdahale eden, düşürmek isteyen tek kurum TÜİK'tir. Doğrusu TÜİK hiperenflasyonun olmaması için her şeyi yapıyor’ diye konuştu.
Hayal peşinde koşup faiz konusunda inat yapmanın Türkiye'yi daha derin krizlere doğru götüreceğine vurgu yapan Babuşçu, iktisat kitaplarında yazan iktisat politikalarına dönmek ile krizden kurtulabileceklerini sözlerine ekledi.
‘Evvela Şu Enflasyon İşini Önce İyice Bir Öğrensin’
Ekonomist Prof. Dr. Osman Altuğ ise Türkiye'nin ekonomik göstergelerin gerçeği yansıtmadığı görüşünde.
Türkiye'nin ekonomisinin kayıt dışı olduğunu dolayısıyla ekonomik veri ve göstergelerin hiçbir anlam taşımadığını ifade eden Altuğ, ‘İkide bir af çıkartırlar. Ayrıca borç, alacak, satış, maliyet, envanter, hiçbir şey belli değil. Göstergeler gerçeği yansıtmıyor’ dedi.
Enflasyonun üretim ile tüketim arasındaki olumsuz fark olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Altuğ, 'Bu fark da zarardır. Hiçbir şartta kabul edilebilir bir şey olmayan zararın iyisi, kötüsü olmaz. Zarar zarardır. Beyefendi ‘kur ve faizi hallettiğimiz gibi enflasyonu da hal edeceğiz' diyor. Sözlerin bir karşılığı yok. Evvela şu enflasyon işini önce iyice bir öğrensin. Kendisine birçok kitap tavsiyesinde bulunabilirim. Doğrusu bu onun işi değil ve yaptığı yorumları da ekonomik olarak ciddiye almıyorum' değerlendirmesinde bulundu.
Ülkenin çok üretip az tüketerek enflasyondan kurtulmasının mümkün olduğunu ifade eden ekonomist Altuğ, şunları söyledi:
‘Tüketimi artıran hiçbir ülke enflasyonu düşürmemiştir. Ülke olarak haz edemeyecek kadar bir tüketim ekonomisine girdik. Bu böyle yürümez. Yeniden bir yapılanma sürecine girmemiz lazım. Bir adama sanayici ol demek beddua etmek ile eş anlamlı oldu. Doğru bir model olan serbest pazar ekonomisiyle üretimi artırmak gerekir. Yatırımların kalması için tüm engellerin kalması lazım. Bunları yapabilirsek krizden kurtulabiliriz.’
‘BU POLİTİK TERCİHLERLE KRİZDEN KURTULMAK MÜMKÜN DEĞİL’
Ekonomist Prof. Dr. Aziz Konukman ise ekonomi konusunda hükümetin ayağına kurşun sıkarak işe başladığını söyledi.
Uluslararası iktisatta ‘imkansız üçleme’nin önemli bir konu olduğuna değinen Prof. Dr. Konukman, ‘Sermaye hareketleri serbest, dalgalı kur tercih edildiği ve bağımsız para politikası izlediğiniz zaman kur ile faizi aynı anda belirleyemezsiniz. Biz buna imkansız üçleme diyoruz’ ifadelerini kullandı.
Enflasyonla mücadelenin Merkez Bankası'nın görevi olduğunu hatırlatan Konukman, ‘Şimdi kalmış hem kur hem de faizi belirleyeceğim diyorsun. Dalgalı kur sisteminde ikisini birden belirlemek mümkün değil. İşte kendi ayaklarına sıktıkları kurşun yüzünden krizden çıkmak mümkün görünmüyor. Bu politikayı izliyorsun tamam ama enflasyonun düşmesine odaklanmak gerekir’ yorumunda bulundu.
5 yıllık 11. Kalkınma Planı'na (2019-2023) 288 nolu tedbire atıf yapan Konukman, ‘Dünya tarihine girdik, yok böyle bir şey. Planın 288 nolu tedbirinde ‘faiz sebep, enflasyon sonuç' diyor. Yani bu Erdoğan'ın ayaküstü verdiği bir demeç olmaktan çıktı, resmi bir belgeye dönüştü. O planda böyle bir tedbire yer verdiğinizde Merkez Bankası'nın bağımsızlığı diye bir şey kalır mı? Elbette kalmaz’ dedi ve ekledi:
Şimdi de sanki bir şeymiş gibi nasıl keşfettiler. Peki ne oldu? Pas geçtiler. Madem o politikanın sahibisin, neden faizi düşürmüyorsun? Madem nasa inanıyorsun, neden pas geçiyorsun? Burada da bir tutarlılıkları yok. Bu politik tercihlerle krizden kurtulmak mümkün değil. ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç' diye bir inadınız varsa bundan kurtulmanız mümkün değil. Bu resmi bir politika olarak Meclis'ten geçmiş. Muhalefete sesleniyorum; 288 nolu tedbir plana taşındığında neden reaksiyon gösterilmedi. Erdoğan'ın kafasından çıkmış olsa bile resmi belge artık.
Türkiye'nin oyunun kuralına uyup büyük oranda faiz yükseltirse bir rahatlama olabileceğinin altını çizen Konukman, sözlerini şöyle tamamladı:
‘Faizin en az eski düzeyine gelmesi lazım, yoksa başka türlü kurun ateşi sönmez. Yükselteceğiniz faiz belki ABD veya Avrupa'dan para akışı sağlayabilir. Ayrıca çok geç kalındı. 2023 beklemeye gerek yok. 11. Kalkınma Planı iptal edilip yerine ciddi bir şekilde 12. Kalkınma Planı hazırlıklarına başlanmalı. Yeni bir bütçe anlayışıyla, saydam ve açık yepyeni bir plan hazırlanmalı. 'Faizi yükseltmeyeceğim, şiarım faize karşı olmaktır' derseniz, açık söyleyeyim; ülke daha büyük krizlere hazırlığını yapmalı.’
The Independentturkish