Dün öğle saatlerinde Samatya'daki İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde gırtlağında bulunan tümörlü bölgenin kanaması ve kalp durması nedeniyle vefat eden Savaş Ay'a bugün birçok köşe yazarı köşesinde yer verdi.
Ay'ın uzun yıllar çalıştığı sabah gazetesi'nden Erdal Şafak usta gazeteci ile dostluklarının 20-25 seneye dayandığını ve bu durumda yazmanın çok zor olduğunu belirtti.
Erdal Şafak'ın yazısı şu şekilde:
"Koşuşturmayla geçen üç günde üç başkenti sığdırdığımız bir gezinin dönüşünde çok sevdiğiniz iş arkadaşınızın ölüm haberi ile işe başlamak sözcüklerle anlatılamayacak bir acı.
Hele bu çok sevdiğiniz iş arkadaşınızla hukukunuz en az 20-25 yıl öncesine gidiyorsa.
Hele bu çok sevdiğiniz iş arkadaşınız, hayatına önem ve değer katan birisiyse.
Savaş Ay öyle birisiydi.
Yıllrca birlikte çok işler yaptık.
Haberler, röportajlar, diziler
Altından kalkamayacağı, kalkmadığı görev yoktu"
Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ
Yazısında Savaş Ay'ı hastaneden ziyaret edişini anlatan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Can Dündar da, Savaş Ay hakkında şunları yazdı:
"26 Ağustos günü Nebil Özgentürk’le Bodrum Devlet Hastanesi’nde
ziyarete gittik Savaş’ı...
Her zamanki neşeli haliyle karşıladı bizi... Ne var ki, içinin
coşkusu, dışındaki çöküntüyü gizlemeye yetmiyordu.
Bir yandan kendi bahçesindeki güzelim bir gecenin renkli anılarını
hatırlatıyor, bir yandan bilgisayarından onun fotoğraflarını
arıyordu.
Kanser, gırtlağını sarmış, zar zor içtiği bir çorba yırtılmaya yol
açmıştı.
Bodrum’daki doktorlar acilen ameliyat olması, gırtlağının alınması
gerektiğini söyleyerek İstanbul’a naklini istemişlerdi. Direniyordu
Savaş"
Takvim Gazetesi'nden Hakkı Yalçın da şunları yazdı
"Savaş Ay'ı kaybettik.
35 yıllık arkadaşım.
Annesi rahmetli Şükran Ay öldükten sonra, yazdığım yazı için bana
teşekkür ederken, "Benim ölümümü de sen yazarsın"
demişti.
Hayat ne garip.
Ölüm ne kadar yakınımızda.
Hayat bazen tokalaşarak veda etme hakkını bile bırakmıyor
insanlarda.
Tanıdığım en çalışkan, en usta gazetecilerden biriydi"
Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ
"İlla ki, o görüntü geliyor gözlerimin önüne...
Yüzlerce binlerce kareden, yaşanmış onca anıdan, paylaşılmış bir meslek, paralel yaşanmış bir hayattan illa ki o tek görüntü, o tek gece...
Sanırım Savaş’ın hayatını en basit anlatan, en nahif, en içten an o
an...
Hayatın amacı orada saklı çünkü...
O Atina gecesinde...
Plaka’da...
Orkestranın Yunan müziğini damarlarımıza şırıngaladığı anlarda,
gecenin ve şarabın etkisiyle, amaçlarımızı, hedeflerimizi ve yaşam
şifremizi geceyle bütünleştirmiştik...
Hayattaki hedeflerimiz şarabın tadında, gazetecilikteki
başarılarımız tavernanın müziğinde bir enstantane olup
çıkmıştı...
Masada resim çekiyordu sürekli; Nikon marka fotoğraf
makinesiyle"
Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ