Köşe yazarları karanlık Salı'yı yorumladı: Elektrik vardı da biz mi yedik?

Dün yaşanan elektrik kesintileri, köşelere nasıl yansıdı?

Google Haberlere Abone ol
Köşe yazarları karanlık Salı'yı yorumladı: Elektrik vardı da biz mi yedik?

Salı günü Van hariç Türkiye'nin her ilinde elektrikler kesildi. 



Nedeni belli olmayan kesinti, akşam saatlerinde giderildi.



Köşe yazarları, Türkiye'de yaşanan elektrik krizini bugünkü köşelerinde aşağıdaki yazılarıyla yorumladı:



Ertuğrul Özkök / Hürriyet 



Dün sönen lamba devlet ampulüdür



Önce, çalışan adama taktı.



'Cumaya gitmiyor' diye ihbar geldi, ihbarı suç sayıp adamı çekti kenara...



Sonra iyi çalışan insanın karısının başına taktı... Başı örtülü değil dedi, küstürdü, kaçırttı...



Kaçırtamadığını da sürdü süpürdü...



Sonra çalışan kadının eteğine taktı, iffetini diline doladı.



Onu da kaçırttı.



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Gülse Birsel / Hürriyet



Karartma günleri



Salı günü saat 17.34 itibariyle, Türkiye'nin birçok yeri gibi benim yaşadığım semtte de elektrik yedi buçuk saattir kesik.



Apartmanın jeneratörü ve dizüstü bilgisayar dört saat önce son nefeslerini verdiler.



Evde internet zaten gitti de, GSM operatörleri de fıslamaya başladı. Baz istasyonlarının aküleri bitmeye başlamış söylentisi var. Bağlantı ya hiç yok ya da kötü. Ev telefonları da ya telsiz, yada santrallı olduğundan, o seçenek de kullanılmaz durumda. 



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Yalçın Doğan / Hürriyet



Trafoya 'sıfır satış' kaçtı



Üretimde aksaklık yok, tersine 'fazla elektrik üretimi' var.



O kadar fazla ki, 'dün' elektrik satmak çok ucuzluyor, resmi veriye göre, elektrik üretmek ve satmak firmanın zararına yol açıyor. O halde zarardan kurtulmanın en iyi yolu 'sıfır satış' , yani satıştan, yani elektrik üretiminde vazgeçmek. Bu nedenle bazı santrallar üretimi durduruyor.



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak



Kalplerin karanlığı, karanlık kalplerin kararlılığı!



Nasrettin Hoca kendi ölümünü büyük kıyamet, zevcesinin ölümünü küçük kıyamet olarak nitelendirmişti. Merhum, hayatta olsaydı ihtimal “ülkesel elektrik kesintisi”ni küçük kıyamet olarak adlandırırdı.

Daha şunun  şurasında  bir kaç gün önce “dünya saati”ni uygulamış, fazla ışıltılı mekanlarımızı gezegene ayak uydurup şöyle bir kapatır gibi yapmıştık.

Bilmiyorduk ki,  “dünya saati” dışında üç vakte kadar bir de “Türkiye saati”miz olacak.

Dünyanın en birinci petrol üreticisi ülke bizmişiz gibi herkesin altında bir otomobil!



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Yusuf Ziya Cömert / Yeni Şafak



Kazvin’de kuşlar tek kanatla uçar



Biz dümdüz insanlarız, ayağımız takılmaz, yürürüz, ayağımız takılır sekseleniriz, duramadık, düşeriz.

Yağmurun gökten yağdığını biliriz, otların yerden bittiğini. Güneşin ışıttığını, gecenin örttüğünü.

Böyleydik. Bu halimiz, siyasetimizde de geçerlidir, ticarette de. Hoş çoğumuz ticaretten anlamayız ama, anlasak, böyle yapardık, düz, dalaveresiz.

Satamayınca, satamadık, satınca, satıldı. Kar edince kar ettik, zarar edince zarar ettik. Tek kamaralı parlamento gibi, bir defada, ya al, ya ver. Böyle ticaret. 



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Güneri Cıvaoğlu / Milliyet



Teknik savunmasızlık



TÜRKİYE’nin “elektrik sisteminin çökmesi” dehşet verici.

2 yıl önce sanki bugünleri öngörmüş gibi şöyle yazmışım:

....................

DÜNYANIN en iyi “fütüristi (gelecek yorumcusu)” Alvin Toffler daha 1980 yılında yazdığı “Üçüncü Dalga (The Third Wave)” adlı kitabında bugünlerin “siber saldırılarını” öngörmüştü.

“Teröristlerin de dijital devrimle birlikte ileri teknolojiyi çökertme eylemleri için koyabileceğini... Küresel finans elektronik haberleşme ağlarına gireceklerini, böylece dünyadaki finans sistemini harabeye çevirerek bir anda işlemez hale getireceğini... Askeri savunma sistemlerinin elektronik devrelerini felç edeceğini... Dünya elektrikle aydınlatma ağlarını bozacaklarını, küremizi karartacaklarını... Uçak tarifelerini, uçuş yollarını kontrol eden sistemleri karıştıracaklarını”     yazmıştı.



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Melih Aşık / Milliyet



Araştırmacı Bakan!



Yurtta elektrik kesintileri sabah 10:36’da başladı. Bu satırların yazıldığı sırada kesintinin üzerinden 7 saat geçmişti. Kimi yerlere elektrik şöyle bir gelmiş gitmiş, kimi yerlere hiç gelmemişti. En vahimi, aradan geçen 7 saatte arızanın sebebinin bulunamamış olmasıydı. Anlaşılan sistemden önce devletin teknik kadroları çökmüştü. Enerji Bakanı Taner Yıldız ekranda konuşuyordu:



“İzmir tarafında özel sektöre ait bir santralin bir gerekçe ile devre dışı kaldığı ve onun bir domino tesiri yaptığından bahsediliyor. Ama bunu teyit etmem lazım... Kesintinin farklı sebepleri olabilir... Siber saldırı? Bunu söyleyemem... İletim hatlarından veya manevra dediğimiz bir hadiseden veya başka bir şeyden mi geldi, araştırıyoruz... Terör dahil her şeyi araştırıyoruz.”



Anlaşılan oydu ki, kesintinin sebebiyle ilgili Bakan Yıldız’ın sahip olduğu bilgi sokaktaki sade vatandaşınkinden fazla değildi. CHP milletvekili Umut Oran dün sıcağı sıcağına verdiği soru önergesiyle Bakan Yıldız’a net bir soru sordu.



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Emin Çölaşan / Sözcü



Tayyip’in yargılanması mümkün

  

Sevgili okuyucularım, dün Türkiye’de yeni ve çok büyük bir rezaleti hep birlikte yaşadık. Milyonlarca insanımızın hayatı ülke genelindeki elektrik kesintileri nedeniyle altüst oldu.



İnternet ve telefonlar çalışmıyor. Cep telefonlarının şarjı bitiyor, doldurma olanağı yok! Haberleşme kesik.

Bütün metro ve elektrikli tren seferleri sonlandı, insanlar yolda kaldı.

Trafoya seçim günü olduğu gibi yine kedi mi kaçtı, kaçak sarayın yüksek tüketimi mi sistemi patlattı!



Yazının tamamını okumak için tıklayın.



Lale Kemal / Zaman 



Trafoya giren kedi mi?



Deprem, sel gibi insan yaşamını alan, büyük maddi hasarlara yol açan doğanın tetiklediği felaketler karşısında en çaresiz kalan ülkelerin ortak özelliği az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke kategorisinde olmalarıdır. Genelde her iki kategorideki ülkeler, pek demokratik gelişim potansiyeli göstermezler ya da tıpkı bizdeki gibi ‘mış’ gibi yapıp tüm kazanımların geri alınmasını, kendi kişisel çıkarlarının bekası için hayati görürler. 



Yazının tamamını okumak için tıklayın.


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin