Taraf'tan Semih İdiz, Mehmet Baransu; Radikal'den Orhan Kemal Cengiz, Özgür Mumcu, Hürriyet'ten Şükrü Küçükşahin, Mehmet Yılmaz, Milliyet'ten Can Dündar, Mehmet Tezkan, Vatan'dan Ruşen Çakır, Zaman'dan İbrahim Öztürk, Sabah'tan Hasan Bülent Kahraman'nın yazıları şöyle:
Şükrü Küçükşahin - Barışık Türkiye’nin yolu açıldı (Hürriyet)
Türkiye doğru adımlarla, Gezi Parkı öncesine bir daha hiç dönemeyebilir.
Duygusal kararlardan ne kadar uzaklaşılırsa o kadar mümkün bu.
Örneğin, sırf Gezi Parkı eylemine katıldı diye Sırrı Süreyya Önder’i İmralı heyeti dışında tutmanın sürece ne katkısı olabilir?
Bir de Başbakan sabahın köründe çadır yakan, gaz kullanan time talimatı vereni açığa çıkarırsa gerçekler daha iyi anlaşılır.
Bunun önündeki engel ne?
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Mehmet Yılmaz - Diklenmeden dik durmak! (Hürriyet)
Geçmiş tecrübelerden biliyoruz ki hiçbir eylem, aynı gücüyle sonsuza kadar sürdürülemez.
Eylemciler yorulur, çözülmeler başlar, sonunda eylem en marjinal, en uç grupların elinde kalır ve onlar da şiddetle bastırılır.
Bu eylemlerin en büyük özelliği ise eylemlere damgasını vuran
geniş kitlenin bir örgütünün olmaması! Onlar kendiliklerinden
meydanlara çıktılar, hepsi kendisini hareketin lideri olarak gördü
ve onları bir siyasi hareketin içinde ve etrafında toplayabilmek
orta vadede bile mümkün değil.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Semih İdiz - Erdoğan cumhurbaşkanı olabilir mi
(Taraf)
Gezi Parkı hadiselerinden sonra Başbakan Erdoğan’ın uluslararası
itibarı, yakın çevresinin kendisine söylemeye cesaret edemeyeceği
şekilde darbe aldı. Sadece Batı âleminden de söz etmiyoruz.
Erdoğan’ın demokrasi ve insan hakları için sokaklara dökülen
Tunuslulara ve Mısırlılara da demokrasiden yana verebileceği
herhangi bir ders kalmadı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Mehmet Baransu - AK Parti’de oyunu bozacak akıl yok
(Taraf)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AK Parti’li
yetkililer sokakta büyüyen öfkeyi anlayamıyorlar. 1990 doğumlu
gençlerin taleplerini, beklentilerini, yaşantılarını, dünya
görüşlerini analiz edemiyorlar. Tek yaptıkları, olayların ardında
“gizli bir el” bulma telaşı. 2007’de kendilerine psikolojik harp
yapan bir ismin “Faiz Lobisi” çıkışını kurtarıcı formül olarak
buldular. Ancak bu da olayların dinmesine yetmedi. Beşir Atalay’ın
söylemiyle “elimizde listeler var” açıklamasına rağmen, bu
kişilerin kim olduğu bir türlü kamuoyuyla paylaşılamadı. Bu gidişle
de paylaşılamayacak gibi görünüyor. Söylemle, halen kendi
kontrollerinde olan medya ve iş dünyasını tehditle, olaylara son
verileceği düşünülüyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Orhan Kemal Cengiz – Erdoğan’ın dünü ve bugünü
(Radikal)
Dün gerilimleri yöneterek demokrasi mücadelesi veriyordunuz. Bugün
ateşle oynuyorsunuz. İşin içinde sokak olduğunda, kontrollü
gerginlik diye bir şeyin olamayacağını, o gerginliğin kimsenin
kontrol edemeyeceği kendine özgü yasaları olduğunu
görmüyorsunuz.
Dün sizi güçlü kılan her şey bugün zayıflatıyor, toplumu bölüyor ve
çatıştırıyor. Evet dün sandıktan bahsetmek sizin gücünüzdü. Ama
bugün, her tür itirazın karşısına sandıkla çıkmak, demokrasiyi, bir
grubun başka bir gurubu seçimler yoluyla yenip tahakküm altına
aldığı bir zihniyeti yansıtıyor. “Biz eziliyoruz” diyen insanların
karşısında tekrar tekrar ne kadar güçlü olduğunuzu göstermeye
çalışıyorsunuz. Dün sizi kucaklayan kitleler demokrasi vaat
ediyordu bu ülkeye, bugün her türlü itiraza karşı ürkütücü bir sus
işaretine dönüşüyorlar.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Özgür Mumcu – Korkma, anla (Radikal)
Gezi Parkı’nda toplumun her kesitinden insan beraber nasıl sorunsuz
var olabildiklerini gösteriyor kaç gündür. Çoğulcu bir demokrasi
için büyük umutlar vaat eden bu hareketi anlamak yerine ondan
korkup baskı tedbirlerine, gövde gösterilerine başvurmak
yapılabilecek en büyük hata.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Can Dündar - Gezi müdahale bekliyor (Milliyet)
Daha fazla geç olmadan:
-Vicdanını yitirmemiş herkes, özgürlük mücadelesi veren bu çocukları savunmalı...
-Direnişin sözcüsü durumundaki Taksim Platformu talepler listesini kabartmadan, Gezi’yi AVM’den kurtarmış, içerdeki arkadaşlarını serbest bıraktırmış, polis şiddetini afişe etmiş, hükümete özür diletmiş olmanın kazanımıyla, zafer havasında bu eylemi noktalamalı...
-Ve Hükümet, bütün dünyanın, Türkiye’nin gözünü çevirdiği
bu meydanı şiddetle dağıtmayı aklına bile getirmeden, daha fazla
inat etmeden bu sorunu akılcı bir şekilde çözmeli. Yoksa burada
olacakların vebalini, hiçbir siyasetçi ödeyemez.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Mehmet Tezkan – Gezi Eylemi akilleri böldü (Milliyet)
Kim ne derse desin Gezi Parkı simge oldu..
Neyin..
Sivil örgütlenmenin simgesi oldu..
Dayanışmanın simgesi oldu..
Direniş ruhunun simgesi oldu..
Yardımlaşmanın simgesi oldu..
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Ruşen Çakır - 15-16 Haziran mitinglerinin anlamı (Vatan)
“Tencere tava, hep aynı (eski) hava” diyerek Gezi direnişindeki
yepyeni boyutları ıskalayan Erdoğan, doğal olarak bununla baş
edebilmek için eski yöntemlere yöneliyor. Bu nedenle iki miting
alanına yüz binlerce kişi toplasa (ki çok mümkün) bile Gezi
direnişinin ortaya çıkardığı yeni şeyin (ki ne olduğunu sahiden
anlamamız epey zaman alabilir) önünü alması pek mümkün
gözükmüyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
İbrahim Öztürk – Evet, rant lobisi! (Zaman)
Ekonomi artık büyüyemeyince, içinde kenti gitmiş, inşaatı kalmış olan sözde bir ‘kentsel dönüşüm’ başladı. Sürekli zemin kaybeden yerli sanayici ve küçük esnafı ayakta tutmak adına inşaat ve şehir rantına can simidi gibi sarıldılar. Türkiye’nin elindeki model sanayiciyi inşaatçı yapmış durumda. İnşaat yapıp, inşaat ihraç eder duruma geldik. Büyük sermaye ithal ettiği malın yaklaşık yüzde 30’unu yeniden ihracata yönlendirirken, yüzde 70’ini ise iç piyasaya veriyor. Bunu da zaten geçici olarak inşaat rantı ile ayakta kalmaya çalışan esnafa satıyorlar.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...
Hasan Bülent Kahraman – Taksim Meydanı çözüm planı (Sabah)
Bu şartlar altında yeni bir manevra alanı yaratması gerekiyor. Bu nasıl olacak?
Siyaset manevra savaşları alanıdır. Doğrudan ve dikine bir siyaset olmaz. Bu stratejik düşünmeye aykırıdır. Değişen zamanlarda hızlı ve farklılaşan koalisyonlar yapmayı bilmeden, koşulları kullanmadan siyaset olmaz. Devrim mantığı da bunu gerektirir. İnanmayan açsın Lenin'i okusun.
Örgütsüz, inisiyatifsiz, başsız, lidersiz bir hareket çok güzel.
Fakat çok zor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız...