Vatan gazetesi yazarı Mutlu Tönbekici evlat edindi. Evlat edinme sürecini dünkü yazısında okurlarıyla paylaşan Tönbekici, bugünkü yazısında ise kızıyla ilk gecesinin nasıl geçtiğini kaleme aldı. İşte Tönbekici'nin bugünkü yazısı:
"Koruyucu annelikte ilk gece nasıl geçti?
Mutlu TönbekiciBu saate kadar ‘gaipteki çocuğuma’ yazıyordum, oğlum/kızım karışıyordu artık tamamına erdik rahat rahat “sevgili kızım” diyebiliyorum.
Sen şimdi bana tam anlamıyla gökten zembille indin. Yeni kuşaksın, ‘zembil’in ne olduğunu bilmezsin. Hemen açıklayayım: Sepet demek. Hazırdan örülmüş bildiğin saplı sepet. Farsçadan gelmiş Türkçeye. Aslı “zanbîl”. (Anan kelimelere biraz meraklıdır, her şeyin aslını astarını illa bilmek ister, şimdiden hazır ol, kafanı zar zar ütüleyecek...)
İlk gecemiz, hadi itiraf edelim biraz komik geçti... Sen de ben de şaşkaladık.
Bana gelene kadar yurt disipliniyle maşallah pek güzel yetişmişsin. Bir önceki yazımda da dediğim gibi Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Bahçelievler’deki 0-2 yaş bakım yurdu tek kelime ile MÜKEMMEL! Gördüğüm en pahalı, en lüks kreşlerden daha güzel, daha sıcak, daha konforlu ve aynı zamanda 5 yıldızlı bir hastane kadar temiz ve titiz.
Dediğim gibi bir İsviçre saati olmuşsun! Acıkma saatin belli, uyuma saatin belli, su içme saatin belli... Hatta galiba kaka saatin bile... Üstelik sallamadan, uğraşmadan kendi kendine uyuma becerin de var. Harika! Aslında tam istediğim gibisin.
Ve lakin gel gör ki anan öyle değil... Hahahaha! Her daim her yere ya geç kalır ya da son saniyesinde yetişir... Planladığı hiçbir şeyi saatinde, saati geçtim gününde yapamaz..
Ama artık işler değişti. Artık sensin söz konusu olan...
Hamile kalmadan anne olunca acayip oluyor. Sen gelmeden 2 hafta öncesine kadar Gezi’de yatıp kalkıyordum düşünsene! Şimdi ise seni üç saatte bir, fiks saatlerde beslemem gerekiyor. Gündüz hadi tamam ama bu gece de aynen böyle devam ediyor. Yani gece 11, sabah iki, beş ve sekiz seansların da var.
Peheee! Sabah beşi ve sekizi görmeyeli bin yıl olmuştur herhalde.
Saat kurup bebek besleyen bilmiyorum benden başkası var mıdır? Mıkırdanmanı duymam diyerek saat kurdum. Saati duymam diyerek cebi de kurdum. Cebi duymam diyerek Özgür’ü de kurdum. Özgür? Evet “dayın” oluyor kendileri. Yeni evindeki ilk geceyi üçümüz beraber geçirdik.
Gece 11 seansı mükemmel geçti. Sen uyandın, ben elimde biberon zaten hazırdım, 5 dakikada işlem bitti. İki seansı biraz sorunlu geçti, zira Özgür koltukta uyumuş, ben de hıyar gibi cebin sesini kısmışım, saati de kurmayı unutmuşum. Ama ilk fıkfıkında yerimden fırladım. Fırlarken ayağımı da bir yerlere çarptım ya neyse..
5 seansı harbiden komik geçti. Ben gözlerim kapanmak üzere elimde biberonla başında bekliyorum sen horlaya horlaya uyuyorsun. Eeee? N’oldu senin İsviçre disiplinin? Tamam, ben de benzer bir disiplinle yurt dışında büyüdüm ama bir Türk olarak uyuyan bir bebeği uyandırıp ağzına biberon vermek vicdanımıza sığar mı?
Sığamadı. Resmen kıyamadım. Üç dürttüm, 5 seslendim ama nafile. İşte disiplin nasıl delinir, saat gibi bir çocuk nasıl dejenere edilir adım adım izlemektesiniz sayın seyirciler!
Beşi atladın ama sekizi atlamadın... Ve ilk defa şahane zırıltınla tanıştım... Ufaksın mufaksın ama maşallah ciğerlerde bir sorun yok...muş...
Sonra? Sonra dünyanın en mutlu çocuğu olarak güne başladın. Arka arkaya gülücükler attın...
‘Hmm....’ dedim kendi kendime... “Demek merhamet böyle evriliyormuş. Bu ufacık veletler adamı nasıl tavlayacaklarını biliyorlar.."
Yazının devamı için tıklayınız.