TBMM Genel Kurulu'ndan geçen internet düzenlemeleri tartışma yaratmış birçok köşe yazarı bu uygulamayı sansür olarak niteleyip tepki göstermişti.
Hükümetin girişimiyle düzenlenen bu yasayı hükümeti destekleyen gazetelerin köşe yazarları da değerlendirdi. Star gazetesinden Fehmi Koru düzenlemeye karşı çıkarken, Akşam gazetesinden Emin Pazarcı da düzenlemeyi alkışladığını ifade etti.
Fehmi Koru'nun yazısı şu şekilde:
Hükümetin şu sıralarda en az ihtiyacı olan ne?” diye sorulsa vereceğim cevap belli: ‘İnternet ligi’nde ‘sansür uygulayan ülkeler’ arasına itilmek... Öyle bir liste ve o listeye giren ülkeler var; Türkiye’nin aralarında yer almaktan hiç mutlu olmayacağı ülkeler...
En fazla ihtiyacının neye olduğunu da yazayım: Varlığını tehdit etmekte olan sorunla hukuk devleti ilkeleri ve demokrasi içerisinde baş etmek... Bunu yapmak mümkün ve o yoldan ayrılmazsa, Ak Parti, yalnızca içeride değil dışarıda da, takdir toplamayı başaracaktır...
Neyse, konumuz ‘internet’; biz ona bakalım...
İnternet yalnız bizim hükümetin derdi mi? Hayır. Wikileaks ve ardından Edward Snowden’in yayımladığı belgeler yüzünden ABD de çok dertli. Wikileaks olayında, ABD, ilgisizlerin eline geçmeyeceği düşünülerek kaleme alınmış ‘gizli’ damgalı belgelerini işportaya düşmüş görmekten hiç mutlu olmadı. Ardından, Snowden’in paylaştığı, en yakın müttefiklerini bile izlediği, dinlediği ve gözlediğine dair belgeler yüzünden ikili ilişkilerine gölge düştü ABD’nin...
Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ
Emin Pazarcı'nın yazısı ise şu şekilde:
İnternet tartışmaları devam ediyor. Muhalefet, İktidara
yüklendikçe yükleniyor. Son derece ağır ithamlar havada uçuşuyor.
"Türkiye, interneti yasaklayan 4. ülke olacak" türünden suçlamalar
yapılıyor…
Acaba öyle mi?
Tabii ki değil. Tersine, bu düzenleme beni, sizi, hepimizi koruyor.
İnterneti, haysiyet cellatlığı yapılan, özel hayatın gizliliğini
paspas gibi çiğneyen bir yapı olmaktan kurtarıyor.
Söven sözsün, eleştiren eleştirmeye devam etsin. Ama ben
alkışlıyorum.
Şimdi yazacaklarımı dikkatli okuyun lütfen. Çünkü yılar önce
sıkıntıyı bizzat yaşadım…
Bir internet sitesi tarafından son derece çirkin bir saldırıya
uğradım. Yazılanlar, dehşet verici ve gerçeklerle taban tabana
zıttı.
Amaç, şahsımı toplum önünde küçük düşürmekti.
Önce "acaba ne yapabilirim" diye araştırdım. Yapılabilecek hiçbir
şey yoktu. Tek çare hukuki yollara başvurmaktı.
Ben de gösterilen yoldan ilerlemeye başladım…
Önce, ilgili siteye ihtarname çektik. O çirkin ifadeleri yayından
kaldırmasını istedik. Hiç oralı olmadılar, kıllarını bile
kıpırdatmadılar. Bir 10-15 gün böyle geçti.
Yasal süreleri bekledikten sonra, Asliye Hukuk Mahkemesi'ne "tespit
için" başvurduk. O "tespit" dedikleri de öyle zor işmiş ki
göbeğimiz çatladı. Mahkeme bir "bilirkişi" tayin etti. Dosya o
bilirkişiye gönderildi. Biz de beklemeye başladık.
Baktım ki hiçbir haber yok. Bilirkişinin telefonunu bulup kendisini
aradım. Ama aramaz olaydım! "Sen kimsin, beni nasıl ararsın?"
türünden garip bir tepkiyle karşılaştım.
Aradan yine bir 10-15 gün geçti. Bilirkişi raporunu hazırladı.
Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi'ne verdi.
Yazının devamını okumak için TIKLAYINIZ