Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, dün vefat eden CHP Spor Kurulu ve eski Türkiye Halter Federasyonu Başkanı Kenan Nuhut'un ailesine ve yakınlarına başsağlığı diledi.
Türkiye'nin 6 Şubat'ta büyük bir deprem felaketi yaşadığını, 50 binin üzerinde insanın hayatını kaybettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, herkesin yüreğinin hala deprem bölgesinde olduğunu söyledi. Depremden hemen sonra evi ve iş yeri yıkılan insanların doğal gaz ve elektrik borçlarının silinmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarıldığını belirten Kılıçaroğlu, yıkılmayan, kısmen oturulabilen evlere doğal gaz ve elektrik faturaları gelmeye başladığını ifade etti.
Deprem bölgesindeki insanlara elektrik ve doğal gaz faturası gelmesinin doğru olmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, yıl sonuna kadar deprem bölgesindeki evlerin elektrik ve doğal gaz faturalarının devlet tarafından karşılanması gerektiğini savundu. Depremden sonra başlatılan "Türkiye Tek Yürek" kampanyasına herkesin katkı vermeye çalıştığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Taahhüt edilen para 115 milyar 146 milyon lira. 'Ben de bir aylığımı ödeyeceğim' dedim ve ertesi hafta aylığımızı yatırdık. Acı olan şu; 115 milyar liranın 74 milyar lirası yatırılıyor, 41 milyar lirası ise hiç yatırılmıyor. Kim bu parayı ödemeyenler? Eğer ben bu taahhüt ettiğim parayı ödemeseydim bütün havuz medyası aylarca yayın yapardı. Acaba bu parayı ödemeyenler beşli çeteler mi, yandaşlar mı? Nerede bu paralar, kim ödemedi bu paraları? Kim takipçisi olacak? Biz olacağız. Bu halkın karşılaştığı her sorunun takipçisi biz olacağız. Bu paralar yıl sonuna kadar deprem bölgesindeki bütün evlerin elektrik ve doğal gaz paralarını karşılar, ayrıca artar. Taahhüt edilen paraların toplanmasını, ödemeyenlerin kamuoyuna açıklanmasını ve gereğinin yapılmasını istiyoruz."
Kılıçdaroğlu, İller Bankasının belediyelerden yaptığı kesintilerin daha da arttığını öne sürerek, "Vicdanınız kurusun. En azından deprem bölgesindeki belediyelerin paralarını kesmeyin. Bunlar insanlara hizmet ediyorlar, sorunlarını çözmeye çalışıyorlar." dedi.
Bitlis'in Tatvan ilçesinde darbedilen gazeteci Sinan Aygül'ü arayarak geçmiş olsun dileğinde bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, Aygül'e her zaman ve her ortamda hukuk desteği verebileceklerini anlattığını söyledi.
"Can Atalay gelecek, yeminini edecek"
Kılıçdaroğlu, Türkiye İşçi Partisinden (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay'ın halen cezaevinde bulunduğuna işaret ederek, TBMM'deki 600 milletvekilinden biri olan Atalay'ın seçimi kazandığını, mazbatasını da aldığını ancak parlamentoya gelip yemin edemediğini söyledi. Atalay'ın durumunun Anayasa'ya, Meclis İçtüzüğüne, geleneklere ve demokrasiye aykırı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Meclis Başkanı'na çağrı yaptım; bu Meclisin itibarını, saygınlığını koruyacak olan sizsiniz. Eğer tutuklu bir milletvekili seçildiği halde, yargı kararı olduğu halde, mazbatasını aldığı halde Meclise gelip yemin edemiyorsa asıl sorumlu sensin Sayın Numan Kurtulmuş. Onu oradan çıkaracaksın ve gelecek, yeminini edecek." ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin cumhurbaşkanı seçilmemesi için bir gazetenin 3 milyon liraya yakın harcama yaptığını öne sürdü. Gazetelerin objektif olması gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Sen gazetesin. Beni övmek zorunda değilsin, lehime yazı da yazmayabilirsin ama objektif olmak zorundasın. Kalemini, iradeni saraya ipotek etmemek zorundasın. Facebook hesaplarından 3 milyon liraya yakın bir para harcıyorlar. Benim seçilmemem için harcıyorlar. 3 milyon liraya yakın parayı nereden buldun sen? Kim verdi o parayı sana? Buradan Hazine ve Maliye Bakanına çağrı yapıyorum; dürüst ve ahlaklı bir insansan o 3 milyon lirayı nereden buldu ve nasıl harcamaları yaptı, inceleyeceksin."
Konuyla ilgili elinde bütün verilerin olduğunu, eleştirilerin ötesinde hakarete varan bir sürü laflar olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, dava açacağını belirtti. Kılıçdaroğlu, "Geçen hafta kalemini satan gazeteciler demiştim, bazı gazeteciler çok sert ifade olduğunu söylemişti. Doğrudur, o ifadeyi kullanmasam da olurdu ama iradesini saraya ipotek eden varsa bunu eleştirmek de benim en doğal hakkım." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "İstanbul'u nasıl alabilirim?" arayışı içinde olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Daha düne kadar 'İstanbul'a ihanet ettik' diye kendi itiraf ediyor. İstanbul'a ihanet eden, ihanete doymamış olacak ki 'ihanete devam etmek istiyorum' diyor. Aç tavuk kendisini buğday ambarında görürmüş. Hiç kimse merak etmesin." dedi.
Asgari ücret artışı
Kılıçdaroğlu, asgari ücretin net 11 bin 402 TL'ye yükseltildiğini ancak artışın yeterli olmadığını savundu.
TÜRK-İş'in söz konusu artışı "makul" bulduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Oysa aynı TÜRK-İş'in yaptığı bir açıklama var; bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 13 bin 439 lira. Asgari ücretli 11 bin 402 lira alacak ama bir kişinin yaşam maliyeti 13 bin 439 lira olacak ve siz buna itiraz etmeyeceksiniz. Bu doğru değil. İşçinin hakkını ve hukukunu korumak her şeyden önce sendikanın görevidir. Eğer sendika iradesini saraya ipotek etmişse sendikacı olmaktan çıkar, onun adı hukukta sarı sendikacılıktır." değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, "Biz 'Öyle olağanüstü bir artış yapmayın tamam ama makulü 15 bin lira civarında bir şey verirsiniz.' dedik ama bu da kabul görmedi. Bir işçinin, bekar bir çalışanın yaşam maliyetinin en azından bir parça üstünde olsun dedik, bu da kabul görmedi. Dolayısıyla işçinin hakkını ve hukuku savunmak yine bize düştü." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, devleti yöneten kişinin mal varlığı dolayısıyla teslim alındığı için kendisine yönelik eleştirilere tek cümle dahi kuramadığını öne sürerek, "O kişi devletin en tepesindeyse Türkiye için bir beka sorunudur. Devleti yöneten kişinin mal varlığı dışarıda. Biz bilmiyoruz ama onlar biliyorlar. Nerelere yatırdıklarını biz bilmiyoruz ama onlar biliyorlar ve tehdit ediyorlar. Tek bir cümle dahi kurulamıyorsa bu ülkede bir beka sorunu artık oluştu demektir." sözlerini sarf etti.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal'in siyasi bağımsızlık ve ekonomik bağımsızlık olmak üzere 2 temel ilkesi bulunduğunu söyledi.
"Vatandaşların sırtından her ay 2 milyar 222 milyon 770 bin 872 dolar, her gün 73 milyon 88 bin 24 dolar, her saat 3 milyon 45 bin 334 dolar faiz ödendiğini" ifade eden Kılıçdaroğlu, "85 milyonu uluslararası tefecilere çalışır hale getirmek, bir borç batağı içine Türkiye'yi sürüklemek ve para bulmak için olmadık taklalar attırmak, gidip birilerine yalvarmak, yakarmak ve Türkiye'nin iradesini satmak beka sorunudur." diye konuştu.
Washington Post gazetesinde köşe yazarlığı yapan Suudi Arabistan vatandaşı Cemal Kaşıkçı'nın, 2 Ekim 2018'de gittiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda cinayete kurban gittiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, dosyanın para için Suudi Arabistan'a devredildiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iradesini satmıştır. Biliyorum, şimdi diyecek ki 'dava açacağım'. Açmazsanız namertsiniz." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin sınırları konusunda da sorun olduğunu ifade etti. Milyonlarca Suriyelinin, Afgan'ın Türkiye'ye girdiğini ve "sınır diye bir şey kalmadığını" savunan Kılıçdaroğlu, "Elin oğlu rahat etsin diye bütün sıkıntı bizim başımıza yıkıldı." dedi.
Demografik yapının değişime uğradığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Diyorlar ya 'Biz milliyetçiyiz'. Bunların milliyetçiliği kağıt üstünde. Hepsi palavra. Bunların milliyetçilikle falan hiçbir ilgisi yok. Zaten söylüyordu Erdoğan, 'Bütün milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım' diye. Aslında itiraf ediyordu. Şimdi plağı değiştirdi." diye konuştu.
Grup başkanvekillerine "Türkiye'nin beka sorunu" başlıklı araştırma önergesi verilmesini isteyen Kılıçdaroğlu, bunların Meclis tutanaklarına girmesi gerektiğini belirterek, "Artık bu ülkenin, ülkeye ihanet edenlerden kurtulması lazım." dedi.
"Uluslararası tefeciler faizin yükseltilmesini istiyor"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, uluslararası tefecilerin faiz düşük olduğu için Türkiye'ye para getirmediğini ve faizin yükseltilmesini istediğini ileri sürerek, şöyle devam etti:
"Erdoğan 'nas' demiş. Nasıl yükseltecek? Yani Türkçesi, halkımızın deyimiyle tükürdüğünü nasıl yalayacak? Dediler ki 'Kolay'. 'Sen yapma. Sana bir tane Hazine ve Maliye Bakanı bulalım, onu getir. Merkez Bankasına da buluruz. Amerika'da bu işleri yapan var, onu da getiririz. Birisini Merkez Bankası başkanlığına ata, birisini Hazine ve Maliye Bakanı yap, faizleri artırsın biz parayı getirelim. Şimdi yerel seçimlere kadar ufak ufak artırın ondan sonra dolar bazında yüzde 40 olmazsa parayı getirmeyiz'.
Dünyada hangi devlet dolar bazında yüzde 40 faiz verir? Verecekler, göreceksiniz. İşte bu beka sorunudur. Düşünün, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde onların önerisi dışında bulamadınız mı bir Hazine ve Maliye Bakanı, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde bulamadınız mı kardeşim bir Merkez Bankası Başkanı. Onun hakkında da dünya kadar rivayet var. Amerika'da yargılanacak. Bulamadınız mı düzgün bir adam? Üniversiteden hocalar bulamadınız mı? Koskoca Merkez Bankası'ndan bu işleri bilen birisini bulamadınız mı?
Bulurlar ama uluslararası tefeciler bunu istemiyor. Tefeciler 'Bizim söylediklerimizi getireceksin, onlar bize güven veriyor, onlar bizim istediklerimizi yapacak, biz dolar bazında yüzde 40 faiz alacağız'. Nas, din, iman, ahlak, erdem dünde kaldı. Hayatımda bu kadar ahlaksız bir siyaset, hayatımda Türkiye'ye ihanet eden böyle bir siyaset hiç görmedim. Bu kadar ahlaksız ve Türkiye'ye ihanet eden böyle bir siyaset görmedim."
"Gerekirse 16'lı masa kuracağım"
Türkiye'nin uluslararası sermayenin sömürüsüne açıldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunlar vatandaştan oy, dışarıdan talimat alırlar. Vatandaşa her türlü yalanı söylerler. Benimle ilgili de sahte videolar hazırladılar. Allah büyüktür ve çıktılar bunu itiraf ettiler montaj diye. Şimdi ben oy veren vatandaşlarıma seslenmek isterim; ne oldu bu videolar? Sahte video hazırlayana sahtekar denir, öyle değil mi? Sahtekardan da cumhurbaşkanı olmaz. Bu kadar açık. Bütün bu anlattıklarım hangi tabloda olduğumuzu gösteriyor. Nerede olduğumuzu gösteriyor. Ama hiçbirimizin, hiçbir CHP'linin umutsuzluğa kapılma hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Hiçbirimiz umutsuzluğa kapılmayacağız. En zor koşullarda Türkiye'yi aydınlığa çıkarmak tarihin bize yüklediği bir görevdir. Açık ve net söylüyorum, değil 6'lı masa, Türkiye'nin aydınlığa çıkması için gerekirse 16'lı masa kuracağım. Yeter ki Türkiye'yi aydınlığa çıkaralım. Bu Düyun-u Umumiye kabinesini mutlaka ama mutlaka göndereceğiz. Bunun onuru 25 milyon kişiye ait olacak."