CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Toplantının başında, Ergenekon ve Balyoz davası sanıklarından emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek ile hukukçu Prof. Dr. Caner Yenidünya ve gazeteci Eren Erdem CHP'ye katıldı. Çiçek, Yenidünya ve Erdem'e rozetini Genel Başkan Kılıçdaroğlu taktı.
Kılıçdaroğlu, 10 Mart 1972'de parlamentonun Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını onayladığı gün olduğunu hatırlatarak, bu tarihin Türk demokrasisi, gençliği, geçmişi ve geleceği açısından çok önemli bir gün olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, "Onları unutmadık. Devrimci mücadelelerini unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız" dedi.
Kılıçdaroğlu, konuşmasında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün ilan edilişine giden süreci de anlattı.
Türk kadınlarından onlara seçme ve seçilme hakkını veren partinin CHP olduğunu asla unutmamalarını isteyen Kılıçdaroğlu, hiçbir CHP'linin "Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum" diyemeyeceğini belirtti.
"Kadını güçlü olmayan bir toplumun kendisi de güçlü olamaz"
CHP'lilerin kadınların hakkını sonuna kadar savunacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bir Osmanlıcılık hayali var biliyorsunuz onlarda. Osmanlı'da yurttaş yoktur. Padişah'ın kulları vardır Osmanlı'da. Kulun kulluğuna son veren rejim cumhuriyettir. O nedenle cumhuriyetimizi seviyoruz. Cumhuriyet olmadan önce, yani cumhuriyeti kurarken, nüfusumuz 11 milyon. Yüzde 90'ı köylerde oturuyor. 40 bin köyümüz var, 38 bininde okul yok. Okuma-yazma oranı erkeklerde yüzde 7, kadınlarda binde 4. Bin kadından 4 kadın sadece okuma-yazma biliyor. Cumhuriyet önce millet mekteplerini kurdu. Çünkü cumhuriyet şunu çok iyi biliyordu; kadını güçlü olmayan bir toplumun kendisi de güçlü olamaz. Önce kadını güçlü kılacaksınız, önce kadını eğiteceksiniz. Dilimizi, sevgiyi, gülümsemeyi, terbiyeyi anneden öğreniriz. Onun için CHP olarak söylüyoruz, iftiharla söylüyoruz; kadını güçlü olmayan bir toplumun kendisi asla güçlü olamaz. Bunun bilincindeydi cumhuriyet o nedenle kadına önem verdi."
Konuşmasında, Kabataş'ta yaşandığı iddia edilen olaya da değinen Kılıçdaroğlu, "Kadın üzerinden topluma kin ve nefreti aşılıyorlar. Bizim toplumumuzu biz gayet iyi biliriz. Kadına saygılıdır. 80, 100 erkek bir kadına saldıracak, etraftaki yüzlerce, binlerce kişi hiç sesini çıkarmayacak, bir tek fotoğraf olmayacak. Ne diyorum? Bunların hayatı ve söylemleri yalan üzerine inşa edilmiştir. En büyük yalancı da kaçak sarayda oturmaktadır" ifadelerini kullandı.
AK Parti'nin her alanda devrim yaptığı iddiasında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Senin yaptığın devrim buysa zaten biz seni çok iyi biliyoruz. Ayakkabı kutularında devrim yaptılar bunlar, para kasalarında devrim yaptılar. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı nasıl çalınır, kul hakkı nasıl yenir, orada devrim yaptılar bunlar. 'En temiz olan dini, manevi duyguları nasıl istismar ederiz', orada devrim yaptılar bunlar. Artık bu partiden Türkiye'nin kurtulma zamanı gelmiştir. Türkiye'nin vicdanı AKP'yi kabul etmiyor artık" diye konuştu.
Türkiye'de 69 yıldır ilk kez bebek ölümü oranının arttığını savunan Kılıçdaroğlu, "2012'de binde 7,4 iken bebek ölüm oranı, 2013'te 7,8'e yükseldi. Bütün dünyada bebek ölümleri düşerken, bunlar sözde sağlıkta dönüşüm yaptılar, bebek ölüm oranı arttı. Eğer kendilerine kaçak saray yaptıracaklarına Şanlıurfa'ya hastane yaptırsalardı, bu tablolarla biz karşılaşmazdık" diye konuştu.
Cumhuriyetin kadınlar için öneminden söz ettiklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, cumhuriyetin ekonomi için de çok önemli olduğunu söyledi.
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra devrimlerin hayata geçirildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, 1925 ve 1926'da iki şeker fabrikasının hayata geçirildiğini anımsattı.
"O devasa Osmanlı şeker bile üretemiyordu, yüzde 100'ünü dışarıdan alıyordu" diyen Kılıçdaroğlu, "Osmanlı hayranlarına söylüyorum. Matbaa 1439 yılında icat edildi, Osmanlı'ya gelişi 1726. Matbaa 287 yıl sonra Türkiye'ye geldi. İlk gazete 1605'te yayınlandı, Türkiye'de ilk gazete 255 yıl sonra yayınlandı" dedi.
Fidan'ın yeniden MİT Müsteşarlığına getirilmesi
Hükümetin bütün projelerinin çöktüğünü ve yönetme aczi içine düştüğünü de öne süren Kılıçdaroğlu, hükümetin kendi içinde kavgalı olduğunu savundu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Birisi telefon ediyor MİT Müsteşarına, 'ayrıl seni milletvekili yapacağım.' Öbürü telefon ediyor, 'sakın ayrılma.' İstifa ediyor, eğilim yoklamasına giriyor. Arkasından yine baskı kuruluyor, 'ben görevime döneceğim' diyor. Orası senin babanın çiftliği mi? Milli İstihbarat Teşkilatı adı üstünde milli olmak zorundadır. İktidar partisinin arka bahçesi, Milli İstihbarat Teşkilatı olamaz. O nedenle Hakan Fidan'ın geriye dönüşü doğru değildir. Herkes bunu böyle bilsin. Hükümet vesayet altındadır. Vesayet altında bir Başbakan vardır. Bu başbakanın iradesi kocaman bir sıfırdır, iradesi yoktur. Bir kişiyi istifa ettirtip 'seni milletvekili yapacağım' diyor, ertesi gün fırçayı yiyor, gerisin geriye aynı yerine gönderiyor. Bu mudur başbakanlık? Böyle başbakanlık olur mu? Etkisiz eleman bir başbakan var. Kendisine 'gelmiş geçmiş Türkiye'nin en çapsız Dışişleri Bakanı' demiştim. Şimdi söylüyorum; En çapsız başbakanı."
"Kriz lafını özellikle ağzımıza almamaya özen gösteriyoruz"
Başbakan'ın kendilerini "ekonomide kriz beklemekle" suçladığını dile getiren Kılıçdaroğlu, Biz kriz lafını özellikle ağzımıza almamaya özen gösteriyoruz" dedi.
Davutoğlu'nu ekonomiden anlamamakla suçlayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ekonominin e'sini bile bilmez. O konuşur, arkasından ağabeyi konuşur. CHP Grubu'ndan söylüyorum, açık çağrı yapıyorum; Sen, ağabeyin, akrabaların, bütün yandaşların çıkın karşıma namusluysanız. Meydan okuyorsan adam gibi çıkarsın karşıma, otururuz beraber millet de seyreder. 'Bakalım kim doğruları söylüyor' diye. Kaçak güreşmek benim kitabımda yok. Şunu da söyleyeyim; Ağabeyinin ailesini de alabilir yanına, bence bir sorun yok. Hep beraber gelsinler, arkalarına istiyorlarsa ayakkabı kutuları, kasaları, hatta dört bakanı da alabilirler. Birer saat de takarlar, 700 bin liralık. Dolar bolken ülkeyi yönetmek kolaydır. 2013'te Amerikan Merkez Bankası, 'ucuz para dönemini sonlandıracağım' açıklaması yaptı. Karar aldı, ertesi gün bizim ekonomi beşli kırılgan grubuna girdi. Sormak istiyorum, bu kadar güçlüyken nasıl oldu da bir karar üzerine ekonomi kırılgan hale geldi. Davutoğlu'ndan soruyoruz, ama Davutoğlu cevabını veremez. Ekonominin e'sini bilmiyor. Zaten vesayet altında olan birisinin ekonomiyi yönetmesi mümkün değil."
Başbakan Davutoğlu'nun sanayi üretiminin düştüğünden de haberinin olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, Başbakanın "hayal aleminde yattığını ve ayaklarının yere basmadığını" öne sürdü.
TL'deki değer kaybı
Sanayi üretiminin hükümetin izlediği ekonomi politikası nedeniyle düştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, "Bir devlet palavrayla yönetilmez. Akılla, mantıkla, hukuk içinde yönetilir. Yılbaşından 9 Mart'a kadar Türk Lirası'ndaki devalüasyon yüzde 11,4. Türk Lirası bu kadar değer kaybetti. 90 milyar liralık bir zarar var omuzlarımızda. Eski parayla 90 katrilyon lira, iki GAP yapar. Kim yaptı bunu. Fransızlar mı, Amanlar mı, Suriyeliler mi yaptı? Kim yönetiyor bu ülkeyi? Kendi yaptıklarının farkında değiller" diye konuştu.
Aynı dönemde Endonezya'da 5,3 değer kaybı yaşanırken, Hindistan'da paranın değerinin arttığını aktaran Kılıçdaroğlu, Güney Afrika, Şili, Arjantin ve Meksika gibi ülkelerde ise kayıpların yüzde 3-4 seviyelerinde kaldığını söyledi.
Türkiye'den daha büyük kaybı olan bir ülke olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin işsizliğin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer aldığını kaydetti.
Türkiye'deki oranın 10,7 olduğunu açıklayan Kılıçdaroğlu, işsizliğin ABD'de 5.5, İngiltere'de 5.7 olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, "Demek ki sorun küresel değil, ülkenin iyi yönetilmemesiyle ilgili" dedi.
Türkiye'nin hayat pahalılığı noktasında da Hindistan, Güney Kore ve Endonezya'dan ileri olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Neden en yüksek enflasyonu biz yaşıyoruz, çünkü ülke iyi yönetilmiyor" diye konuştu.
Umut Oran'a yönelik iddialar
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, sosyal medya üzerinden yaptığı iddia edilen mesajlaşmalara da değinen Kılıçdaroğlu, "Bunların bir havuz medyası var biliyorsunuz, başındaki adamda devlet işleriyle, havuz işleriyle ilgileniyor. Neymiş Sayın Cumhurbaşkanı'nın kızına suikast düzenlenecekmiş. Dünya kadar iftira, deli saçması" dedi.
CHP'nin Türk Dil Kurumu üzerinden para aldığı iddialarını da hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu iddiların hayatında duyduğu en saçma iddialar olduğunu vurguladı.
Oran'ın ve kendilerinin ilgili tüm yerlere başvuru yaptığını bildiren Kılıçdaroğlu, "İspatlamazsanız, adam değilsiniz, namertsiniz siz dedik. Umut Oran'a Twitter'dan yanıt geldi. 'Böyle bir yazışma yoktur' diye. Bugün yeniden yazıyorlar, 'gelen yazıyı niye bize vermedin.' Sen başvur senin avukat gitsin oradan alsın. Yalan üzerine inşa edilmiş. Bunlar yalanı kendi hayatlarının bir parçası olarak görüyorlar. Yalancılıkla, Müslümanlığı yan yana hiç düşünmedim ama bunların Müslümanlığı da yalancılık üzerine inşa edilmiş. Çete oluşturarak suç işliyorlar. Bir gazete değil, havuz medyasının tamamı çetedir şu anda. Bizim gözümüzde çetedir. Suç oluşturuyorlar, takibini yapacağız. Mahkemeye başvurdum tazminat davaları da açtık. Hemen başlık, 'CHP'nin demokrasi anlayışına bakın..' Sen iftira atacaksın, biz susacağız, bunun adı demokrasi olacakmış. Hakkımı sonuna kadar arayacağım, bunun hesabını soracağım size."
Oradan CHP'yi kapatmanın yollarının da arandığını iddia eden Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun yaptığı anayasa değişikliği önerisini ve AK Parti'nin başvurusunu anımsattı.
Yapılan açıklama üzerine AK Parti'nin "parti kapatmalarını tamamen bitireceğini" düşündüklerini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları dedi:
"Geldi öneriye baktık. 'Parti temelli kapatılır' yerine temelli sözcüğünü çıkarmışlar 'kapatılır' olmuş. İkincisi; araya TBMM'yi koyuyorlar, yine partiler kapatılıyor. Büyük bir ihtimalle Davutoğlu metni bilmiyor. Ama ben Davutoğlu'na adam gibi bir öneri yapıyorum; sen darbelere karşı mısın? Karşı olduğunu söylüyorsun. Siyasi partilerin temel nedeni, fiili kapatılmasına yol açan yüzde 10 seçim barajıdır. Sen eğer darbelere karşıysan, demokrasiden yanaysan, sen eğer 12 Eylül döneminde çıkmış darbe yasalarını savunmuyorsan, gel yüzde 10 seçim barajını kaldıralım, bununla ilgili anayasa değişikliğini de yapalım, sözüm söz, sözüm namus sözüdür. Gelir mi? Gelmez. Vesayet altında. Büyük ihtimalle koşa koşa ağabeyine gidecektir. 'Ağabey ne diyorsun' el pençe divan durarak. Buradan Davutoğlu'na bir soru soruyorum, gazeteci arkadaşlardan istirham ediyorum. Davutoğlu'na ilk gördüğünüz yerde şu soruyu sorun; Bu ülkenin 77 milyonu fişlendi mi? Fişlenmedi mi? Fişlendi diyorsa ikinci soruyu sorun, 'Bunun demokrasiyle bağdaşır yönünü bize anlatın.' Fişlenmedi diyorsa önümüzdeki Salı'yı bekleyin. (AA)