Kenan Doğulu, Kanlıca'da bulunan ve 'Yaratıcı Stüdyo' adını verdiği yalısının kapılarını ilk kez Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu'na açtı.
Cengiz SEMERCİOĞLU / HÜRRİYET
Kenan Doğulu'dan Cengiz Semecioğlu'na samimi açıklamalar
Kenan Doğulu’yla “Yaratıcı stüdyo” adını verdiği Kanlıca’daki yalısında buluştuk. Çoğu zaman “kaptan köşkü” dediği ikinci katına çıkıp besteler yaptığı, bazen arkadaşlarıyla buluşup eğlendiği, kimi zaman da eşi Beren Saat’le baş başa zaman geçirdiği yalıda arada ses kayıt cihazını kapatarak 2 saat boyunca lafladık.
Elbette cihaz kapalıyken konuştuklarımızı anlatmayacağım ama açıkken Kenan’ın samimiyetle anlattıkları yeter zaten. Cornetto için yazdığı yeni şarkısı “İlk Adımı Sen At”ın yaratım sürecinden yeni albümüne, Beren Saat’e yaptığı son sürprizden tüp bebek iddialarına kadar her sorumu yanıtladı...
◊ Cornetto için “İlk Adımı Sen At” adlı bir şarkı yaptın.
Dijital platformlarda yayınlanmaya başladı değil mi şarkı?
- Evet. Geçen perşembe ilk kez radyolarda yayınlandı. Radyolara
böyle bir jest yapalım dedik. Haftaya tüm dijital platformlarda
olacak. Reklamımız da yayınlanmaya başlıyor.
◊ Sen reklamda oynuyor musun?
- Oynamıyorum. Bu sadece reklam için yapılmış bir şarkı. Şarkıya
bir de klip çektik. Önümüzdeki günlerde o da dijital ortamlarda
yayınlanmaya başlayacak.
◊ Daha önce Arçelik, Elidor gibi markalara da şarkılar yaptın.
Farklı sektörler için şarkı yapmak bir müzisyen için zor mu, yoksa
kolay mı?
- Çok zor. Her şeyden önce bir deadline’ı (son teslim tarihi)
oluyor işlerin. Sürekli jingle yapanlar gibi bir beyin alışkanlığım
yok. Çok hızlı hareket etmek, hem kendi beğeneceğim hem de herkesin
seveceği bir şarkı çıkarıp çıkaramama endişesi yaşamak beni
hırpalayan bir şey.
◊ Tabii sonuçta hem markayı, hem kendini hem de hayranlarını memnun
edeceksin...
- Bu ilginç bir konu. Bu konudan mustarip ve uykuları kaçmış bir
adam olarak jingle yapanların işlerinin ne kadar önemli olduğunu
tekrar hatırladım.
◊ Sponsorla müzik yapmak, sanatçının yaratıcılığını öldürmez
mi?
- Sponsorlar, dünyanın her alanında yeteneklere değer veren ve
onların daha da büyümelerini, seslerini daha geniş kitlelere
duyurabilmelerini sağlayan çok önemli olgular. Eğer markalar işin
artistik, estetik tarafına müdahale etmeyip bir şey dayatmıyorsa,
sanatçıyı özgür bırakıyorsa bence sponsorlar yaratıcılığı
öldürmez.
MÜZİK DIŞINDA YAPTIĞIM HER İŞTEN ZARAR ETTİM
◊ Diyelim ki çok param var ve senden bana bir düğün şarkısı yapmanı
istiyorum. Yapar mısın?
- Hiç olmadı öyle bir şey. Arkadaşlarıma jest olsun diye yaptığım
şeyler oldu ama kimseye düğün şarkısı yapmadım. Ama mesela bir
tiyatrocu arkadaş oyunu için müzik isteyebiliyor. Ya da bir filme
müzik yapabiliyorsun. Bunları yapıp yapmamak da sana kalmış.
◊ Sen yapıyor musun?
- Bazen olabiliyor. Onlar özel şeyler olduğu için çok fazla insanın
bilmediği şeyler de olabiliyor. Ama bu fiyatlandırabileceğim bir
şey değil.
◊ Bu kadar şarkın varken iyi bir telif gelirin vardır diye
düşünüyorum...
- Telif gelirim çok iyi olacak. O da bizim evlatlarımıza nasip
olacak. Şu anda iyi değil.
◊ Hiçbir iş yapmasan telif gelirinle bugünkü gibi bir hayat
sürdürebilir misin?
- Yok. Los Angeles’a gidip geliyorum, ekibim, şirketim gibi çok
masrafım var. Normal bir hayata dönmeye başlarsam belki yaşatabilir
ama şu anda yetmesi mümkün değil.
◊ Doğulu Prodüksiyon’da kaç kişi çalışıyor?
- 16 kişi. Ama bunun dışında sosyal medya, PR, edisyon ve hukuk
ekipleri var.
◊ Şirketin patronu sen misin?
- Çok iyi bir işadamı olmasam da kağıt üzerinde benim. Parayla aram
çok kötü. Hayatımda kendime en çok kızdığım, hep küfrettiğim önemli
konulardan biri. Çok dikkatsiz, hesapsız, plansız ve eli açığım.
İyi bir patron olamıyorum o yüzden.
◊ Ankara’daki mekanın duruyor mu?
- Ankara’daki patlamalardan sonra gece hayatı çok etkilendi. Biz de
konserleri azaltıp restoran kısmına ağırlık verdik. Ankara’da marka
olan New Castle ile ortaklık yoluna gittik. Şimdi “Bis by New
Castle” olarak devam ediyor.
◊ Niye İstanbul’da ya da Bodrum’da mekan açmıyorsun?
- Bir dönem hayatım Bodrum ve Çeşme arasında geçti. Eskiden
Şaziye’nin mekan sahibiydim. Yıllarca kulüpçülük yapmış oldum. Çok
yorulduğumu fark ettikten sonra bu işlerden sıyrıldım. Başım daha
az ağrısın, derdim az olsun kafasındayım. Ne zaman kendi işimden
farklı bir iş yapsam mutsuz oluyorum. Daha önce yönetmen Ketche ve
Mert Baydur’la film işine girmiştim. Sinefekt adında bir şirket
kurduk. Sırf o sene 120 tane reklam filmi çektik. Cirolar müthişti.
Her şey çok iyi gözüküyordu. Ama işinin başında duramadığın ve
kontrol edemediğin zaman bir noktadan sonra ipin ucu
kaçabiliyor.
◊ Zarar mı ettin?
- Ettim. Kendi işim dışında yaptığım her işten zarar ettim
diyebilirim. Sistemi kurmakta fazla duygusal davranıyorum.
◊ Bulunduğumuz stüdyonun yeri muazzam. Buraya “Yaratıcı stüdyo” mu
diyorsun?
- Burası benim kalem. Eline kalemi her aldığında kağıda güzel bir
şey aktarabildiğin yerlerden bir tanesi. Burada beste yapmayanı
dövüyorlar. İnsana nadir denk gelir böyle yerler. Her yazarın
hayalidir sana yazdıran bir yer. Burada hikaye, şiir gibi birçok
şey yazıyorum.
DİZİ MÜZİĞİ YAPMAYA CESARET EDEMİYORUM
◊ Nasıl hikayeler yazıyorsun?
- Kısa hikayelerim var. Birkaç tane de senaryo olsun diye yazdığım
tretmanlar var. Onlar benim fantastik işlerim. Bir gün hayata geçer
mi, bilmiyorum.
◊ Beren fikir veriyordur bu konuda...
- Çok fikir veriyor. Beren’in dış göz olarak her şeye “son
ütücülük” yapabiliyor olma özelliği çok güzel.
◊ Müzikte de fikir veriyor mu?
- Her şeyi çok konuşuyoruz. Onun işinde de benim işimde de. İki
farklı zihinden çıkan fikirler bazen kendi işlerimize de etki
ediyor.
◊ Sen de ona gelen senaryolara filan bakıyorsundur o zaman...
- Tabii ki. Her zaman konuşuyoruz.
◊ Dizi müziği yapar mısın?
- Yapabileceğimi düşünmüyorum. Çalışma temposu çok uzun işler.
Perşembe günü yayınlanacak diziye çarşamba günü müzik döşetmeye
çalışıyorlar. Yapan arkadaşlarımın sıkışıklıklarını gördüğüm için
hiç canım istemiyor. Ama çok inandığım 13 bölümlük ve 1 saatlik bir
iş olursa belki cesaret edebilirim.
KARAR MEKANiZMAM BiRAZ ARIZALI
◊ Burada mı daha iyi müzik yapılıyor, Los Angeles’ta
mı?
- Orada kafam çok rahat oluyor. Saat farkından dolayı dünyadan
kopuyorum. Etraftaki herkes daha mutlu. Şehir olarak refah seviyesi
daha yüksek. Bu his insana ister istemez hafiflik veriyor. Ama
İstanbul Boğazı da insanın içine işliyor, hiçbir şehirde böyle
mutlu olduğumu hissetmedim.
◊ Los Angeles’ta evin var değil mi?
- Var. 1996 yılından beri gidip geliyorum. Beren de çok seviyor
orayı. Tiyatrolar, konserler, festivaller... Bizim için kültürel
açıdan çok doyurucu oluyor.
◊ Peki neden başka bir şehir değil de Los Angeles?
- Londra ve New York’un yorgunluğu İstanbul’la eşdeğer. Burada
yorulduktan sonra bir de başka şehre gidip yorulmak zor geliyor.
Los Angeles, kumsalda çıplak ayakla yürüyebileceğin, güneşi
batırabileceğin, biraz daha duygusal ve romantik bir şehir.
İstanbul’un rakibi olamasa da Los Angeles’çıyız.
◊ Müzikte en iyisini yakalamak için uğraşırken kararsızlıklar
yaşadığını söylüyorsun. Özel hayatında da kararsızlıkların var
mıdır?
- Hemen hemen her konuda. Mesela “Tutamıyorum Zamanı” şarkımdaki
“Ama karar ver tutamıyorum zamanı”nın benimle bu kadar örtüşmesinin
sebeplerinden biri kararsız olmam. Yılmaz Erdoğan ne zaman yemeğe
çıkacak olsak benimle dalga geçer. Çin mi Japon mu, kebap mı mantı
mı diye çok fazla karar değiştiririm. Karar mekanizması bende biraz
arızalı. “En kötü karar kararsızlıktan iyidir” derler ya doğru.
Mesela bir galaya gideceğim, yolda eve geri dönüp ceket
değiştirmişliğim vardır.
◊ Bu halin Beren’i delirtmiyor mu?
- Beren artık çözdü bence sistemi. O benim karar vermeme yardımcı
olma noktasında destek oluyor. Bu da benim en güzel lükslerimden
biri.
◊ Beren dışında karar vermene yardımcı olan kimler var?
- Ozan yardım eder. Onun dışında değişik konularda danıştığım
arkadaşlarım var. Anneme de zaman zaman danışırım.
BiRBiRiMiZE ŞiiRLER YAZIYORUZ
◊ Evlendikten sonra hayatında neler değişti?
- Daha az yorulmaya başladım. Gece hayatı azalınca insan kendine
zaman ayırıyor. Hayatımda ilk kez spor yapıyorum. Eskiden de ufak
ufak yapmıştım ama hiç bu kadar istikrarlı olmamıştım. Hayatım
düzene girdi. O huzur güzel. Bir de biz hâlâ sevgili gibiyiz. Beren
de çok romantik. Sürekli birbirimize mesajlar atarız, şiirler
yazarız. İki kişi olmak insana kuvvet veriyor her anlamda. O yüzden
evlilik bana çok iyi geldi.
◊ Bizim bilmediğimiz ama Beren’e yazdığın şarkılar var mı?
- “Aşka Türlü Şeyler” şarkısını onun için yazmıştım. Yazdığın her
şeyi sevgiline ya da eşine yazdığını düşünen bir kitle var. Ama
öyle olmuyor. Hayaller, tecrübeler, öngörüler, ilham kaynakları,
filmler, şiirler, deniz, güneş... Her şeye yazabiliyorsun.
◊ Peki evlilik sence popülerliği azaltan bir şey mi?
- Zannetmiyorum. Bir dönem bize öğretilen “Popstar evlendiği zaman
biter” düşüncesi artık değişti. İnsanlar ilişkilerini son derece
keyifle ve gururla yaşıyorlar.
BEBEK KONUSUNDA ÜZERiMiZDE BASKI VAR
◊ Bu kadar koşuşturmanın içinde ne zaman baba olmayı
planlıyorsun?
- Bu konuda stres altındayız. Sanki bu kalıplaşmış düzenin
sistematik tarihlemesine uymak zorundaymışız gibi bir baskı var
üzerimizde. Halbuki biz iyiyiz, şu anda keyfimiz de yerinde.
İnşallah bir gün olacak. Ama öyle özel bir çabamız yok.
◊ Tüp bebek yöntemini denediğiniz yazıldı...
- Öyle çabalarımız yok. Olursa olur, olmazsa olmaz. Hiç öyle
acelemiz de yok. Zaten projelerimiz belli değil. Beren bir diziye
başlamayı düşünüyor. O dizi olursa hayatımız biraz ona endeksli
olur. Biliyorsun dizi başlayınca zaman sette ve yolda geçiyor.
Cengiz Semercioğlu'nun, Kenan Doğulu ile yaptığı röportajın tamamını BURADAN okuyabilirsiniz.