‘Kelebeğin Rüyası’ filminin yönetmeni Yılmaz Erdoğan ile oyuncular Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat filmle ilgili merak edilen soruları yanıtladı. Beşiktaş Kültür Merkez’inde gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Kıvanç Tatlıtuğ, Kelebeğin Rüyası filminin Türk Sineması’nda çıtayı yükselttiğini ifade ederek, “Ben filmi izledikten sonra şunu söyleyebilirim; tertemiz bir iş; görüntü olarak, yönetim olarak, kostümler, kıyafetler. Ben bir izleyici olarak bakmaya çalışıyorum. Türk sinemasında Kelebeğin Rüyası çıtayı yükseltmiş bir iştir. Kaliteyi çok üst seviyelere taşımış bir filmdir. Bundan sonra yapılacak olan filmlerinde en az Kelebeğin Rüyası kadar iyi işler çıkartabileceklerini ve filmin çok iyi bir motivasyon kaynağı olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Filmin 4 ayda çekildiğini belirten oyuncu Mert Fırat ise, “Zaman olarak baktığımızda içinden 4 tane film çıkarabilecek kapasiteye sahip. 4 ay sürmesiyle 16 haftalık bir zaman dilimi. Türkiye sinemasında filmler genelde 3 hafta ya da 4 haftada çekildiği için bu mantıkla 5 film çekmiş olduk. Buradaki emek, o titiz çalışma şekli öncesindeki hazırlık ve film süresince bütün ekibin gayreti çabası bize çok büyük etkisi oldu. Yılmaz ağabeye ve Kıvanç’a ne kadar teşekkür etsem azdır. Çünkü ilk defa hepimizin ürettiği şeye hep beraber sevindik. Bu da çok az rastlanır bir durum. Bu kadar eğlendiğimiz, bu kadar yarattığımız başka bir iş olacak mı bilmiyorum. İnşallah daha iyileri olur” diye konuştu.
Hayatının bir yarısının şiir, diğer yarısının mizah olduğunu vurgulayan filmin yönetmeni Yılmaz Erdoğan, “Yarısı mizah yarısı şiir denebilir meslek hayatım için. Bu filmde hepsi aslında birleşti. Mizahçılığım, şairliğim, yönetmenliğim vs. Hepsinin birleştiği bir iş oldu. O yüzden çok önemsiyorum. Ama daha da önemlisi şairlerle benim mahremliğim arasında olan bir iştir bu. Şimdi onları kitap raflarının üstünde en çok satanlar listesinde görünce tamam dedim. Benim kariyerim değil de onların kariyeri açısından baktım olaya. Bakmaya devam ediyorum. Dolayısıyla o açıdan çok mutluyum. Bu mutluluk tarif edilemez. Bütün hayatları boyunca bir şiirleri bir dergide yayınlansın diye uğraşmış insanların öldükten 70 yıl sonra bu amaçlarına dünya ölçeğinde ulaşmaları büyük sevinç kaynağı” şeklinde konuştu.
Filmin çıkış noktasında internetten yapmış olduğunu araştırmaların faydalı olduğunu ifade eden Erdoğan ise, “Google’a ‘Zonguldaklı şairler’ diye girdim. Bir yazar olarak bir senarist olarak sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim. Hele dönem filmi yaparken işi çok kolaylaştırdı. Bunun da ciddi bir katkısı var film yapımında. Onların şiirlerini okuyuncaya kadar o şaşkınlığı yaşayıncaya kadar biraz da kendimden utandım. Seyirci filmi izledikçe suçluluk duygusu hissediyor. Hissettirelim istedim çünkü” dedi.
Filmin yapmış olduğu gişeden ziyade konu olarak seçtiği şairleri hak ettiği noktaya getirmeyi hedeflediğini söyleyen Yılmaz Erdoğan, “Gişeden söz etmek, bütçeden söz etmek beni çok yormaz. Sempatik gelmiyor. Bizde garip bir duyarlılık oldu bu. Benim hedefim, bu şairleri hak ettiği noktaya getirmekti. Bir görevdi. Görev tamamlandı diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. İHA