Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Gezi Parkı eylemlerine MHP'nin verdiği desteği köşesine taşıdı. Bahçeli'nin “Kavala, Soros’un kuryesidir. Kavala, Gezi Parkı olaylarının finansörü, azmettiricisi, kışkırtıcısıdır.” ifadelerini hatırlatan Terkoğlu şunları yazdı:
Arşivleri açıp baktım. Hafızam yanılmamış. MHP açık bir şekilde Gezi Parkı eylemlerine destek vermiş. Eylemlere yönelik polis müdahalesini eleştirmiş. Gezi’yi “dış mihrak”la açıklayan Erdoğan’ı da ağır bir dille hedef almış.
Olayların kırılma günü olan 31 Mayıs’ta, MHP adına, grup başkanvekili Oktay Vural şunları söylemiş:
“Bu ülkenin askerini, polisini öldürenler karşısında gözlerini bağlayan hükümet, bugün Gezi Parkı’nda ‘Ağaçlara dokunmayın’ diyenlere biber gazı sıkıyor, çadırları yakıyor. Böyle bir zorbalık olur mu?”
Nitekim aynı gün, MHP’nin resmi hesabından “direngeziparkı” etiketiyle yapılan paylaşımda, polis müdahalesi eleştirildi. Bahçeli’nin ağzından “Gezi Parkı’nda yaşanan gelişmeler Türk milletini rahatsız etmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Partinin genel başkan yardımcısı Semih Yalçın, 2 Haziran’da yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Tahammülsüzlüğün, hoşgörüsüzlüğün, antidemokrat ve diktacı eğilimlerin odağı haline gelen iktidar partisi, ülkeyi tehlikeli bir kutuplaşmaya sürüklemektedir. Oysa sokağa dökülen binlerce insanın çığlığına kulak vermek, halkın tepkilerini anlamaya çalışmak, iktidarların görevidir. İktidarların vazifesi, sokakları savaş alanına çevirmek, kendi insanına biber gazı ve gaz bombalarıyla eziyet etmek değildir.”
‘GEZİ PARKI İYİ BİR CEVAP’
Bahçeli, hadiselerin ardından düzenlediği ilk grup toplantısında da (4 Haziran 2013), o dönem başbakan olan Erdoğan’ı hedefe koydu. “İktidarın bugüne kadarki tutum ve tercihleri, ceberut eğilimleri Taksim’de ters tepmiş ve kabaran toplumsal dirençle karşılaşmıştır” diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
“Gezi Parkı’na dozerlerle girilmesi, buna karşı koyanlara sert muameleler gösterilmesi toplumsal infialin ilk kıvılcımını tutuşturmuştur. Sabaha karşı düzenlenen polis baskınları, yaka paça yapılan gözaltılar, biber gazlı müdahaleler, insanlıkla bağdaşmayan şiddet sahneleri Gezi Parkı’nı kâbusa çevirmiştir.”
Bahçeli, 6 Haziran’da, MYK’sini ve il başkanlarını topladı. Ardından bu tutumunu sürdürdü:
“Hükümetin baskı, eziyet ve zorbalıklarına; her şeyi belirleme ve tayin etme saplantılarına; kimseyi dinlemeyen, anlamayan ve aldırmayan antidemokratik sapmalarına Taksim Gezi Parkı’ndan iyi bir cevap verilmiştir.”
Bahçeli’nin de MHP’nin de Gezi Direnişi’ne verdiği ısrarlı destek, dönemin medyasından okunabiliyor. 18 Haziran’daki grup toplantısında, Gezi’nin bir çevre duyarlılığı ile başladığını hatırlatan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Şüphesiz konunun, Taksim Gezi Parkı’na yapılacak yeni düzenlemeleri ve inşası planlanan Topçu Kışlası’nı aşan çok boyutu vardır. Başbakan’ın otoriter dili, bildik despotları aratmayacak davranışları tepkilerin hedefindedir.”
SOROS DEĞİL, ERDOĞAN
Devamında yaptığı konuşmada ise olaylardaki şiddet eylemlerinin Erdoğan’ın bilinçli stratejisi olduğunu iddia etti:
“Ve Gezi Parkı ateşini belirli bir seviyede tutmak için yapılan AKP kontrollü ve güdümlü, derin ellerin de devrede olduğu bir operasyondur. Bu gelişmeler ışığında kanaatimiz odur ki Başbakan Erdoğan’ın toplumsal tansiyonu ve kanamayı belirli bir sınırda tutarak sürmesini istediği anlaşılmaktadır. Bu ihtimali kesinlikle yabana atmamak lazımdır.”
Bu kadar değil...
Bahçeli o günlerde sokağa da çıktı. Bir dizi miting kararı alan Bahçeli, meydanlarda da Erdoğan’ı hedef aldı, Gezi’deki söylemleri sahiplendi.