Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel bugünkü yazısında, medya ve internet özgürlüğüne dair bir yazı kaleme aldı. Gürsel, Medya özgürlüğünü boğan bir iktidarın yol açtığı imaj yıkımı sonunda dönüp ülkenin refahına mal olacağını dile getirdi.
Kadri Gürsel'in yazısı şu şekilde:
Gazetecilik ancak demok- rasinin özgürlük ortamında yapılabilen
bir iş. Dolayısıyla basın özgürlüğünü savunmak demokrasiyi savunmak
oluyor, ya da tersi. Toplumumuzdaki demokrasi kültürünün yeterince
kök salmamış olmasındadır ki kamuoyunun genişçe bir kesiminde basın
özgürlüğü, “gazetecilerin kafalarına göre takılma serbestliği”
olarak algılana geldi ve bu yüzden düne kadar pek de
sahiplenilmedi.
Büyük değişim, birinci yıldönümü yaklaşan “Gezi”yle geldi.
Gezi, basın özgürlüğünün gerçekleri bilme ve kanaatini serbestçe
oluşturabilme hakkı adına herkes için vazgeçilmez olduğunun nihayet
kavranması yönünde toplumun geniş kesimlerinde bir bilinç
sıçramasını tetikledi. Sonunda, 31 Mayıs 2013 akşamında sokağa inen
on binlerce insan, şehrin merkezinde cereyan eden kendi
hikayelerinin ekranlardan ülkeye yansımadığını görünce, gözler
nihayet açıldı.
Sistemin, Soma’da neden olduğu işçi katliamının da benzer bir
etkiyi yarattığını gözlemliyoruz.
İktidardakilerin büyük çelişkisi, dünyadaki imajlarını bu kadar
sevdikleri halde, adeta o imajı çökertmek istercesine medya ve
internet özgürlüğünü boğmaya çalışmaları, sonra bu eylemleri
yüzünden imajları dibe vurunca dönüp başkalarını suçlamalarıdır.
Artık bu kısır döngüden çıkmaları gerek.
Denklem şudur: Medya özgürlüğünü boğan bir iktidarın yol açtığı
imaj yıkımı sonunda dönüp ülkenin refahına mal olur.
Yazının devamını okumak için tıklayınız.