Cumhuriyet davasında tutuklanan ve son duruşmada tahliye edilen usta gazeteci Kadri Gürsel, Hürriyet Gazetesi'nden İpek Özbey'in sorularını yanıtladı.
İpek ÖZBEY / HÜRRİYET
Mahpushane edebiyatı yapmam!
Kadri Bey, neredeyse bir yıl cezaevinde yattınız. Eşiniz ve
çocuğunuz mücadelenizin bir parçası oldu. Ama bugün burada gayet
neşeli bir röportaj veriyorsunuz ve sanki cezaevi edebiyatı
yapmaktan uzak duruyorsunuz. Yanılıyor muyum?
- 11 aylık hapislik boyunca mahpushane romantizmi yapmadım, yapmam
da. Çok fazla dramatize edilecek bir durum değil, hem de yapmamak
gerekiyor. Üç kişilik bir odada kalıyorduk. 35 metrekarelik bir
yaşam alanı. Bu yaşam alanı içinde mutfak, oturma alanı ve
televizyon var. Merdivenlerle üst kata çıkıyoruz, orada da üç dolap
ve üç karyola sabitlenmiş. Hareket etmemize imkân verecek gerekli
aralıklar var. Alt kat bir havalandırmaya açılıyor. Benim
adımlarımla; boyu altı, eni dört adım. Sonra bu havalandırmaya bir
tel kafes kondu. Bu tel kafesi hiç dert etmedim ben. Dert edilecek
bir şey değildi.
Yani bu, şu demek mi, siz cezaevi anısı yazmayacaksınız!
- Yazabilirim ama cezaevi anılarını yazmak için değil. Bazı şeyler
yazabilirim, kendi hikâyemi taşıyacak bir alt hikâye olarak
düşünebilirim ancak. Eski Silivri hakkında çok şey yazıldığı gibi,
bugünkü Silivri hakkında da çok şey yazılacaktır. Yazacağım kitap
kesinlikle bir cezaevi kitabı olmayacak.
Tarih nasıl yazacak bu dönemi?
- Tarih kazananların gözüyle yazacak. Ama şundan eminim, o
kazananlar haksızlık, hukuksuzluk yapanlar olmayacak. Bizim güzel
sözlerimiz var: ‘Zulümle abad olunmaz’ gibi!
Röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN