Basın sektöründe de tacizlerin yaşandığını söyleyen Alçı,
"İğneyi kendimize yani gazetecilik ve televizyonculuk ile uğraşan
kadınlara da batıralım" diyerek "Birileri kıvılcımı çakacak olursa,
Türkiye’de kadın devrimi yönünde büyük bir ateş patlamak üzere.
Bunu biliyorum" ifadesini kullandı.
Alçı'nın "Talat Bulut dosyası bir kadın savcıya
verilmeli" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Bugüne kadar oyuncu Talat Bulut’la ilgili taciz iddialarına hiç
girmedim. Çünkü o hadise tamamen kişisel bir lince ve bilakis
taciz edilen kadının nasıl taciz edildiğiyle ilgili magazinel
fantezi nesnesine dönüşmüştü. Özünden uzaklamıştı.
Fakat bir erkek savcı tarafından verilen takipsizlik kararından
sonra bu konuda yazmak istiyorum. Ben, Türkiye için de artık Time’s
Up kampanyasının başlaması gerektiğine inanıyorum. Bu konuda
Habertürk sütunumda epey yazı yazdım ve sektörden bir çok ünlü
kadınla off-the-record konuştum. Zaten medya sektöründeki erkek
tahakkümünü ve kadınların nasıl boyunduruk altında olduklarını
sektörün içinde olan kadınların hepsi biliyor. Durum felaket…
Şimdi Talat Bulut hadisesi ile ilgili gençlerin tabiriyle
‘duyarlılık kasan’ ve kadınların yanında gibi gözüken kimi
anlı şanlı köşe yazarları kendi geçmişleriyle yüzleşmeye hazır mı
acaba? Asistanlarına ve kendilerine bağlı çalışan kadın
gazetecilere nasıl davrandılar? Bence yakında bunlar da ortaya
çıkacak. O yüzden bazı erkek gazeteciler de ortak menfaatleri
gereği Talat Bulut’u koruyorlar ve bu takipsizlik kararına çok
seviniyorlar.
Gerçeklerle hesaplaşmaya Türk medyasının ve özellikle Türk erkek
aydınının hala hazır olduğuna inanmıyorum. Fakat her sektördeki
kadınların patlamaya hazır yanardağ gibi olduğuna da yürekten
inanıyorum.
Erkekler bu işe karışmayacak!
Time’s Up ile ilgili yazılarımda da belirtmiştim: Bu meselede
Türkiye kadınlarının hangi siyasi görüşte olursa olsun
birleşmesi lazım. Ülkenin mevcut saçma kutuplaşmasını kadınlar
olarak en azından bu meselede aşmak zorundayız. Ya hakkımızı söke
söke alacağız ya da bu erkek tahakkümü düzeni artarak devam
edecek.
Kadın mücadelesinin yakın dönem tarihini bilen bir yazar olarak
söylüyorum : Erkeklerin bu işe kesinlikle karışmaması lazım.
‘Kadınları özgürleştiren erkekler’ diye bir olgu olamaz. Bu
oksimorondan başka bir şey değil. Modern dünya tarihine bakın,
kadınlar haklarını kendileri söke söke almadıkça ve mücadele
etmedikçe gerçek bir ilerleme sağlanmıyor. Erkeklerin, ‘ilericilik’
olsun diye kadın haklarını savunmasının altı çoğu zaman boş
oluyor. Cinsiyetler arası menfaat çatışması gerçeği ortada
duruyor.
Batı ülkelerinde de taciz ve tecavüz olaylarıyla ilgili adaletli
kararlar, bu davaların kadın savcılara ve hakimlere verilmesiyle
başladı. Yine bir kadın mücadelesi neticesinde o ülkelerde,
kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz vakalarının kadın
savcılara ve hakimlere verilmesi teamül halini aldı. Çünkü hangi
görüşte olursa olsun kadın hukukçular bu konuda gerçek bir
hassasiyet içinde oluyor. Mesela Talat Bulut’la ilgili taciz
iddiasının bulunduğu dosya, onca şahit varken, bir kadın savcıya
verilse, takipsizlik alır mıydı?
Bulut’un bağnaz açıklamaları
Ayrıca senelerdir ilerici ve çağdaş geçinen Talat Bulut’un taciz
iddiaları ile ilgili açıklamalarını hepimiz gördük. Cengiz
Semercioğlu ve Seren Serengil’in programında Bulut, taciz
ettiği iddia edilen genç kız için ‘Bu kız nasıl evlenecek ileride
ve kocasının yüzüne nasıl bakacak’ gibi sözler söyledi. Yani adı
‘Taciz edilmiş ve ellenmiş kadın’ olarak geçen biriyle erkekler
evlenmezmiş ve o kadın da ‘evde kalmış kız’ olurmuş. Bu konuda
cesurca mücadele eden o genç kadına bakış açısına bakar mısınız?
Bağnazlık sadece din ile alakalı bir konu değildir.
Gördüğünüz gibi laik görünümlü bağnazlık da bol ülkemizde.
Fatih Aksoy’a bir soru
Bence sevgili Özay Şendir’e konuşan yapımcı Fatih Aksoy, olayın
nasıl, ne yaparak olduğu gibi fantezilerden ziyade özrü
kabahatinden büyük bu berbat açıklamalara bakmalıydı. Zira bu
açıklamalar aslında bir zihniyeti ortaya döküyor.
Aksoy’un söylediği bazı şeyler çok makul ve mantıklı ama diğer
yandan kendisine şunu sormak isterim: Eğer bir oyuncusu,
‘Kadınların ağzını burnunu kırarak dövmek lazım’ dese, bu kişinin
bu eylemi yapıp yapmadığına dair savcılık soruşturmasını mı bekler
yoksa bu beyan üzerine gereğini mi yapar? Üstelik benim bildiğim
kadarıyla, o dizide başta Şevval Şam olmak üzere bütün kadınlar
Talat Bulut aleyhine konuştu. ‘Devam’ kararı alınınca da set
çalışanları isyan etti. Bunlar nasıl şimdi aynı ortamda
çalışacaklar?
Bir de Fatih Aksoy şurada yanılıyor: Hukuki süreç henüz bitmedi. Bu
takipsizlğe itiraz yapılacak ve eğer ilgili mahkeme uygun
görmezse karar bozulacak, yeniden başka bir savcı
konuyu soruşturacak. Böyle bir durumda bu dosya kesinlikle
bir kadın savcıya verilmeli.
Hande Ataizi’ne de aynısını yaptılar
Aslında Talat Bulut ortalama erkek-egemen zihniyeti yansıtıyor.
Mesela Hande Ataizi, Ömer Kavur’un filmini çekerken, Bulut’un
kendisine çırılçıplak gölde yüzme teklif ettiğini söyledikten
sonra sosyal medyadaki iğrenç erkek tepkilerini hatırlayın.
Ataizi zaten hafifmeşrep kadınmış da, filmlere, dergilere
çırılçıplak soyunmuş ve birçok erkekle her haltı yemiş de, o yüzden
gölde çırılçıplak yüzelim teklifi gibi bir taciz de normalmiş
vs…
Aslında Türkiye’deki yönetmenlerin ve yapımcıların da Ataizi gibi
kadınlara bakış açısı genel olarak budur. Hiç kimse birbirini
kandırmasın. Sinema-dizi sektöründeki tüm kadınlar siyasi görüşleri
ne olursa olsun birleşip bu erkek tahakkümü zihniyetiyle beraber
omuz omuza savaşmadıkça hiçbirşey değişmez.
Beren Saat’in söyleşisinin hakkı verilmedi
Aynı şekilde Beren Saat’in Fransız medyasına verdiği söyleşinin
de bu ülkede hakkı verilmedi. Saat açık açık bir yapımcının
kendisine tacizini ve cinsel zorlamasını isim vermeden anlattı. O
yapımcının kim olduğu doğru düzgün araştırılmadı. Yine bir erkek
oyuncunun bir partide Saat’i tuvalette sıkıştırdığını dudağından
öpmeye zorladığını söyledi. O erkek oyuncunun da kim olduğu ortaya
çıkmadı. Sanırım Beren Saat de söylese bile birşey değişmeyeceğini
düşünüyor.
Peki ya medyadaki tacizler?
İğneyi kendimize yani gazetecilik ve televizyonculuk ile uğraşan
kadınlara da batıralım…Kaç kadın gazeteci, yaşadığı tacizi Beren
Saat gibi dürüstçe anlatıyor? Gazetecilik sektöründe bölüm şefi ya
da daha üst makamlardaki erkekler tarafından tacize uğrayan
gazeteci kadın yok mu? Üstelik köşe yazarları bir ülkenin aydın
sınıfından sayılır. Bir toplumda aydın kadınlar bile bu cesareti
gösteremeyecekse kim gösterecek?
Mesela Ayşe Özyılmazel bir yazısında, kendisine röportajları
yaparken mini etek giymesini dayatan bir şefinden bahsetmişti.
Kimdi o şef? Şayet açıklamazsa da Özyılmazel’i bu konuda
eleştirmem. Muhtemelen o da Beren Saat gibi düşünerek
söylemiyordur. Ama eğer birileri kıvılcımı çakacak olursa,
Türkiye’de kadın devrimi yönünde büyük bir ateş patlamak üzere.
Bunu biliyorum.