Ekonomim.com'dan Şeref Oğuz'un "Ekonomiye Şimşekli Yılmaz kabine" başlıklı yazısı
Aslında Mehmet Şimşek’in ekonominin başına getirilmesi kimseye sürpriz olmadı. Piyasa zaten bu fikri satın almakla kalmamış, fiyatlamaya başlamıştı bile. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında sözünü ettiği; “uluslararası saygınlığa sahip finans yönetimi” zaten Şimşek idi…
Benim için hoş sürpriz; CB yardımcılığına getirilen Cevdet Yılmaz oldu. Kabineye “ekonomi rengi” kazandıran isimlerin en üst pozisyonundaki Yılmaz, iyi bir ekonomist olarak biliniyor. Dengeli, ne dediğini bilen, popülizmden uzak, ekonomi disiplinini bilen ve uygulayan bir CB yardımcısı var artık.
MAKULE DÖNÜŞ YOLUNDA YILMAZ-ŞİMŞEK İŞBİRLİĞİ
Önce Lütfi Elvan ve Guvernör Naci Ağbal’ın görevden alınması ardından başlayan Nebati-Kavcıoğlu dönemi, seçim ekonomisinin uygulandığı ve temel makroekonomik verileri darmaduman etmişti. Heterodoks politikalarla dövizsiz, rezervsiz, finanssız bırakılan piyasalar, durma noktasına gelmişti.
Şimdi bu ikiliden beklenen, öncelikle kanamayı durdurmak, döviz kıtlığına çare üretmek, yanlış yerde duran “faiz, döviz, enfl asyon” rakamlarını piyasa normallerine yaklaştırmalarıdır. Burada iş ve dış piyasalara öncelikle gerekli olan, güvendir. Yılmaz ve Şimşek bu güveni verecek potansiyele sahiptir.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Cevdet Yılmaz ne yapabilir? Cumhurbaşkanı yardımcısı olması, şimdiki dönemde ekonominin baş gündem olacağını gösteriyor. Yılmaz; gerek iletişim becerisi gerek ilişki üslubu, nezaketi ve sahip olduğu bilgiyle bakanlıklar arasında koordinasyonu sağlamakla kalmayacak, çürümenin eşiğine gelmiş kamu kurumlarına itibar kazandıracaktır. Kendisinden beklenen tam da budur ve zaten en çok ihtiyaç duyulan da budur.
Mehmet Şimşek ne yapabilir? Gelir gelmez verdiği ilk beyanat zaten niyetini sunuyor bizlere; “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır.” Doğru bir teşhis… Nebati-Kavcıoğlu dümeniyle rotasından sapan ekonomi transatlantiğini güvenli sulara taşımak için dümeni ele alacak. Yabancıların Türkiye ilgisini arttırma yönünde “uluslararası itibarını” kullanacak.
not
KABİNENİN İLK 100 GÜNÜNDE NELER OLACAK?
Bu sorunun cevabını niyet okumanın ötesinde bilgiye dayandırdığımda şu tablo ortaya çıkıyor;
1-Öncelik, döviz kıtlığını gidermekte, zira döviz likiditesi ekonomiyi neredeyse durma noktasına getirmişti.
2-Merkez’in %8,5’te tuttuğu ve hiçbir işe yaramayan faizi, piyasa normallerine çekmek gerekecek. Her ne kadar CB “daha da düşecek” dese de Yılmaz ve Şimşek ikilisi; etiket faizi ile piyasa faizini, olması gereken yerde buluşturmak zorunda. Merkez’in “alt koridor, üst koridor, geç likidite penceresi” gibi kavramlarla CB’nin faiz söylemi sorununun aşılması beklenebilir.
3-Ülke risk puanı olan ve şu anda 600’ler civarında gezinen CDS’leri düşürme yolunda uluslararası piyasalara “net, açık” mesajlar verilecek. Yetmeyecek bu ilk 100 günde Londra, New York gibi finans merkezleriyle doğrudan temas kurularak finans yönetiminin artık emin ellerde olduğu anlatılacak.
4-Enflasyon için değil ilk 100 günde, 31 Mart 2024 Yerel Seçimler öncesinde neredeyse hiçbir şey yapılamayacak. Sadece gıda enflasyonunu frenlemek için maliyet düşürücü uygulamalar gelecek.
5- Son 2 yılda, 220’si Merkez Bankası’na ait toplam 700’ü aşan makroihtiyaditedbir lakaplı regülasyonlar düzene sokulacak, ayıklanacak, sadeleştirilecek, bazısı kaldırılacak…
6-Merkez Bankası, Bankalar Birliği, BDDK, TMSF, TÜİK, Eximbank gibi birimlere liyakat sahibi, yetkin kişiler atanacak.