Sözcü'de yer alan habere göre; deprem uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Ege Denizi'ndeki depremler sonrası gözlerin çevrildiği İzmir'de beklenen deprem, yıkım eşiği ve yapılması gerekenlerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
“İZMİR VE MİDİLLİ'DE 6.8-6.9 DEPREM GELİRSE ŞAŞIRMAM”
Ercan, son günlerde özellikle Midilli-İzmir arasında meydana gelen depremlerin kaygıya neden olduğunu hatırlatarak, “Midilli'de 5.1 deprem ve sonrasındaki sayıları 500-600'ü bulan depremcikler sürüyor. İzmirliler ‘bundan sonra daha büyük bir deprem olabilir mi' diye kaygılanıyor. Bu soruyu yanıtlamak çok zor; olacaktır demek daha kolay. Çünkü 7-7.2 deprem beklerken, 6.8 olması, buradaki enerjinin tamamen boşalmadığını gösteriyor.
İkisinin arasındaki enerji farkı kapanmadı. Bu demektir ki o bölge hala gergin ve depremi atlatmadı. İzmir ve Midilli'de 6.8-6.9 deprem gelirse şaşırmam. İzmir'de olursa çok kötü olur. Midilli'de olacak 6.8'lik deprem ise İzmir'de 6.1 hissedilir.
İzmir'de 6.1'lik bir deprem ne yapar? Aslında bir şey yapmaması gerekir. Ama önceki depremlerle yorulan yapılarda direnç eşik değeri düşmüş olabilir. Özellikle Bayraklı kesimlerinde önceki yıkımların etrafında yıkım olursa şaşırtıcı olmaz” dedi.
“İZMİR'DE DEPREM SONRASI TSUNAMİ ÇIĞIRTKANLIKTIR”
Halkın olmayan bilgi ve bilgi dışı şeylerle korkutmanın doğru olmadığını söyleyen Ercan, “İzmir'de büyük bir deprem, tsunami olacak sözleri tamamen çığırtkanlıktır. İzmir'i etkileyecek ana deprem, tuzla kırığından çok İzmir kırığıdır. Bu da Konaktan geçerek Güzelyalı, Göztepe üzerinden Güllübahçe ve Sisam'a uzanan kırıktır. Eğer bu kırık depremi yapacak olursa, bunun büyüklüğü 6 ile 7.1 arasında olur.
Bornova Ovası Özkanlar ve Meles kısmındaki yapıları çok etkiler. Ben buradan deprem uyarısı yapmıyorum. Yapı uyarısı yapıyorum. Bu bölgelerde daha fazla yapılaşmaya izin verilmemesi gerekir” şeklinde konuştu.
“YIKILAN BİNANIN YERİNE YENİSİNİ YAPMAK CİNAYETTİR”
2020 yılında Sisam Adası depreminde yıkılan yapıların yerine yeni yapılara izin verilmesini eleştiren Prof. Ercan, “Yasaya göre bir yerde depremde yapı yıkıldıysa orası yapı yasaklı alan ilan edilir ve yapılaşmaya izin verilmez. İzmir Büyükşehir, Bayraklı belediyeleri ve üniversitelerin buna el koyması, ‘yapmayın bu bir cinayettir' demesi gerekiyor.
Bana bedavaya ev verseler asla Bayraklı'nın Meles Ovası'nda oturmam. Orada yaşayan insanlara söylediklerim aykırı gelebilir. Onların malı değil, canları bizi ilgilendiriyor. Herkesin seveceği değil, insanların canını kurtaracak şeyleri söylüyorum. Bayraklı'nın tepelik kısımları var. Yerleşimler, toplu konutlar var. Orada otursunlar” şeklinde konuştu.
“VATANDAŞI DEPREMDEN KORUMASI GEREKENLER YAPILAŞMAYA İZİN VERİYOR”
Vatandaşı depremden koruyacak yerel yönetimler ile devletin yönetimleri olması gerekirken, olmayacak yerleri yapılaşmaya açanların yine aynı kurumlar olduğunu hatırlatan Ercan, şu ifadeleri kullandı: “ Mustafa Kemal Atatürk, ‘Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir' dediği gibi, eğer ülkenin ekonomisi kötüyse, barınma sorunu bile yaşıyorsa o insanlara deprem bilincine erişin, sağlam yerde sağlam yapı yapın demek alay etmek demektir.
Bayraklı'da ya da Elazığ'da, İzmir’de, Gölcük’te, İstanbul'da eğer insanlar depremden ölüyorsa bunun suçlusu yönetimlerdir. Deprem konusunda 8 kitap çıkardım, birçok bilimci de kitap çıkardı. Bunların kaçı acaba devleti yönetenler tarafından okundu ve uygulandı.
Devletin ve yerel yönetimlerin görevi kaçak yapıları bulup yıkmak ve yıkım maliyetini de almaktır. Yasa ve yönetmelikler bunu söyler, bunları uygulaması gerekenler, imar barışına izin veriyor. İmar barışı, devletin kasasındaki açığı kapatma için uygulanan bir yoldur.”