tv100'de yayınlanan Pınar Işık Ardor'un sunduğu Pazar Siyaseti programının konuğu İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu oldu. Zorlu, seçime günler kala gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Prof. Dr. Kürşad Zorlu'nun açıklamalarından satır başları:
"(Çifte bayramdayız. Ramazan Bayramı ve 23 Nisan) Vatandaşlarımızın bayramlarını kutluyorum. Çocuklar ve hepimiz için anlamlı bir gün. Daha öncesinde köşe yazarlığı da yaptım. Neden ulusal egemenlikle çocukların bayramı aynı günde buluşuyor? Bence bu bayramın özü ve anlamı burada yatıyor.
Tarihin eski noktalarına bölümlerinden itibaren işte önce Tanrıdan sonra Tanrı'nın oğlu olduğuna inanılarak sonra gökyüzünden vesaire vesaire süzülerek 18 yüzyıla kadar mutlak monarşilere kadar devam etmiş yani tek adam dediğimiz rejimlerin devlete yakın bir zamanda kendini gösterdiği bölüm.
Demokrasiyi içsellştirmiş olan bir devletin anayasal devlet olması lazım. Büyük Atatürk'le Kurtuluş Savaşı ile birlikte 23 Nisan 1920'de şu anlamlı cümleyi kayıtları geçirmiş "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir..." Şimdi 1921 yılında bunu Bayram yapmış, 29 yılında da çocuklarımıza armağan etmiş. Neden? nesillerimizi diyor ki, milli iradeye onun üstünlüğüne anayasal devlet olma olgusuna siz sahip çıkacaksınız. Siz sahip çıktığınız zaman bu devlet bu cumhuriyet yaşayacak. Böyle bir bilinçle bu bayramı kutluyoruz. Kutlamak zorundayız.
(Kritik bir seçimden bahsediyoruz. 23 Nisan'ın anlamlı olabilmesi için değişiklik lazım diyorsunuz) Çok ciddi çalışmalar yaptık. Malesef çocuklarımızın bayram gününde bu gerçekle yüzleşmemiz lazım. 22 milyon çocuğumuzun itici günü olacak bu nüfusun 7 milyonu derin yoksulluk sınırında. Yani evinden çıktığında gıda çantasıyla okula gitmek istediğinde boş gidiyor, okula aç gidiyor çocuğumuz.
Geri kalan kısım zaten okula gidemiyor. Şöyle bir gerçekle yüzleştik; aileler Türkiye'de bütçelerinden yüzde 20 sinden fazlasını eğitime ayırmak zorundalar. OECD ülkelerinde oysa bu rakam yüzde 9'dur.
Biz şimdi bir proje vaat ediyoruz. İlk ve orta öğretimdeki çocuklara okul kart çıkaracağız. Onları rahatsız etmeden o kartlara kırtasiye masraflarını ve diğer harcamalarını yükleyeceğiz. Liselilere de genç kart çıkaracağız.
(100 milyonu aşan seyredilmeyle alevi videosu) Sayın Kılıçdaroğlu bizim Cumhurbaşkanı adayımız. Bu konularda çok büyük çaba sarf ediyor, kardeşlik, uzlaşma, helalleşme. Bunları siyaseten doğru bulup, bulmayabilirsiniz. Ama burada bir irade var. Kendi adıma bir vatandaş olarak bu adımları doğru buluyorum.
Bu adımlar tarihe yazılıyor. Bayram günü deprem bölgesinde, kendisine ben müslümanım diyen bir insana tefritte bulunmak bizim dinimizde söz konusu değildir. Şimdi biz ülkemizde hiçbir etnik ayrım gözetmeksizin bir bütün olarak görüyor ve onların hepsinin eşit vatandaş olarak yaşamasını istiyoruz. İYİ Parti de bu sesin katölizer gücüdür.
2017'den bugüne vatandaşlarımız Türk siyasetini yoklasınlar. İYİ Parti olmasaydı ne olurdu? Kadınlarımızın, dar gelirlilerin sesini ve sözünü kimler ortaya koyacaktı? Biz layıkıyla, samimiyetle yapıyoruz. Bunu günlük değil, sürdürülebilir bir şekilde yapıyoruz.
14 Mayıs geçecek sonuç ne olursa olsun bu ülkedeyiz. Seyid Ahmet Arvasi'nin çok özel bir sözü vardır; "Biz Alevi meşrepli sünnileriz", ne kadar anlamlı. Bunun bir temel sebebi var, çünkü Alevilik Bektaşilik dediğimiz şey Türk kültürünün içerisinde o havzada vücut bulmuş kendisini koruyabilmiş yegane kültürümüzün bir parçası ve taşıyıcıdır.
Ne yazık ki son yıllarda ülkemize orta doğu menşeili bir takım düşünce akımlarının gelerek kendilerini sivil toplum kuruluşları ve dernekler üzerinden legalleştirmeleri sonucu, bir baba olarak kaygılarımdan birisi, ben yarın bu akımların temsilcilerinin bu radikal örgüt mensuplarının köşe başlarını tuttukları bir ülke istemiyorum.
Kılıçdaroğlu'nun yaptığı anlamlıdır, anlamak zorundayız. Ama karşılıklı saygı içerisinde irdeleyerek bir potada yaşamak zorundayız.
(Videoyu gördüğünüzde Akşener ile istişareniz oldu mu?) Takdir edersiniz ki CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun dosyasında olan bir konu. Fakat burada temel sorun şu; biz de dahil olmak üzere bütün siyasi partileri zorlayan bir konu ve alan Türkiye'nin çok fazla sorunla karşı karşıya olması.
Ekonomi başta olmak üzere, adalet mekanizmasında, iş yaşamında birçok alanda sorun artmaya devam ettiği için bu sorunların her birisine temas etme güdüsüyle hareket etmek istediğimizde çok parçalı bir görüntü çıkma olasılığı olabilir. Ama bu bizim ortak hedeflerimizde ilerlememize göz ardı etmez. Çabalarımız devam ediyor.
Deprem sonrası Türkiye'nin yaralarını sarma konusunda Ankara ve İstanbul gibi iki büyükşehir belediye başkanımızın Cumhurbaşkanı yardımcılığını üstlenecek olması çok anlamlıdır. Bu yaraları sarmak konusunda emin olun bütün kaynaklar çok daha etkin bir şekilde sahaya yansıtılacaktır.
Mevcut siyasi iktidarın imar aflarını ortaya koysak deprem bölgesindeki acı tablonun bir yüzünü çok net bir şekilde görebiliriz. Bunları siyaset yapmak için söylemiyorum.
Bunları söylemediğimiz zaman sorunları nasıl çözeceğiz?
(Cumhurbaşkanı yardımcılığı. 6 Mart krizi. Mansur Yavaş ve İmamoğlu formülü. İYİ Partinin oyu düştü mü?) Biz İYİ Parti olarak milletimize ne taahhüt ettiysek o yöne devam ediyoruz. 12 kez Altılı Masa toplandı. Orada 3 kavramı kayıt altına aldık, milletin iradesi, uzlaşma ve istişare. Bu kavramlar üzerine adayımızı belirleyelim. 3 Mart'ta ortaya koyduğumuz duruş bu 3 kavramın gerçekleşmesi adına milletimizle bir dertleşme ortamıydı.
Kararlı, samimi ve mert bir insan genel başkanımız. Masada ne konuştuysa onu millete söyledi. Dolayısıyla o süreçte bir siyaset dalgalanması yaşanmış olabilir. Biz siyasetçilere düşen görev krizleri yönetip olması gereken yöne taşımaktır. 5 Mart gecesi Millet İttifakı'nı seçilebilecek bir cumhurbaşkanı modeli vücut bulmuştur. Ben de 6 Mart günü kamuoyuna açıkladım.
Anketler üzerinden konuşmayı sevmem. Ülkemizde son dönemde hızla sayıları artan propagandist anketçiler topluluğu oluştu. Bunların bir kısmının çalakalem anket yaptıklarını düşünüyorum. Bir de bunların hata paylarına da iyi bakmak lazım.
Hem anketlerde hem de benim ve arkadaşlarımın gözlemlediği şu; her geçen gün partimize olan teveccü artmakta. Sıçrama dönemini şu anda yaşıyoruz. Parlamentoda 1. parti olmayı hedefliyoruz. Türkiye'nin makul çoğunluğunu esas alan bir siyasi organizasyona ihtiyacı var.
2017 yılından sonra getirilen bu sistemin özünde şu vardır; 50+1 dedikleri yöntem, ona ulaşma kaygısı maalesef siyasi partileri hiç istemedikleri birlikteliklere sevk ediyor.
(Sizin de istemediğiniz bir birliktelik var mı?) Siyaset bir uzlaşmadır. Millet İttifakı birlikte bir şey başarabilme duygusunu insanlarımıza bir umut olarak vermiştir. Bize de CHP'ye de diğer partilere de seçmenlerimizin "Birbirinizden ayrılmayın" yaklaşımlarında bu güç birliğini görüyorum. Biz Millet İttifakı'nın kurucusuyuz.
Bakın burası önemli. Örneğin DEVA, Gelecek ve diğer partilerin adayları CHP listelerinde. Biz kendi logomuzda kendi adaylarımızda ve sadece 16 ilde CHP adaylarıyla giriyoruz. Bu bizim tercihimiz, bu tercihe de saygı duyuldu.
(Oyunuzu kaç bekliyorsunuz?) Bir rakam veririm, bunun gerçekliği çok önemli. Biz kesinlikle oyumuzu 2018 seçimlerine göre iki katına çıkaracağız. Şu anda yüzde 20'lere doğru yaklaşıyoruz. Bu seçimin bir başka farklılığı, bir gölge alan var. İnsanlarımızın büyük sorunları var ve bunları ifade etmekte zorlanıyorlar. Biz büyük bir sıçrama yapacağız.
Biz şimdi iki modelle seçime gidiyoruz. Kılıçdaroğlu adayımız, parlamentoda da biz ve CHP logoları yer alacak. Bu da bir farklılık. Millet İttifakı yazan yerde iki logo yer alacak. Cumhurbaşkanlığında Kılıçdaroğlu'na, parlamentoda İYİ Parti'ye oy verin demek. Biz hakça bir paylaşımı savunuyoruz.
Biz Başbakan olacağız diyoruz. Bunu nasıl yapacaksınız diye sorduklarında bizi birinci parti yapın, İYİ Parti'nin Genel Başkanı Akşener başbakan olacak diyoruz. Kapalı kapılar ardında bunun yolunu aramadık. Son toplantıda genel başkanımız önce adayımızı belirleyelim diye gündemini sıraladı.
Biz Türkiye'nin emniyet sigortasıyız. Bizim olduğumuz yerde ne terör olabilir, ne teröristler olabilir. Biz saygılı bir Türkiye'yi öncelikliyoruz.
(Siyasette terör atışması var. HDP kime oy vereceğini açıklayacak. Büyük ihtimalle Kılıçdaroğlu olacak. Bu noktada karşı propagandaya hazır mısınız?) Karşı propaganda yapılıyor onu görüyoruz. Sağ duyulu vatandaşlarımız meseleleri sadece belirli kanallardan izlemeyen yurttaşlarımız meseleye vakıflar. Emniyet sigortası olma ifademizin ne anlama geldiğini iyi anlıyorlar.
Ben çok özel bir yerde büyüdüm. Yozgat Yerköy, Kırşehir'e de sınırız. Anadolu kadim kültürünün bir parçası. Ben Kürt kardeşlerimle birlikte büyüdüm. Benim babaannem de ana dili gibi kürtçe konuşurdu. Bu köylerin iç içe geçmişliğinin bir neticesi. 6 halam var, bunların 4'ü Kürtlerle evli. Bu bir et tırnak olma durumu. Biz emin olun birbirimize hiçbir zaman Kürt Türk filan gibi kavramlarla hitap etmedik. Bu kavramları derinleştiren bir siyasi adımdan söz edeceksek bunu 2013'te derinleşen sözde çözüm sürecinde aramak lazım.
Ben o dönemde yapmayın, terör örgütüyle pazarlığa oturamazsınız, Öcalan'ı muhattap alamazsınız şeklinde birçok değerlendirmeyi yaptık. Bugün bize bu suçlamaları yapanların çoğu o süreci savunuyorlardı.
Ve netice itibariyle ne oldu? Hendekler, tuzaklar, kurulan mahkemeler, müdahale edemeyen valiler, yüzlerce şehidimiz. Ama en önemlisi milletimizin içerisine sokulmuş bu ayrışma duygusu bu siyasetin eseridir.
Biz bir daha böyle birşey olmasın diye hatırlatıyoruz.
Bizim ittifakımızın içerisinde HDP bulunmamaktadır, çok net söylüyoruz. Size bir parti programından cümleler okuyacağım: "İlköğretim öğrencilerine okutulan ırkçılık kokan Andımız ve benzeri metinler kaldırılmalıdır. Ne Mutlu Türküm Diyene yazılar derhal silinmelidir. Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere Türklük derhal terk edilmelidir. Koruculuk sistemi kaldırılmalıdır." Bu HÜDAPAR'ın parti programı.
Açıkça söylüyoruz; bizim olduğumuz yerde Millet İttifakı'nın seçimi kazanması durumunda seçim beyannamemize aykırı hiçbir somut adım atılamaz; çok net söylüyorum.
(HDP bir talepte bulunursa?) Bizi beyannamemiz bağlıyor. Duruşumuz çok net. HÜDAPAR ne oldu? Bu parti programı ile meclise birlikte bu logo ile girecekler. İktidar partisine oy verenler HÜDAPAR'a oy vermiş oluyor. Lütfen kendi yaptıklarınıza, daha önce yaptıklarınıza iyi bakacaksınız.
(DEVA lideri Babacan'ın sözleri) Bizim ortak mutabakat metnimiz nettir. Biz komisyonlar kurduk, neler yapılacağını kayıt altına aldık. Orada ne vatandaşlıkla, Anayasa'nın 4 maddesi ile ve bizim kaygılandığımız hassasiyetlerle ilgili hiçbir ifadeyi konuşlandırmadık. Seçim beyannamemize baksınlar, orada da bu hassasiyetimizi net bir şekilde seslendiriyoruz. İYİ Parti'nin olduğu yerde Anayasa'nın ilk 4 maddesi tartışılamaz. Fakat şunu da söylemek istiyorum, HDP'ye oy veren vatandaşlarımıza terörist diye değerlendiren eleştirilere karşı çıkıyorum, bu doğru değildir. İnsanlarımızın oylarının ipotek altına alınmasını da doğru bulmuyorum.
(Türkiye'de kürt sorunu var mı?) Sorunları bir etnik kavram üzerinden değerlendirme durumunda değilim. Türkiye'de bir demokrasi sorunu var mı derseniz yüzde 100 var ve Kürtleri de ilgilendiriyor. Bütün Türk vatandaşlarımızı da ilgilendiriyor. Adalet sorunu var.
1+5+3+4 sistemini getireceğiz. Okul öncesi eğitimi zorunlu kılacağız. Çocuklarımızın erken dönemlerde iyi bir eğitim müfredatıyla hayata hazırlanması lazım. Tam zamanlı bir okul öncesi eğitimi planlıyoruz. Kreş ekosistemi getireceğiz.
(Emeklilere 2 maaş ikramiye, depremzedelere ücretsiz konut. Bu vaatleri kaldıracak bir bütçe var mı?) Biz birinci parti olarak hükümetin dağılımında en güçlü pozisyonu elde etmek istiyoruz. Ekonominin yönetimini de biz almak istiyoruz. Genel Başkanımız Kırıkkale'de çok net açıkladı.
(Bakanlar da belli heralde? Diğer partiler isterse?) Olabilir, kim yüksek oy alacak görecegiz. Biz iş birliği içerisinde rekabet yapıyoruz.
Yolsuzluğu önleyeceğiz. Şehir hastanelerinin çok daha rantabl hale getirilmesi mümkün. Vatandaşımız yüzde 80 enflasyonla yaşarken siyaseti mütevazi hale getirmek lazım. Eğer birlikte mücadeleden bahsediliyorsa bunu herkes üstlenmek zorunda.
Biz bugün 15-29 yaş arası nüfusumuzu dikkate aldığımızda genç işsizlik oranı yüzde 38. Onlarca genç iş aramaktan bıkmış. Bu asla kabul edilebilir değil. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunları; 600 binin üzerinde mezun var. Şimdi bu bir çırpıda çözülecek bir sorun değil, tüm eğitim sistemini yeniden organize etmek zorundasınız.