HIDIR GEVİŞ / TARAF
Taraf partisinin iç yüzünü açıklıyorum
Bugün biraz magazin yapmak istiyorum...
Dün akşam Taraf’ın iki bininci sayısını kutladık. Parti akşam 20:00’de başladı ve ben ancak 21:00’de orada olabildim. Bir saat kadar geç geldim partiye... Ne yapayım, partinin yapıldığı yer Kadıköy Deniz Otobüsü İskelesi’nin karşısında yer alan Cafe Kafka’da. Bana çok uzak yani... Bu arada bu Cafe Kafka, Taraf’ın ve Alkım Yayınları’nın bulunduğu binanın terasında yer alıyor... Manzarası harika...
Cafe’ye girdim, normal cafe müşterilerinin arasından geçip, kuzeybatı cephesindeki özel parti alanına ilerledim. Daracık bir alandı, dolayısıyla tıklım tıkıştı... İlk gözüme çarpan kişi Emre Uslu oldu... Üzerinde polo yaka siyah bir tişört, simsiyah saçlar, TV’lerde gördüğünüz şekilde sakal bıyık, yine onlar da simsiyah, gözlükler de öyle. Tam bir siyah uyumu yani... Aslında tam emin de değilim, o loşlukta her şeyi siyah görmüş de olabilirim...
Emre’yi görünce nedense hemen yakınmaya, hatta biraz da kendimi acındırmaya başladım... Emre’nin ilginç bir enerjisi var: anlat, seni dinlerim, kafanı yorma yargılamam diye bir mesaj yolluyor sanki... Neyse, o kendi çalıştığı Yeditepe Üniversitesi’ni anlattı, ben Bahçeşehir’i... Bu arada gözüm Emre’nin hafifçe kendini gösteren göbeğine kaydı ama bakışlarımı oraya kaydırmadım, çok kibarımdır...
Televizyon ekranlarında çok ufak tefek görünüyor Emre. Halbuki uzun boylu bir adamcağız... Emre’nin yanından ayrılırken onu haftada bir görmem gerektiğini düşündüm. Kendime içimi dökecek yeni bir dinleyici bulduğum için çok mutluydum...
Sonra hemen Mehmet Baransu’ya el salladım. O Emre gibi uzun
boylu değil. Unuttum, ya benim boyum kadar ya da benden kısa... O
nedenle onun yanında kendimi daha bir özgüvenli hissediyorum,
tepeden bakacağım biri yani. Ancak Mehmet’in de Twitter’daki
takipçileri benden kat kat fazla... Onla konuşurken elimde olmadan
içimden şöyle bir ses geçti: “Umarım Twitter hesabın
hacklenir, sıfırdan başlarsın”.
Yazının tamamını okumak için tıklayın