İstanbul'da barajlardaki su oranının düşmesinin sağlık açısından tehlikeli olduğunu belirten Prof. Dr. Arman, "Azalan su çok daha kolay kirlenebilir, etkin temizlik ve ilaçlama koşulları sağlanamayabilir. Bazı vektör dediğimiz aracı hayvanların artışına neden olabilir." dedi.
"Tüm hijyen şartlarına çok dikkat etmemiz lazım" diyen Arman İstanbulluların temiz suya ulaşması için yapabilecekleri belirtti, "Eğer temiz olmadığını düşünüyorsak suyu kaynatarak içmek çok gerekli. İçindeki her tür tortu, mikroorganizma tutma açısından bir potansiyel oluşturacaktır. Eğer dağıtılan suya ulaşan bir tehdit noktasına geldiğimiz ortaya konursa bu son derece önemli. Bu ara çok aşırı sıcaklar da var ama bağırsak sistemi enfeksiyonlarıyla ilgili gerçekten başvuran hasta sayısında ciddi oranda bir artış var. Çok uzun süredir geçmişte gördüğümüz tifo gibi gelişmemiş ülke hastalıkları görmüyoruz ama zaman içinde su kısıtlılığı, özellikle kanalizasyonun temiz suları kirletmesi durumunda bunları tekrar görmemiz bile söz konusu olabilir”
"TİFOYU GİBİ GELİŞMEMİŞ ÜLKE HASTALIĞI GÖRMÜYORUZ AMA TEKRAR GÖRMEMİZ BİLE SÖZ KONUSU OLABİLİR"
Temiz su kaynaklarının insanlık için büyük önem taşıdığını ve oluşabilecek durumlara karşı çalışmaların titizlikle sürdürülmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Arman, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Plastiklerde bekleyen sıvılarda özellikle mayalar, mantar cinsi mikroorganizmalar çok kolaylıkla çoğalabiliyor ama esas olarak hastalık yapıcı dediğimiz kolera, dizanteri gibi mikroplar, çeşitli bu vektör dediğimiz sinek, böceklerin artışı nedeniyle onlar aracılığıyla taşınacak hastalıklar çok daha ön planda olacaktır. Önlemlerin çok daha yoğun olarak tabii ki gerçekleştirilmesi, oluşturulması gerekiyor. Öncelikle tortudan uzaklaştırılması gerekiyor. İçindeki her tür tortu mikroorganizma tutma açısından bir potansiyel oluşturacaktır. Tortudan arındırılması, ondan sonra dezenfeksiyonun yapılması ve sonraki kontrolleri önemli. Eğer dağıtılan suya ulaşan bir tehdit noktasına geldiğimiz ortaya konursa bu son derece önemli. Evlerde çiğ tüketilecek gıdalarla, pişerek tüketilecek gıdaların ayrı ortamlarda kesilmesi, bir araya konmaması bu eskiden beri, bilinen şeydir. Güvenli olmadığını düşündükleri hiçbir suyu özellikle içmek için kullanmasınlar, bu tür durumlarda mutlaka kaynatarak tüketsinler. Kullanma suyu olarak klorlayarak kullanabilirler. Bu ara çok aşırı sıcaklar da var ama bağırsak sistemi enfeksiyonlarıyla ilgili gerçekten başvuran hasta sayısında ciddi oranda bir artış var. Çok uzun süredir geçmişte gördüğümüz tifo gibi gelişmemiş ülke hastalıkları görmüyoruz ama zaman içinde su kısıtlılığı özellikle kanalizasyonun temiz suları kirletmesi durumunda bunları tekrar görmemiz bile söz konusu olabilir. Şu anda hem aşırı sıcaklar, yiyeceklerin daha kolay bozulmasına, mikroorganizmaların daha kolay çoğalmasına neden olabildiği gibi belki de bir miktar su erişimiyle ilgili sınırlılık olan noktalarda kirlenmeye ve bağırsak enfeksiyonlarındaki artışa katkı sunması söz konusu olabilir. Gerekmedikçe suyu akıtmayalım, dişimizi fırçalarken arada kapatalım, elimizi yıkarken ovalama sırasında suyu kapatıp, dururlarken tekrar açabiliriz. Minik damlaları korumak da hem bizim için hem geleceğimiz için çok değerli olacaktır.” dedi.