Sayım Çınar; iş adamı, mimar ve yazar kimliğiyle ilk romanını yazan Birol İnan ile yazmaya dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
Çok sevdiğim bir müzisyen dostumun “Bunlar çok lezzetli şeyler!” demesiyle daha da özen göstererek yazmaya başladım.
Sayım ÇINAR / [email protected]
Hep Sevgili Kalalım sizin ilk romanınız, iş adamları aslında daha çok biyografi yayımlarlar. Siz roman yazmışsınız. Öncelikle Hep Sevgili Kalalım’ın yazma sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?
Ben iş adamıyım ama Bodrum’da yaşıyorum. Uzun zamandır deneme ve şiir yazıyorum. Bu da çok sevdiğim bir müzisyen dostumun “Bunlar çok lezzetli şeyler!” demesiyle daha da özen göstererek yazmaya başladım. Yakınlarıma gösterip onlardaki tepkinin de güzel olduğunu görünce romanımı yazmaya başladım. 1 yılda yazdım. Bu romana yazdığım denemelerin kurgusu da girdi.
Sizin ilk romanınız ama anlatıcısı bir erkek. Yaşanmışlık duygusu da hissettiriyor. Hepsi yaşanmış olamaz tabii ama erkeklerin dünyasını anlatmak da ayrıca zor bir konu.
Evet biraz zor ve cesaret gerektiren bir şey yaptım. Ben bir erkeğim orta yaş erkeğiyim. Demir’le benzeşen noktalarımızın olması muhtemel. Buradaki kahramanların hemen hepsi kurgu. Mekanları seçerken yaşadığım mekanları seçtim. Okuyucu okurken benim yaşantım kanısına kapılabilir ama öyle değil!
Bir kadını unutmak için kaç kadınla birlikte olmak gerekir?
Kitabımız çok iddialı başlıyor. Bir kadını unutmak için kaç kadınla birlikte olmak gerekir?
Demir yaşamayı ve kadınları seviyor. Kadınları çok iyi tahlil ediyor. Ama birçok yanılgısı da oluyor. Sizce Demir nasıl bir karakter.
Doğal bir karakter, teslim olmaktan korkuyor. İçinde fırtınalar kopan bir adam. Karar vermekte de zorlanıyor. Bir kadına yüzük takmak üzereyken bunun bir silahı çıkarmakla aynı olduğunu söylüyor. Seviyor, ilişkiden hoşlanıyor. Ama teslim olmak ona göre değil.
İş adamları dünyanın en yalnız insanları!
Demir’in bir varoluş sorunu var. İş adamları daha farklı şeyler yazarken sizin bu romanı yazmayı tercih etmenizin sebepleri nelerdir?
Demir olarak konuşmam mümkün değil. Demir’e sorun onu. İş adamları dünyanın en yalnız insanları! Kendimden biliyorum. Hep çalışmaları gerekiyor. Ama ben yazarlığı iş adamlığının üstünde tutuyorum. Bu zamana kadar benim tek başıma yaptığım hiçbir şey yok. Hep bir ekip çalışması var. Biz işin girişimcilik kısmını yapıyoruz. İş adamının bir tarafında tatminsizlik ortaya çıkıyor. Yazarlık başkasıyla paylaşmadığınız size ait bir şey. Elbette orada da editörün, yayınevinin sonsuz değerli katkıları söz konusu. Ama bütüne bakınca size ait bir şey.
Yazmak için yaşamak gerekli mi sözünü savunan bir yazarsınız. Siz de çok gezen birisiniz. Hayatınıza giren kadınlarla hayatınıza giren şehirler arasında bir uyum var mıydı? Birde aldatılmak duygusu herkes için çok farklı. Demir’in yüzde kaçı sizsiniz?
Aldatılmak bir travma. Karşı cinsin bir başka kişiyi tercih etmesi çok zor bir durum. Demir’in kendisiyle yüz yüze gelmeleri var. Belki onlar da benim yüz yüze gelmelerimdir. Sofie karakteri mesela her okuyanın kendisinden bir parça bulabileceği bir karakter. Çok başarılı yarattığımı düşünüyorum karakterleri.
Erotizm yanlısı bir yazarsınız. Erotizm denince hangi yazarlar geliyor aklınıza?
Ben erotizm yanlısı mıyım onu bilmiyorum açıkçası. Bu hayatın gerçeği. Bir erkeğin cinsel fantezisinden bir şey koymak istedim. Soyut ve somut ögeler var. Önemli olan bunları güzel ve estetik yazabilmek. Bu romanda aşağılık sahneler yok.
Bu romanı bitirdikten sonra ne hissettiniz?
Bu romanı bitirdikten sonra çok büyük bir rahatlama hissettim. Çünkü ben çok inatçı biriyim. Karadenizliyim. Yazma sürecince birçok defa duvara tosladım. Bir roman yazmak gerçekten çok zor bir olay. Hep çok okuyan biriydim. Okurken hep kitap gibi okurdum. Şimdi kitapta emeği geçen herkese çok büyük bir saygı duymaya başladım. Roman bitince de çok büyük bir rahatlama hissettim. Bir şeyi bitirebilme rahatlığı!
Haruki Murakami’nin böyle güzel bir toplumda enteresan olayları bulup çıkarması ilgimi çekmişti
Yazarken çok gezdiniz değil mi? Demir’le birlikte hedonist bir karakter yaratmışsınız. Sanatın derinliğinin de bulunduğu bir roman. Birçok güzel ayrıntıyla karşılaşıyoruz. Böyle bir kurguyu yaratırken nasıl bir yol izlediniz?
Geçmişte yaşadıklarım, dinlediğim müzikler her şeyden duygu alarak yazdığımı düşünüyorum. Sabah 07.00’de oturup yazmaya başlayıp mesai gibi bitirdiğim günler değil yazdığım zamanlar. Hepsi geçmişte ya da yazım sürecinde deneyimlediğim duyguların birikimi. Japonya sahnesi var mesela. Yıllar önce Haruki Murakami’yi okuduktan sonra gittim. Hayran olmuştum. Onun ardından gittim. Japonlar çok dürüst ve güzel insanlar. Haruki Murakami’nin böyle güzel bir toplumda enteresan olayları bulup çıkarması ilgimi çekmişti. Onun gezdiği yerleri gezdim. Viyana çok romantik bir yer. Koymasam olmazdı. Kiev de aynı şekilde. Sanatla iç içe bir yer. Güzel bir mimari var. Ben mimarım.
Mimar’ın odası romanda var mı?
Hayır yok. İkinci bir roman yazmaya başladım. Bir mimarın baş karakter olduğu bir roman yazıyorum.