Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin
(TGC) Tarih Vakfı ile birlikte düzenlediği Tan Evi
Toplantıları’nın üçüncüsünde “Basın-İktidar İlişkileri” ele alındı.
24 Mart Salı günü saat 18.00’de Cağaloğlu’ndaki Tan Evi avlusunda
düzenlenen toplantının konuşmacısı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Üyesi gazeteci ve araştırmacı yazar Orhan Koloğlu’ydu.
Toplantıya Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto,
Başkan Vekili Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel
Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, TGC İdare
Müdürü Cem Çapanoğlu, Tarih Vakfı Genel Müdürü Münevver Eminoğlu,
Tarih Vakfı önceki Başkanı Halim Bulutoğlu’nun da aralarında
bulunduğu çok sayıda davetli katıldı.
TAHRİK VE HASSASİYET SÖZCÜKLERİNİ DEVLET VE HALK ÇOK
SEVİYOR
Toplantının açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Turgay Olcayto,
şunları söyledi: “Bugün gelirken düşündüm. Gelecek kuşakların
araştırmacıları, Türkiye’nin ve özellikle medyanın tarihini
inceledikleri zaman hem trajik hem de gülünç bir tabloyla
karşılaşacaklar. Birbirinden kopuk medyanın ülkeyi nasıl yanlış
yönlendirdiğini, nesnel haber yapmak yerine sürekli yorum içeren
haberler yaptıklarını, iktidara ne denli yanaştıklarını, ibret
belgelerini herhalde bu çalışmalarda bulacaklar. Tan Olayı, medya
için çok önemli; çünkü Tan baskını, Türkiye’de hassasiyet ve tahrik
sözcüklerinin değişmediği gösteriyor. Devlet her duruma karşı bir
hassasiyet geliştirebiliyor, halk da tahrik olabiliyor. Halk tahrik
olduğu diye Tan’a saldırıldı. Nedense bu iki sözcüğü, hem devlet
hem de toplum çok seviyor. Tan baskınına baktığımızda toplumun bu
olaya seyirci kaldığını görüyoruz. Bunun arkasında da medyanın
halkı doğru bilgilendirmemesi yatıyor. Çünkü bizim anlayışımıza
göre basın özgürlüğü, halkın gerçekleri, doğruları öğrenme ve bilgi
edinme hakkıdır. Böyle bir ortamda Tan’ı bir kez daha gündeme
getirmenin ve gençlere bunu anlatmanın boynumuzun borcu olduğunu
düşünüyorum.”
Açılış konuşmasının ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Üyesi
gazeteci ve araştırmacı yazar Orhan Koloğlu söz aldı. Toplantının
moderatörlüğünü TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş yaptı.
Sibel Güneş Türkiye tarihinde basın iktidar ilişkisinin hep
sorunlu olduğuna dikkat çekti. Basının tarih boyunca iktidarın izin
verdiği, tahammül edebildiği kadar özgür yayıncılık yapabildiğine
dikkat çeken Sibel Güneş, şöyle konuştu:
SİBEL GÜNEŞ: YURTTAŞ GAZETECİLİĞİNE İHTİYAÇ
VAR
“Tarih gösteriyor ki, iktidara gelmek için medya ile iyi
geçinmeyi kendine hedef seçen tüm siyasetçiler, iktidara geldikten
sonra muhafazakarlaşarak en ufak bir eleştiriyi bile kabul
edemiyorlar. Basını bugün olduğu gibi vergi denetimleri, sansür,
yayın yasağı, dava ve cezaevi tehdidi ile kontrol etmeye
çalışıyorlar. Yurttaş gazeteciliği yapan yayın organlarına reklam
verilmesi engelleniyor. Halkın gündemi değil, iktidarın gündemi
medyaya hakim oluyor ve gerçekler karartılıyor. Medya geleceğini
iktidarlara yaslanarak, imtiyaz kopararak oluşturamaz. Medya sadece
yurttaş gazeteciliği yaparak daha çok okunur ve izlenir
olabilir.”
ORHAN KOLOĞLU: İLK GAZETE ÇIKTIĞINDA OKUR YAZAR ORANI YÜZDE
8
Toplantıda konuşan tarihçi, gazeteci, yazar Orhan Koloğlu,
basın iktidar ilişkilerini Türkiye’nin okur yazarlık
oranındaki değişikliklerle birlikte anlattı: Koloğlu, şunları
söyledi:
“Ben çok genç yaşta gazeteciliğe girdim. 1947 yılında mesleğe başladığımda daha 2 veya 4 sayfa tutan gazeteler vardı. Fransa’da doktora yaptığım sırada neden bizim olduğumuz yerde dururken, Avrupa’nın ilerlediğini fark ettim. Bizde ilk gazete 1828 yılında çıkarken; onlarda matbaa 1450’lerde kurulmuş. 1550’lerde Fransız bir düşünür, ‘Şu anda Fransa’daki bekçi de çöpçü de okur, yazar durumda’ demiş. Bundan tam 270 yıl sonra bile bizim okuryazar oranımız yüzde 8’lerde.
Basın Abdülhamit döneminde gelişti; ama karşı şeyler yazılmasın
diye de kontrol edildi. Bizde ilk kadın yazarlar, Abdülhamit
döneminde gazetelerde yazmaya başladılar. Avrupa’nın yüzyıllar
içinde tam bir özgürlükle gelişen bir basın yapısı varken bizde
çökmekte olan bir devlette basın kontrol ediliyordu.
ATATÜRK DÖNEMİNDE KAPALI BASIN OLMASI DOĞALDIR
Okuryazarlığı yükseltme çabası olan Latin harflerinin gelişi
1928’dir. Bu dönemde okur yazar oranı yüzde 10’dur bunların
çoğunluğu da devlet memurudur. Cumhuriyet döneminde Latin
harflerine geçilince askere gidenler bile kursa tabii tutuldu;
onlara okuma yazma öğretildi. Devrim dediğimiz şey bir anda düğmeye
basmakla olmaz. Atatürk döneminde de kapalı bir basının olması
doğaldır.
TÜRKİYE’DE FİKİR GAZETELERİNE SERBEST YAYIN HAKKI
TANINDI
2. Dünya Savaşı, bütün dünya tarihini değiştirdi. 100 milyona
yakın insan hayatını kaybetti, sefaletle süründü. İsmet
İnönü, Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na girmekten kurtaran adamdır. Bu
çok önemli. O senelerde gazeteciliğe başladım, Galatasaray
Lisesi’nde okudum. Beyoğlu’nun ortasında Rus, Fransız, İtalyan,
Alman, İngiliz elçilikleri vardı. Hepsi savaş ile ilgili
propagandalarını, gazetelerini, dergilerini dağıtırlardı. O dönemde
Türkiye’deki fikir gazetelere serbest konuşma hakkı tanındı.,
Akşam, Tanin demokrasiden yanaydı. Yurt ve Dünya gazeteleri ve bazı
sol yayınlar çıkmaya başlamıştı. Tasviri Efkar Alman yanlısıydı.
Hepsine izin veriliyordu ama İnönü, iki kontrol mekanizması
kurmuştu. Sıkı Yönetim Komutanlığı bir şey görürse gazeteleri
kapatıyordu. Öbür tarafta Ankara Matbuat Müdürlüğü vardı. O dönem
Yunus Nadi’nin kurucusu olduğu Cumhuriyet Gazetesi de kapatılan
gazeteler arasındaydı. Gazetecilerin tutuklanması pek nadirdi.
TAN OLAYINDA İNSANLAR SAÇMALADI
Tan olayına geldiğimizde; Tan’ı Amerika’da eğitim görmüş
Serteller çıkarıyordu. Serteller komünist diye suçlandılar ama
çalışan insanların haklarını savunuyorlardı.
Ancak halkın bunlardan hiç haberi yoktu. Okur yazarlık oranı hala
çok düşüktü. Bunlardan hiçbir haberi olmayan insanlara Sertellerin
komünist olduğu söylendi. Sokaktaki insanlar da saçmaladı. CHP’nin
de içinden bile Tan Gazetesi’ni vurmaya, yıkmaya gelen insanlar
çıktı. Halkın tam hazmetmediği çağdaşlaşma sürecinde toplum bir
anda saçma hareketlerde bulunabilir. Tan olayı bunun bir
örneğidir.
Tan olayından sonra çok partili döneme geçildi. Batı 300 senede
demokrasiye geçerken biz 15-20 senede geçtik. Bunun bedeli vardı.
Ne yazık ki bu bedeli hep birlikte ödedik.
TGC ÖZGÜRLÜKLERİ SAVUNAN EN İYİ KURUMDUR
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 1946 yılında kuruldu. Bugün
memleketimizde özgürlükleri tam anlamıyla savunan en iyi kurumdur.
Kurulduğu günden bu yana basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü
savunuyor.
2300 BASIN DAVASINDA 860 GAZETECİ MAHKÛM
EDİLDİ
Şimdi bazı iktidar temsilcilerinin çok beğendiği 1955- 1960
yıllarında 860 gazetecinin mahkûmiyetiyle sonuçlanan, 2300 basın
davası görüldü. Basına büyük baskı uygulandı. Birçok gazeteci
cezaevine konuldu. Nisan 1960’da Akşam Gazetesi’nin yöneticisiydim.
Gazede 170 bin satıyordu. Ama ilan sektörü yoktu, sadece resmi ilan
vardı.Gazetenin satışı maliyeti karşılamıyordu. Çok iyi
yazarlarımız vardı. Ama Demokrat Parti’yi eleştirdiğimiz için resmi
ilanlarımız birden kesildi. Beni görevden aldılar. Çok satan
muhalif gazeteler kapandı. İktidara yakın gazetelerin tirajları
düşüktü ama aldıkları destekle çıkıyorlardı. Halkın bu dönemde
okuryazar oranı hâlâ yüzde 40 idi. Toplumun tamamı değişirse bir
yerlere varılabilir. Bugün de durum değişmiş değil, iktidara yakın
gazetelerin tirajları düşüyor.
GAZETECİLER YÜKSEK RAKAMLAR ALMIYORDU
Peki gazeteciler ne kadar kazanıyordu? Gazetede haftanın 7
günü 18 saat çalışıyordum ona rağmen yabancı dil bildiğim için bir
şirketin de çevirilerini yaparak para kazanmaya çalışıyordum.
Bizdeki basının büyük yükseliş göstermesi 1970’lerde başladı.
Günaydın, Hürriyet gazeteleri baskı tekniklerini değiştirdi.
Gazetelerden toplumun değiştiği hissediliyordu. 70’lerde ikinci
askeri darbeyle serbest piyasa mekanizması yerleştirilmesi yarışı
bizde başladı. Hiç çaresi yoktu, gazetecilerin hepsi büyük
sermayenin yönetimi altında gidiyordu.
796 GAZETECİ HAKKINDA 632 DAVA AÇILDI
1990’lı yıllarda ise 237 kitap yasaklandı. 796 gazeteci hakkında
632 dava açıldı. 218 hapis cezası ile sonuçlandı. 44 gazeteci
hakkında toplamda 4 bin yılı geçen hapis cezaları verildi. Bunlar
resmi bilgiler. İktidara gelen ‘ben kaybetmeyim diye
muhafazakarlaşır” Bunun için gazeteyi çıkaran mekanizmaları ele
geçirip onları yönetmek ister. Aksi olursa da gazeteler yok
edilir.
BASIN TOPLUMU EĞLENDİRİYOR BİLGİLENDİRMİYOR
O kadar tuhaf bir şey oldu ki; üniversitede basın dersleri de
vermiş bir insanım. Tamamen apayrı gazeteler toplumu eğlendiriyor.
Bugünkü iktidara destek veren gazetelerde dahi sonsuz kadın resmi
var. Bu konuyla ilgili elimde tarihi koleksiyonlar var. Bir
gazetede 28 çıplak kadın resmi var. Bir yandan halka ‘açık
giyinmeyin’ deniliyor ama kendi gazetelerinde var. Bir de basın
tamamen politik amaçlı kullanılıyor.
TGC TAN TOPLANTILARI’NDA BASININ SORUNLARI ELE
ALINIYOR
Cağaloğlu yokuşunun başında 1945 yılında yıkılan Tan
Matbaası’nın yerine inşa edilen Halil Lütfü Dördüncü İşhanı’nda
açılan Tan Evi, basın tarihi açısından önemli etkinliklere ev
sahipliği yapıyor. Türkiye’nin en yaygın meslek örgütü Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti, Tarih Vakfı, Halil Lütfü Dördüncü İşhanı,
TÜYAP, Türkiye Yayıncılar Birliği ve Sirkeci Mansion Hotel’in
desteğiyle düzenlenen etkinliklerde; basının sorunları sergilerle,
panellerle ele alınıyor.
TGC-TARİH VAKFI TAN TOPLANTILARI
1. Toplantı
Tarih: 27 Ocak 2015
Konu: Dünden Bugüne Türk Basının Özgürlük Sorunu”
Konuşmacı: TGC Önceki Onur Kurulu Başkanlarından Hıfzı
Topuz
2-Toplantı
Tarih: 24 Şubat 2015
Konu: “Babıali’de Bir Baskın: Tan
Konuşmacı: Hürriyet Gazetesi Yayın Danışmanı ve yazarı Doğan
Hızlan